Keşke her gelen salgına da böyle direnebilseydik. Ne dini inancımıza ne de geleneklerimize uymayan akımlara direnebildik bunca zaman.
Onca açmazımıza, eksiğimize, gediğimize, avantajlarımızın farkında olmamamıza rağmen çözüm yine müslümanlarda… Bu doğal olarak ‘’İslam’da’’ demenin başka bir tarzı! Muhammed İkbal’in ‘Kaç müslümanlardan, sığın müslümanlığa!’ demesindeki inceliğin farklı bir vurgusu…
Anlatırken zaman zaman sesi titredi ve gözleri doldu. “Peki sebebi neydi onun kitaplarına bu kadar düşmanlık?” diyemedim. Daha neler neler demek istedim ama diyemedim. Sadece, “Onun kızı olmam yasağı bittirdi mi yani?” diyebildim.
Abdürreşid İbrahim’in, yaşadığı dönemde anlattıklarıyla, bugünün arasında pek fark yok gibidir. Müslümanlar aynı sorunları biraz daha yoğun olarak yaşamaya devam etmektedir. Müslümanların Allah’ın ipine sarılması gerektiğini üzerine basarak ifade eden İbrahim, kendisi de bizzat ittihatçı tayfanın yanında yer almıştı.
Medyanın belirleyiciliği ile ilgili klasik düşünce “medya ne düşüneceğimizi söylemede başarılı olmayabilir ancak ne hakkında düşüneceğimizi söylemede son derece başarılıdır” görüşünden ortaya çıkmıştır. Bu görüş sosyal mecra için de geçerlidir…
Romanımızın adı, Kur’an’la Konuşan Şair… İbrahim Eryiğit’in kaleme aldığı bir eser… Kayıtsız Sevdalar ve Eylülde Su adlı iki şiir kitabından sonra, bir romanla okur karşısına çıktı Eryiğit.
Yol ile yolcu birbirine devingendir. Bu ikisini birbirine kenetleyen, elini ayağına dolayan, telaşa boğan ise zamandır. Zamanın da kendi içinde devingen ve izafi olmasıyla yol ile yolcuyu -ki zamanın nazarında bu ikisi bir bütündür- birbirine şemsiye olur.
Daha iyi bir geleceği başlatabilmek için, hamaset-popülizm uyuşturucuları ile yüzleşmeye ve gerçeğe uyanmaya cesaret etmek gerekir. Hamasetle İslami mücadele yürütülemez. İslami mücadele somut bir gerçeğin adıdır.
Matematik beyin işi, edebiyat yürek işi denilerek insanlar iki sınıfa ayrıldı. Sonrasında iş daha da teknik bir hale büründürülüp, sayısal zekâ / sözel zekâ ayrımına zorlandı insanlık…
Kendisini kolay teslim etmeyen bir anlam yoğunluğu taşıyor Gülsüm Işıldar’ın şiiri. Şairin özgün tutumu “Paslandırma”ya da yansımış…
Hayatta her şey olabilir. İyi ya da kötü, güzel ya da çirkin, haklı ya da haksız, her şey. Mesele buradaki hikmeti kavrayabilmek ve bunun altında yatan derin mevzuyu/mantığı kavrayabilmektir.
Rabbimiz Allah kendisi hakkında ne kadar bilgi veriyorsa, o bilgiler ile yetinmek Allah’a inanan bir insan için yeterlidir… Yazımızın konusu olan “Rabbca Allah’ın lisanı mıdır?” sorusuna vereceğimiz tek cevap vardır.
Bazı insanlar vardır ölür ama hissetmezsiniz. Bazı insanlar vardır ölür sanki bir şehir göçer kalbinizden. Yeri hep boş kalır. İnsan, hayatın içinde doldurduğu yerle değil de gidince ardında bıraktığı boşlukla kıymeti bilinirmiş…
Kemal Aziz’in kaleme aldığı, Hint Hilafet Hareketi’ni konu alan bu kitap öz itibariyle, Hint Müslümanların hilafet hakkındaki duygu, düşünce ve kanaatleri ve bu saikle yaptıkları yoğun faaliyet ve çabalarının hikayesidir.
Gülbahar Ay Satan: Erdemli taklidi yapanlar derken kastım, plan yaparak kurguladıkları bir davranıştan ziyade, içinde bulundukları rahatsız eden bir durumdan (kaygı, boşluk, suçluluk) kurtulmak için gösterdikleri savunma tepkisidir…
İtalyan düşünür Niccolo Machiavelli’nin (1469-1527) Prens” isimli kitabından mülhem geliştiği varsayılan bir düşünüş, bir inanış biçimidir ve daha çok devlet…
Elbette kalplerin birleşebilmesi için aralarında inanç ve istikamet birliği bulunmalıdır. Çünkü evlilik Müslüman kadın ve erkek için en içten en köklü en güçlü bağdır. Fakat bu birliktelikte kesinlikle bir inanç ve istikamet birliği bulunmalıdır. Yoksa böylesi dikkat edilmeyen evliliklerin nasıl sonuçlandığını hep birlikte görmekteyiz.