Hayra ve şerre sadece bu dünyaya aitmiş gibi bakmaktır bizi yanıltan. Bu dünyada katlanmamız gereken acıların Rabbimizden gelen bir imtihan olduğuna, mükafaatının da ahirete kaldığına inanmamak bilinçli bir Müslüman için düşünülemez. Bir Gazze var karşımızda, gönlümüzde…
Kurtuluş için reçete verili; asla ve usule, usulünce riayet… İşte bu reçete özetle ‘Asr sûresinde’ verilmiş, tekrarlanmış halde, talibini, talebesini beklemektedir. Belki hastasını! Ancak işte önce o farkındalık ve kabul gerekli; hastalığın idraki ve kabulü ile tedaviye rıza gösterme, boyun eğme…
Anlatırken zaman zaman sesi titredi ve gözleri doldu. “Peki sebebi neydi onun kitaplarına bu kadar düşmanlık?” diyemedim. Daha neler neler demek istedim ama diyemedim. Sadece, “Onun kızı olmam yasağı bittirdi mi yani?” diyebildim.
“Tarihi galipler yazar” diye bir söz vardır. Bununla birlikte, hakikatlerin er geç ortaya çıkmak gibi bir özelliği de bulunmaktadır. Resmi tarihin, ideolojik kabuller doğrultusunda, birçok hakikatin üstünün örtülerek yazıldığı, resmi tarih yazıcıları tarafından dahi bilinmektedir.
Medyanın belirleyiciliği ile ilgili klasik düşünce “medya ne düşüneceğimizi söylemede başarılı olmayabilir ancak ne hakkında düşüneceğimizi söylemede son derece başarılıdır” görüşünden ortaya çıkmıştır. Bu görüş sosyal mecra için de geçerlidir…
Ortadoğu’daki krizler yalnızca bölgesel çıkar çatışmalarının değil; hak ile batıl arasındaki tarihsel mücadelenin günümüzdeki tezahürüdür. Amerika ve İsrail’in politikaları, İslam coğrafyasını parçalama, Müslüman halkları zayıflatma ve ümmetin ortak değerlerini yok etme üzerine kuruludur.
Bir bulantıdır gözlerimin yaşı sevdamın kucağına kundaklanıyor. Dünyamızın kurtarılmış topraklarına henüz şiirlenmemiş lirikten bir meskendir kuş kanatlarım…
Atasoy Müftüoğlu: “İslam toplumlarının, halklarının, kültürlerinin içerisinde bulunduğumuz utanç verici belirsizlik-etkisizlik durumunu aşabilmeleri için, varoluşsal sorular sormaları, varoluşsal cevaplar üzerinde çalışmaları gerekir.”
Bedenin oruç tutuşu kalbe beyaz bir nokta vuruşu / Algılanır ruhun benlik karşısında muhteşem duruşu…
Şair Cevat Akkanat’ın, Mayıs ayı boyunca tuttuğu günlüklerinden bir demet…
Hayatta her şey olabilir. İyi ya da kötü, güzel ya da çirkin, haklı ya da haksız, her şey. Mesele buradaki hikmeti kavrayabilmek ve bunun altında yatan derin mevzuyu/mantığı kavrayabilmektir.
Rabbimiz Allah kendisi hakkında ne kadar bilgi veriyorsa, o bilgiler ile yetinmek Allah’a inanan bir insan için yeterlidir… Yazımızın konusu olan “Rabbca Allah’ın lisanı mıdır?” sorusuna vereceğimiz tek cevap vardır.
Yaşarken oldu olanlar. Tarih bir ileri bir geri devam etti yoluna. Sessiz şarkıların çaldığı zamanlar da oldu zihnimde, gürültüyle geçilen sokaklar da oldu. Neyi nereye koyacağımı karıştırdığım onca delilikler sökün etti hayatımda. Eski ve yeni sürekli geldi gitti.
Bugün sömürgecilerin, beş yüz senelik haydutluklarının hasılası olan siyasi, askeri, iktisadî ve kültürel kurumları var. Dünya Bankası, IMF, NATO ve BM bunlardan ilk akla gelenlerdir. Müstemleke zihniyeti gerçekten kanserden daha tehlikeli, ölümcül bir hastalıktır.
Şeytan insana sadece soldan yaklaşmaz sağdan da yaklaşır. İnsan özünde iyidir ama kötülüğe de meyillidir. İşte Müslüman olmak da iyi bir insan olmaya çalışmaktır.
İtalyan düşünür Niccolo Machiavelli’nin (1469-1527) Prens” isimli kitabından mülhem geliştiği varsayılan bir düşünüş, bir inanış biçimidir ve daha çok devlet…
Yaşadığımız zaman bizler için çok daha fazla bedeller ödemeyi gerektiriyor. Çok daha fazla çabalar, gayretler istiyor. Unutulan davet çalışmalarımıza tekrardan daha bir gayretle yeniden başlamalıyız. Bu konuda ısrarcı olmalıyız…