Olgular Oyunu

Olgular Oyunu

Bir sanat eserine her bakıldığında o eser kendisiyle muhatap olanın bakışına ve görüş biçimine göre yeniden şekillenir, yeniden dillenir, yeniden anlamlaşır yahut yeniden anlamsızlaşır.

Kendimizi Aramaklar Yolculuğu -12-

Mehmet Akif Coşkun

Bir sanat eserine her bakıldığında o eser kendisiyle muhatap olanın bakışına ve görüş biçimine göre yeniden şekillenir, yeniden dillenir, yeniden anlamlaşır yahut yeniden anlamsızlaşır. Eser bu anlamda devingendir ve kendisine yöneltilen her bakışa ve görüşe göre kendini yeniden şekillendirir. Her ne kadar eser, sahibinin tecrübelerine göre meydana gelmiş olsa da eser tabiatı gereği o kalıba -sahibinin kendini meydana getirdiği kalıba ve de herhangi bir kalıba- sığdıramaz kendini. Bundan sebep eser kendisiyle muhatap olan kimsenin kalıbına davet çıkarır. Her defasında yeniden bir kalıba girmeyi arzular. O halde eserle muhatap olanın bakışı ve görüşü neyi ifade eder? 

Bir esere baktığımızda bir görüş serdedemiyorsak -ki bu yanlış ve absürd bir görüş de olsa yine de bir görüştür- dilimizin zihnimizde gelişmeye meyyal fikirleri bulamayıp bakışımıza aktaramıyor olmasından ileri gelir. Böylesi bir durumda eserin kendisine bakan kimseye vereceği bir cevabı (bir anlamı) yoktur. Esere bakan kimse illaki bir cevap alması mı gerekir? 

Bir esere baktığımızda herhangi bir cevap alamıyor oluşumuz az önce de ifade etmeye çalıştığım gibi dilimizin, bakışlarımızın dile gelmesi ve görüş serdedebilmesi adına zihnimizde herhangi bir fikre rast gelemiyor olmasındandır. Bu öylesine korkunç bir durumdur ki zira yanlış ve absürd bir fikir dahi ileri sürememek insan olmaklığımızdan vazgeçmişliğimizi gösterir. Yanlış ve absürd fikirlerin en az doğru ve mantıklı fikirler kadar kıymetli olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Bu anlamda esere bakan kimse, evet ve illaki evet bir cevap alması kendi hayatiyeti açısından elzemdir ve hatta bununla kendi insanlığının sağlamasını yapmalıdır. 

Her ne vakit bir eserle karşılaşsam yoğunluklu olarak sanki her olgunun bir diğeriyle etkileşim içerisinde olduğunu görüyorum. Bir müsvedde üzerine aralarına belli boşluklarla dağıttığım şu kelimeleri yazıyorum; dil, zihin, bakış, görüş, estetik, anlayış, eser, vicdan, merhamet, insan. Bu peşi sıra yazdığım olguları belli bir sıralamaya göre yazmıyorum. Öylesine ve karışık bir halde müsvedde üzerine dağıtıyorum. Kendimce bir oyun oynuyorum. Müsvedde üzerinde herhangi bir kelimeyi seçiyor ve kalemle herhangi bir kelimeyle birleştiriyorum. Sonra onu bir başka kelimeyle, ve onu da bir diğer kelimeyle, en nihayetinde tüm kelimeleri belli bir sıralama olmaksızın birleştiriyorum. Müsvedde üzerinde rastgele kelimelediğim ve rastgele birleştirdiğim tüm olguların birbiriyle kuvvetli bir etkileşim (korelasyon) içerisinde olduğunu görüyorum. Daha da ileri gidiyorum ve arasından bir kelimeyi siliyorum. Silinen kelime (olgu) müsvedde üzerindekilerin dengesini kıyametliyor adeta. Hangi kelimeyi silsem durum değişmiyor.

Tüm bunlardan anlatmaya çalıştığım ve bu yazımda belli bir sıralama olmaksızın paylaştığım fotoğraflarla anlatmak istediğim nedir? Yukarıda oynadığım oyunda müsvedde üzerindeki olguların arasındaki bağların tamamının makaslanmış olduğunu düşünün. Bu olgulardan hangisini tetiklerseniz tetikleyin olgunun çekim gücü tüm kesilmiş bağları tekrar birbirine bağlıyor. Tüm bu olguların tekrar hayat bulması için yapılması gereken şey ise yolculuk halinin devamıyla mümkündür. Yolculuk halinde tüm olguların yolcunun hali ve durumuna göre yolculuğun belli evrelerinde yolcunun önünde filizlenir. Yolcu bu olguları içselleştirdikçe bir diğer olgunun filizlenmesine sebep olur ve bu yolculuk boyunca devam eder gider. Burada asıl olan şey yolcu olduğumuzun farkındalığıdır. Ve malesef içinde bulunmuş olduğumuz zamanda bu farkındalığı tamamen yitirmiş ve yitirmek üzere olanların çokluğu endişe vericidir. Öyle ki bu olgular arası kesiklik, endişe verici bu hale çare arayanlarda da olmasıdır. Yanlış ve saçma bir düşünceye sahip olana doğruyu ve saçma olmayanı anlatma çabası ve yöntemi, hiçbir düşünce emaresi göstermeyene uygulanılacak bir çaba ve yöntem değildir. Yanlış düşünen kimse hiç düşünmeyen kimseden öndedir, daha üst bir merhalededir. Dolayısıyla tüm düşünme olgularını yitirmiş kimseye yönelik yapılan çaba ve yöntem de onun merhalesine uygun kıvamda olmalıdır. Ve dahası, insanlığın olgularını birbirinden makaslayan bu tehlikeye karşı, tehlikenin farkında olanlarca birbirinin irili ufaklı kusurlarına bakmaksızın bir birlik oluşturması gerektiği de bir o kadar hayatidir. Göçük altındaki yığınların farkındayız. Fakat birbirimizin kusurlarını (d)eşelemekten göçük altındakileri kurtaracak bir birlik oluşturamıyoruz. Gücümüzü aşan betonlar yalnız kaldırılmaz bunu da çok iyi biliyoruz. 

Şimdi bu yazıyı yazmadan evvel farklı zamanlarda ve farklı mekanlarda farklı duygu yoğunluğu içerisinde resmettiğim ve gelişigüzel sıraladığım fotoğrafları tekrar incelerken aslında öylesine gelişigüzel sıralamadığımı da görüyorum. İçgüdüsel bir tepki miydi bilemiyorum. Fotoğraflar arası sıralamayı değiştirsem yine kendi örgüsü içerisinde mantıklı bir sıralama meydana geliyor gibi sanki. Ne tuhaf, müsvedde üzerinde kelimelediğim ve birbirine bağladığım olgulardaki gibi bir durum seziyorum bunda da. 

Dostlarla bir araya gelebilme, onlarla halleşme, dertleşme imkanı ve bilinci (1.Fotoğraf) ve daha sonra zaman zaman yalnız kalıp düşünmenin bereketine ulaşma tecessüsü ve onun getirdiği acı huzurun (2.Fotoğraf) ardından şükür ve teslimiyetin sorumluluğunu yüklenerek (3.Fotoğraf), nerde, ne zaman ve ne halde olursak olalım kim olduğuna bakmaksızın yüzü gözü yere düşmüşlerin yüzünü de gözünü de kaldıracak bir merhamet sahibi olarak (4.Fotoğraf) yolculuğumuza aynı inanç ve güçle ve tüm bu sahip olduğumuz olguları birbirine kenetleyerek istikametimizi sarihleştirmek (5.Fotoğraf). 

Fotoğrafların bu mevcut sıralaması ile yukarıda özetlediğim örgü, fotoğrafların yeri değiştiğinde de değişir mi? Fotoğrafların sahibi olarak her bir fotoğrafa yüklediğim anlam sizin bu fotoğraflara yüklediğiniz anlamla bütünlük oluşturması gerekmez. Gerekmesin de zaten. Hatta fotoğrafların sıralamasını da dikkate almayın. Dilediğiniz gibi sıralayın fakat ne olursa olsun arasındaki bağı makaslamayın ve makaslanmasına da müsade etmeyin..

(Fotoğraflar : M. Akif Coşkun)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *