Aslında Yusuf (a.s.)’ın Mısır’ın başına geçmesiyle, Rasulullah (a.s.)’ın Yesrib’in (Medine’nin) başına geçmesi süreçleri ilkesel olarak aynıdır. Barışçıl bir süreçte toplum ve idarecilerin İslam’a tâbi olması ve İslam’ın kesin egemenliğinin kurulması.
Şükrü Hüseyinoğlu
Bâtıl düzenlerin yöneticiliğine namzet olarak, İslam’ın temel kaidelerinden biri olan ruczdan hicret (câhiliyeden akidevi ayrışma) ilkesiyle açık şekilde tenakuza düşenler, bu durumalrını meşrulaştırmak gayesiyle “kitabına uydurma” yöntemine başvurarak Yusuf (a.s.)’ın Mısır’daki iktidar sürecini Kur’ani bağlamından koparmakta ve bugünkü bâtıl tercihlere dayanak kılmak istemektedirler bilindiği üzere.
Oysa bu yaklaşım açık olarak, Yusuf (a.s.)’ı haşa “zindanda doğru söyler, sarayda şaşar” durumuna düşürmek şeklinde büyük bir bühtandır.
Ayetlerde de ifade edildiği üzere, zindanda Mısırlıların dinini/düzenini reddettiğini zindan arkadaşlarına dâvetinde ifade edip, hükmün ancak Allah’a ait olduğunu deklare eden Yusuf (a.s.), kralın rüyasını doğru tabir ettiği için zindandan çıkarılmış ve Mısır yönetimince kabul görmüş, kendisine tâbi olunmuş ve dilediği gibi hareket edebileceği kesin bir iktidar sahibi olduğu Mısır’da Allah’ın hükümleriyle hükmetmiştir.
Aslında Yusuf (a.s.)’ın Mısır’ın başına geçmesiyle, Rasulullah (a.s.)’ın Yesrib’in (Medine’nin) başına geçmesi süreçleri ilkesel olarak aynıdır. Barışçıl bir süreçte toplum ve idarecilerin İslam’a tâbi olması ve İslam’ın kesin egemenliğinin kurulması.
Zaten Rabbimiz, Nisa suresi 64. ayetinde külli bir kaide olarak, Peygamberlerin ancak kendilerine itaat olunsun diye görevlendirildiğini, kısacası onalrın itaat edilecek merci olduklarını ve dolayısıyla başka bir kimse veya merciye itaat etmeelrinin söz konusu olmadığını net olarak beyan etmiştir.
İşte Yusuf (a.s.)’ın zindan arkadaşlarına dâveti:
“(Yusuf dedi ki:) … Şüphesiz ben Allah’a inanmayan bir toplumun dininden uzaklaştım. Onlar ahireti inkâr edenlerdir.
Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine tâbi oldum. Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli rabler mi daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah mı?
Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah’a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf, 37-40)
Yusuf (a.s.), hüküm ancak Allah’a mahsus olduğunu zindanda ifade etmiş, mevcut toplumun dininden/düzeninden teberrisini deklare etmiş, zindandan çıkıp Mısır’da iktidarı ele aldığında da bu tevhidi akide üzerine hareket etmiştir.
(İslam ve Hayat)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *