İhanetin Diğer Adı Barış Çağrısı

İhanetin Diğer Adı Barış Çağrısı

Ödenmiş bu kadar bedel varken Müslümanları sözüm ona ayak oyunlarıyla barış masasına oturtmaya zorlamak veya oturtmak İslam’a ve Müslümanlara yapılacak en büyük ihanettir.

Kassam Tugayları’nın yedi Ekim iki bin yirmi üçte başlatmış olduğu Aksa Tufanı direnişi dördüncü ayını tamamlamak üzere. Şükürler olsun ki işgalci Siyonistler toplu katliamlara rağmen direnişi kıramadı ve bir başarı sağlayamadı. Hamas’ın bu şanlı yiğitlerinin göstermiş olduğu mukavemetten dolayı Allah’a ne kadar hamdetsek azdır.

Dünyaca yenilmez yıkılmaz addedilen küfrün bu öncü kalesi (İsrail) hakkında Gazze’nin yiğit evlatları tarafından tarihe tam tersi istikamette bir not düşüldü. Düşülen not aslında tam manasıyla tevhidin şirke galebe çalmasıydı. Aksa Tufanı’nın tarihe düştüğü not ve dünya emperyalizmine vermek istediği mesaj şuydu: Ey kafirler topunuz bir araya gelseniz ki geldiniz zaten, yine de İslam’a yürekten teslim olmuş, Kur’an’ın her bir ayetine bütün benlikleriyle iman etmiş bir avuç yalınayak insanı mağlup etmeye sizin gücünüz yetmez. Çünkü Allah bize: “gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz” (Âli İmran:139) diyerek başarının şartını kesin olarak bir yasaya bağlamıştır. Önemli olan yine Âli İmran 103. ayeti kerimeye sadakat gösterip parçalanmadan bölünmeden Allah’ın yasalarına ve hablullah’a topluca sımsıkı sarılabilmemizdir.

Bu girizgâhtan sonra hatırlatmaya çalışacağımız asıl mesele, kısaca barış çağrılarına dikkat çekmek olacaktır. Bu satırları yazarken Filistin’de ve özelliklede Gazze’de yaşanan katliamları, acıları ve toprağa düşen canlarımızı görmediğimizi veya görmezden geldiğimizi düşünen dostlar olabilir, fakat kesinlikle öyle değil. Tam tersi, dikkat çekmeye çalıştığımız şey ödenmiş bu kadar bedel varken, şeytanın tuzağına düşülmemesi. Barıştan söz eden ikiyüzlülerin ihanet masasına sakın oturmayın. Bunu yaparsanız direnişi ve Filistin halkını tamamen ortadan kaldırırsınız. Hatta şimdiye kadar ödenen bedelin kat be kat fazlasını hem Filistin halkı hem de tüm İslam ümmeti öder. Yine hayat kitabımız ve gözümüzün nuru olan Kur’an bize: “Sakın zaaf göstermeyin. Üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. Sizin amellerinizi asla eksiltmeyecektir” (Muhammed: 35) buyruğuyla bizi uyarmaktadır. Ki bu manada ilkeli ve onurlu duruşlarından anladığımıza göre Kassam liderleri ve mücahitleri Kur’an ayetlerini çok iyi anlamışlar ve içselleştirmişlerdir. Dolayısıyla herhangi bir münafıklık olmaz ise küfrün tuzağına düşmeyeceklerdir inşallah.

Yani giriş bölümünde de değindiğimiz gibi ödenmiş bu kadar bedel varken Müslümanları sözüm ona ayak oyunlarıyla barış masasına oturtmaya zorlamak veya oturtmak İslam’a ve Müslümanlara yapılacak en büyük ihanettir. Çünkü bu ihaneti yapanlar ve yapmak isteyen odaklar İslam’ın ve Müslümanların iktidarını istemeyen emperyalistler ve onların yerli işbirlikçileridir. Dünya artık bir değişime gebe ve çekilen bunca sancı inanın bu doğumun habercisi diyebiliriz. Siyonistler ve onların tasmasını elinde tutanlar yaşanacak bu değişimin bizden daha çok farkındalar. Gelinen nokta da Siyonist işgalciler ve efendileri farklı alternatifler arayacaklar ve birçok çözüm yolu üretecekler. Dahası Siyonistlerin bekası için her yola başvuracaklardır.

Tam da burada Gazze özelinde ve dünya Müslümanları genelinde bir oldubittiye ve şeytanın sağdan yaklaşmasına asla müsaade edilmemesi gerekiyor. Bütün gayretlerimiz ve dualarımız bu minvalde olması gerekiyor. Yani bu Filistin meselemizin tek çözüm yolu var, o da kayıtsız şartsız Siyonist Yahudilerin bu toprakları terk edip geldikleri yere geri gitmeleri. Başka türlü bir çözüm yolu yok. Tabi burada ki sözlerimiz birilerine hamasi gelebilir ama biz buna inanmak zorundayız. Kerim kitabımız Kur’an bunu bize Haşr suresi ikinci ayeti kerimede müjdeliyor zaten: “Ehli Kitaptan inkar edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O’dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlarda kalelerinin, (bugün için teknolojilerinin)  kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah (O’nun azabı) onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın.” Bugün de tıpkı o gün olduğu gibi Müslümanlar kafirlerin gücünü abartıyor ve Siyonist Yahudilerin Filistin’den gidebileceğini, sürülebileceğini kabullenmiyor, kabullenemiyor. Çünkü güç Müslümanları büyülemiş durumda. Hâlbuki Musa’nın ortaya attığı hakikat Firavun’un yenilmez sandığı sihirli güçlerini yutmuştu. Filistin’de bu büyüyü bozanlar ise Hamas ve Kassam tugaylarının bir avuç mücahit evlatlarıdır.

Bugün Siyonist Yahudilerde tıpkı ataları Beni Kaynuka, Beni Nadir ve Beni Kurayza oğulları gibi ilelebet yıkılmayacaklarını, sürülmeyeceklerini kıyamete kadar insanlığa hükmedeceklerini zannediyorlar. Fakat Allah kafire karşı Müslüman’a şunu söylüyor: “Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.” (Tevbe: 14). Demek oluyor ki bütün mesele Müslüman’ın ferasetine bağı çünkü Allah’ın yasaları mümin kulların elleriyle hayat bulacak.  Mutlak doğru Allah’a aittir.

(Venhar)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *