İki dünya savaşı arası şartlarında içerde olup bitenler, dahil olunan blokun merkezlerinde dikkat çekmediyse de, iç politika dışarda olup bitenlere uygun biçimde yol aldı.
Hüseyin Alan
1924’te iki şey oldu: Lozan’la siyasi olarak, İzmir İktisat Kongresi’yle kapitalist serbest pazar ekonomisine giriş tescillendi: Resmen batıcıydık.
Yunanistan gibi Türkiye’nin de dünya arenasındaki rolü biçilmişti: Demir perde Sovyet bloku dışında, hür Batı dünya tarafı: Batı kurumlarına üyelik..
İki dünya savaşı arası şartlarında içerde olup bitenler, dahil olunan blokun merkezlerinde dikkat çekmediyse de, iç politika dışarda olup bitenlere uygun biçimde yol aldı.
O devrede Rusya’da Stalinizm, İtalya’da Musolinizm, Almanya’da Hitlerizm, Türkiye’de Kemalizm, kapitalist ekonomi modeli yerine devletçi yahut planlamacı ekonomi modeli deneyeceklerdir..
İnönü döneminin, solculukla milliyetçilik arasında gidip gelen politik manevrasının, ikinci savaşın galibinin belirsizliğiyle alakası vardı.
42’den sonra savaşın galipleri belli olmuş, Türkiye hür dünya cephesinin kapitalist bloku politikalarına dönmüş, kuruluş dönemi rotasını muhkemleştirmiş, çok partili hayata geçiş yapmıştır..
Cumhuriyet kurulurken Sovyetlerin verdiği destek, içerde kontrollü sola yeşil ışık yakmıştı.
2. Savaş sonu Stalin’in 1946’da Ankara anlaşmasını yenilemeyip Kars-Ardahan’ı isteyen, Boğazların statüsünü yeniden gözden geçirelim notası, NATO’ya girişi zorunlu kılacak, solu nihai düşman kampına itecekti.
Sovyet notasının Amerika bağlantılı olduğunu NATO’ya dahil, Batılı kurumların tümüne üye olduğumuzda ve Kore’ye asker gönderdiğimizde anlayacaktık…
Sosyalist fikirler illegal olarak yoluna devam etti. 1950’lilere gelindiğinde sosyalistlerin ileri gelenleri hapiste, fikirleri takipteydi:
Hikmet Kıvılcımlı, Nazım Hikmet, Kemal Tahir vb. solcular; Osmanlı kültürü ve toplum dokusuyla uyumlu sosyalizm taraftarıydı: ülkede ekonomik sistemin değişmesini, eşitlikçi ve adil bir toplum kurulmasını istiyordu. Emperyalist Batı’dan kopuk bağımsızlık taraftarıydı. Rusçu, Çinci olmadıkları gibi orducu ve ulusçu da değildiler.
1960 sonrası sol içinde militarist hareket başlatıldı. Bir ‘gizli el’ Aleviliği ve Kürtçülüğü de dahil eden din düşmanı solculuğu destekledi. Çok sürmedi yeni solcular eski fikirlerin önünü kesmeyi, ulusalcı olmayı becerdi. Tek düşmanları ‘gericilik’ yaftasıyla dindi..
60’larda Sovyet blokundan ayrılıp bağımsızlık ilan eden Çekoslavakya, Sovyet tankları altında ezildi. Prag Baharı, 7 ay kadar sürmüştü. ‘Bu bahar’ bilinseydi, 2010’da başlayan ‘Arap Baharı”nın ne menem şey olduğu çok önceden bilinebilirdi.
Bu olay, Türkiyede sahici sol için yıkım, Stalinist Maoist sol için zafer oldu. Gizli elin planı müthiş başarıya ulaşmıştı..
Netice ve bu tarih bizi ne alakadar eder? Böyle düşünen varsa, İslamcıların başına ne geldiği hususunda oldukça cahil kalmıştır: sahisinin önünü kesen sahtesiyle oyalanabilir..
Prag Baharı, yıllar sonra Arap Baharı olarak tekrarlanırken, şişirilmiş Sovyet blokunun öcü vazifesine ara verdiği, yeni öcüler göstererek ülkelerin işgali ve parçalanması tekrarlandı.
Aslında neydi? Öcüler sayesinde İslam’ın sahicisinin önü iki üç nesil olarak kesilmiş oldu.
Gizli el dediğimiz şey, meğerse aynı vücuda bağlı kolmuş, bunu öğrendiğimizde Olivier Roy “siyasal İslam’ın iflası”nı ilan etmişti bile. Artık İhvan tarzı sosyal harekete dönülebilirdi..
50’li yıllarda içe kapanıklıktan çıkıp dışa açılan Türkiye’de yeşeren İslamcılık, 60’larda pıtrak gibi yayılmaya başlamıştı.
Hatip Erzen, Mehmet Yazar, Mardinli molla Kur’an kaynaklı İslam’ın öncüleriydi. Ercümend Özkan çıktı işi harekete dönüştürdü.
Mehmet Yazar linç edilecek, Hatip Erzen’in iki Said’i entrikalarla tırstırılacak, Mardinli hoca atın terkisine bağlanıp sokakta süründürülecek, Ercümen Özkan hapse tıkılacaktı..
60’ların sonuna doğru iki akım icat oldu: ikisi de ‘milli’ ön ekliydi. Öğrenci temelli mücadele, siyasi temelli parti.
70’lerin sonuna doğru ‘Kur’an’cı/mealci’ fikri akım gelişti. 90’a gelindiğinde demokrasi keşfedilip savunulabilir oldu..
Sosyalistlerin başına gelenler, İslamcılık üzerinde aynen tekrarlandı. O gizli el, aslında bayramlarda eli öpülen elmiş, tecrübeliymiş! Benzer operasyonları nice ülkelerde tekrarlamıştı..
Günümüzde sosyalist düşünce ve hareket, büyük moral bozukluğu içinde. Doktrin tartışmasıyla içe dönük sorunlar yaşıyor. Bir daha ne zaman ortaya çıkar meçhul.
Sosyalizmi içerden fetheden, sosyal demokrasiydi. Bu akım modern sınıflı toplumda ne liberal ne sosyalistti, iki tez arasında koltuk kapan bir oportünist..
İslam düşüncesi ve hareketini içerden fetheden ‘siyasal İslamcılık’ damgalı seküler demokratik İslamcılık oldu. Bu ne İslamcı ne demokrattı; ikisi arasında koltuk kapan bir maslahatçı-muhafazakar..
Sosyalistleri tüketenin “sendikalizm ve ekonomizm” olduğu nice sonra anlaşıldıysa, İslamcıları tüketenin de “hılful-fudul, adil devlet Habeşistan, Eman Hukuku, Hudeybiye Anlaşması, tek kaynak Kur’ancılık” olduğu anlaşılacak inşallah!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *