Hazzın ve hızın egemenliğinde yaşayan günün insanı, hatta Müslüman’ı, geçmişi ile kavgalı, günü itibarıyla huzursuz, geleceğinden endişeli ruh yapısına sahip. Yaptığı tercihlerin sonucunda ortaya çıkan bu şaşkın ruh hali ise, yaptığı tercihlerinin toplamıdır.
Yakup Döğer / Mirat Haber
İnsan, aklı başına geldiğinden, akıl baliğ olduğundan itibaren hayatını kendi tercihleri ile yönlendirir. Belli yaştan sonra kendisi düşünen, kendisi karar veren konuma gelmesi, onun hayatını şekillendirir, gideceği yolun haritasını çıkarır. Aslında tercihler başlı başına insanın sadece kazanımına dair gelişmelere işaret etmez. Aynı zamanda olumsuzlukları da içinde barındırır. Yani, tercihini yapanlar, neyle karşılaşacaksa onun bedelinin de göğüslemeye hazır demektir. İnsanın yaptığı tercih, genel olarak hayatının akışını içerisine alan, sonucunu da belirleyen bir durumdur.
İnsan hayatını belli ilkelerle şekillendirir. Hayatı ve insan ilişkilerini doğru okumak ve tercihlerinin sağlıklı olması, insanın merkez olarak belirlediği ilkelere bağlıdır. Teorik manada öğrenip algıladıklarını, pratiğe geçirmek üzere bir yola çıktığında, yolunu gösterecek olan yol işaretleri bu ilkelerdir. Bunların üzerinden şekillenecek, bunların üzerinden iz sürecek ve bunların ışığında hayatını inşa edecektir. Kendisi için hayatın gerçeği bu ilkelerdir.
Günümüzde insanların tercihlerini, hür iradeleri ile belirlemesini, içinden geldiği gibi bir tercih yapmasını engelleyen birçok olumsuz etken vardır. Bazen hiç istemediği, asla tercihte bulunmayacağı bir işi, maslahata binaen sanki hiç vaz geçemeyecekmiş gibi ömrünün sonuna kadar yapar. Aslında bu durum hakikate bakış açısındaki çarpıklığın mahkûm ettiği bir tercihtir. Oysa hakikat her zaman mecburiyetlerin üzerinde bir konum teşkil eder. “Ne olursa olsun, olduğum yerdeyim” demek, salt ifadenin ötesinde, bir idrak ve kabullenmedir.
İnsanın sağlıklı tercih yapmasına bazen de önüne geçemediği hırsı engel olur. Bir yerlere gelme, olabileceğinden fazlasını isteme, hakikatin dışında bir yükün altına girme sağlıklı bir tercihin yapılmasına mani olur. Hırsın gösterdiği yol, genelde hüsranın ülkesine insanı mahkûm eder. Vazgeçmenin insana açacağı hayırlı kapıları görmezden gelir. O zaman, kendi kalp ağrısını bir şekilde tedavi etmenin olası bir yolu olmasa da, dünyadaki mevcut yollardan bir yol, mevcut tevillerden bir tevil bularak, suni bir teneffüsle nefes almaya çalışır. Her aldığı nefes kendisini biraz daha sıkıntıya sokan bunalıma dönüşür. Farkında olmadan da oksijensiz yaşamaya alışır.
Bazen insanlar, ilahi değerleri göz ardı ederek tercihlerde bulunur. Fıtratına uygun olmayan tercihler de insanların ruhen buruk bir hayat yaşamasına, yaşadığı hayattan tat almamasına yol açar. Yarınların endişesi ile bu gününü gereğince yaşayamaz. Hayatını hep kalbinin üstünde bir sızının acısını duyarak geçirir. Bu acı, temas ettiği herkese yansıyarak negatif bir alan oluşturur. Rahatlamak ve rahatlatmak için değerlerinin içini boşaltır, manalarını değiştirir. Külli mananın dışında cüz’i fetvalarla yaşantısını meşru bir zemine oturtmaya çalışır.
Modern dünyanın kuşattığı insan, genel itibarıyla tercihlerini sürekli olarak yanlış yapmakta, “Ahsen-i Takvim” olarak yaratılmasına rağmen, gerektiği gibi rahmete nail olamamaktadır. Hazzın ve hızın egemenliğinde yaşayan günün insanı, hatta Müslüman’ı, geçmişi ile kavgalı, günü itibarıyla huzursuz, geleceğinden endişeli ruh yapısına sahiptir. Yaptığı tercihlerin sonucunda ortaya çıkan bu şaşkın ruh hali ise, yaptığı tercihlerinin toplamıdır. Bu toplamınsa bölme işlemi yoktur. Bölüşülemeyecek dertlerin sahibi olmak bir insan için yeterince ağırdır. Yanlış tercihler yapanlar, paylaştıkça azalacak sıkıntıların sahibi olma şansını da yitirmiştir. Onların sevinçleri de paylaştıkça çoğalacak türden değildir.
Yanlıştan yana tercih yapanlar, görece değerlerin, görece kazanımların, faniliğin sahibi olurlar. Peşinci, hemenci, bugüncü düşündükleri için, asıl olana ertelemeci davranırlar. Bugün için acelecidirler ama yarınlar için de boş vericidirler. Çok hesapçı, plancı, programcı, akılcı, bencildirler. Elle tutulur, gözle görücüdürler, hissiyatları, duyguları, sonra alacakları yoktur.
Bazıları da tercihini, bugünleri ve yarınları kuşatacak bir anlayış dairesinde yaparlar. Fani olanı sevmeleri fıtratlarının gereğidir, ama asla sadece fani diyerek bağlanmazlar. Faniyi bekaya ulaşmak için bir imtihan bilinciyle severler. Bu dünyadan da isterler ahretten de, hem bu dünyada hem ahrette derler. Hesapları, planları, düşünceleri, kazanmaları, harcamaları, infakları hep bu anlamda olur.
Sultanların sofrasından uzak dururlar. Kal diliyle Müslümanım deyip, hal diliyle gavur gibi davrananlarla işleri olmaz. Hakkı ve hakikati söylemekten kaçınmazlar. Zalimlere meyletmezler. Allah’ın hudutlarını çizdiği, Resulullah’ın (sav) yaşadığı bir hayatı tercih ederler. Gelebilecek her türlü olumlu ya da olumsuz gelişmeye de göğüs gererler. Zira Allah onlarla birliktedir.
Onlar Allah ve Resulünün (sav) yolunu tercih ederler.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *