Çin’e göre bugünün savaşı, “küresel adalet” ile “güç siyaseti” arasında

Çin’e göre bugünün savaşı, “küresel adalet” ile “güç siyaseti” arasında

Çin Dışişleri Bakanı Çin Gang, Rusya ile Çin arasındaki yakınlaşmanın, liberal demokrasilere karşı otoriterliğin ittifakı olduğu görüşüne karşı çıkarak “Bugünün çatışması demokrasi ile otoriterlik arasında değil, küresel adalet ile güç siyaseti arasında.” ifadesini kullandı.

Çin haber ajansı Xinhua’nın haberine göre, Çin Gang, Devlet Başkanı Şi Cinping’in dün sona eren Rusya ziyareti hakkında değerlendirmede bulundu.

Çin ve Rusya’nın dünyada artan tek taraflılığa ve hegemonya girişimlerine karşı stratejik koordinasyonu güçlendirmesinin önem taşıdığını ifade eden Çin Gang, “Bugün dünyanın temel çatışması bazı ülkelerin söylediği gibi demokrasi ile otoriterlik arasında değil, kalkınma ile kalkınmanın bastırılması, küresel adalet ile güç siyaseti arasında.” dedi.

Çin Gang, Çin ve Rusya’nın küresel yönetimi uluslararası toplumun beklentilere göre yönlendirmek ve “ortak geleceği paylaşan topluluğu” inşa etmek için birlikte çalışması gerektiğini vurguladı.

Devlet Başkanı Şi’nin, “ortak geleceği paylaşan topluluk” fikrini, ilk kez 10 yıl önce bir başka Rusya ziyareti sırasında Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsünde yaptığı konuşmada dile getirdiğini hatırlatan Çin Gang, “Çin ve Rusya, çok kutuplu bir dünyayı ve uluslararası ilişkilerin daha demokratik hale gelmesini savunuyor. Bu, uluslararası eşitlik ve adalet talepleri ile örtüşüyor.” diye konuştu.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, üçüncü kez devlet başkanı seçilmesinin ardından ilk ziyaretini Moskova’ya yapmıştı. Çin’in Rusya-Ukrayna Savaşı’ndaki tutumunun tartışıldığı ve ABD ile jeopolitik rekabette Rusya ile yakınlaştığı döneme denk gele ziyarette iki ülke liderleri stratejik işbirliğini küresel ölçekte güçlendirecekleri mesajını vermişti.

UCM’nin Putin kararı

ABD Dışişleri Başkanı Anthony Blinken, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM), Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında Ukrayna’da savaş suçlarıyla ilgi soruşturma kapsamında yakalama kararın çıkarmasının ertesine denk gelen ziyaretin, “Putin’e diplomatik koruma sağladığı” görüşünü dile getirmişti.

Başkan Joe Biden ise, “Bence haklı bir karar. Ancak sorun şu ki (UCM), bizim tarafımızdan da uluslararası ölçekte de tanınmıyor.” demeşti.

Pekin yönetimi, UCM’nin kararını, “hukuku siyasileştirdiği” gerekçesiyle eleştirmişti.

Almanya’da 17-19 Şubat’ta düzenlenen Münih Güvenlik Konferansının 2023 raporunda, “Liberal demokrasilere karşı otoriter bir revizyonizmi temsil eden Rusya ve Çin’in İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde dünya düzenine en önemli tehdidi oluşturduğu” değerlendirmesine yer verilmişti.

AB Konseyi Başkanı Michel: Rusya ve Çin’in yakınlaştığını fark etmeyecek kadar saf değiliz

Brüksel’de düzenlenecek AB zirvesi öncesi euronews’ün sorularını yanıtlayan Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel, “Çin’in Rusya’yı desteklememesinin önemli olduğuna kesinlikle inanıyoruz. Çin’in uluslararası hukuku, BM sözleşmelerini ve istikrarı desteklemesi önemli.” dedi.

Çin ve Rusya arasındaki ilişkilere değinen Michel, “Saf değilim. Çin ile Rusya arasında yakın bağlar olduğunu biliyorum. Ama öte yandan, bu koşullarda, Çin ile her konuda hem fikir olduğumuz için değil, aksine ilkelerimizi ve kendi çıkarlarımızı savunmamız gerektiği için Çin ile ilişki kurmamız gerektiğinin çok açık olduğunu düşünüyorum.” ifadesini kullandı.

Michel, Çin’in sunduğu barış planı yerine Ukrayna’nın sunduğu 10 maddelik plan için AB’nin desteğinin sürdüğünü yineledi. Çin’in 12 maddelik planında işgal topraklarından bahsedilmezken, Rusya’nın Ukrayna topraklarına girmesi işgal olarak görülmüyor.

Michel, Çin’in önerisi için, “Bu bizim inandığımız bir barış planı değil. Biz Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin BM sözleşmesi, uluslararası hukuk, çok taraflılık temelindeki barış planına inanıyoruz.” dedi.

Michel, AB üyesi ülkelerinin dışişleri ve savunma bakanlarının bu haftaki son toplantısında Ukrayna’ya mühimmat sağlama konusundaki son kararının önemli olduğunu vurguladı.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, toplantı sonunda yaptığı açıklamada, üye ülkelerin Ukrayna’ya gelecek 12 ay içinde 1 milyon top mermisi teslim etmeyi kabul ettiklerini belirterek, üye ülkelerin 3 aşamalı bir yaklaşım sergileyeceklerini, ilk aşamada teslim edilecek mühimmat için 1 milyar euro kaynak sağlanacağını, ikinci aşamada 1 milyar euroluk ortak alım yapılacağını, son aşamada da top mermisi üretim kapasitesinin artırılacağını aktarmıştı.

Michel, “askeri destek ile aktif savaşma arasındaki çizgi” konusunda yöneltilen bir soru üzerine ise AB’nin yasal olarak saldırı altındaki bir ulusa yardım etme hakkı bulunduğunu belirterek, “Hiç şüphe yok ki ortada Rusya’ya saldırma niyeti yok. Bir saldırgan var: bu da Rusya. Kurbanlar var, Uluslararası hukuku destekliyoruz çünkü biliyoruz ki Ukrayna’yı desteklemezsek bu dünyanın gelecekte daha az güvenli olacağı anlamına gelecek.” ifadesini kullandı.

Çin’den Rusya’ya ziyaret

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 21 Mart’ta Rusya’yı ziyaretinde, iki devletin liderleri Ukrayna krizinde çatışmaların durdurulması ve sorunun diyalog yoluyla çözülmesi için çağrı yaptı. Çinli lider ile Rus mevkidaşı ile görüşmelerinin ardından, iki ülke arasında stratejik işbirliği konusunda ortak bildiri yayımlandı.

“Yeni Dönemde Kapsamlı Stratejik İşbirliği Koordinasyonunun Derinleştirilmesi ve Ukrayna Krizinin Diyalog Yoluyla Çözülmesi” başlıklı bildiride, taraflar, sorunun çözümü için en iyi yolun diyalog olduğunu vurgulayarak, gerginliği artıracak, çatışmayı uzatarak krizin kontrolden çıkmasına yol açacak adımlardan kaçınılması gerektiği belirtildi.

Liderler, ortak bildiride, ABD ve Batılı ülkelerin krizdeki tavrını üstü kapalı eleştirerek, “Taraflar, herhangi bir ülke veya ülkeler grubunun, başka ülkelerin meşru güvenlik çıkarlarına zarar vererek askeri, siyasi ve diğer alanlarda avantaj elde etmesine karşıdır.” ifadesine yer verildi.

Rus tarafının barış görüşmelerine en kısa zamanda dönülmesi taahhüdüne bağlılığını vurguladığı, Çin’in Ukrayna krizinin siyasi ve diplomatik çözümü için yapıcı rol oynamaya yönelik iradesini ve bu konudaki önerilerini takdirle karşıladığının belirtildiği açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Taraflar, Ukrayna krizinin çözümü için tüm ülkelerin meşru güvenlik kaygılarına saygı gösterilmesi, bloklar arası cepheleşmeden ve ateşe körükle gitme yaklaşımından kaçınılmasının önemini vurgulamıştır. Taraflar, gerginliği artıracak, çatışmanın uzayarak kötüye gitmesine ve dahi kontrolden çıkmasına yol açacak adımlara karşıdır. Taraflar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin onay vermediği her tür tek taraflı yaptırıma karşıdır.”

Şi ve Putin, bildiride uluslararası topluma barışa yönelik yapıcı çabalara destek olma çağrısında bulundu.

Putin: Batı ile Kiev barışa hazır değil

Rus lider Vladimir Putin’in, bildirinin imzalanmasının ardından düzenlenen ortak basın toplantısında barış görüşmelerin devamını konusunda daha kesin bir tutumu dile getirdi.

Çin’in ortaya koyduğu barış planı hükümlerinin birçoğunun, Rusya’nın yaklaşımlarıyla uyumlu olduğunu ifade eden Putin, “(Önerilerin) Batı ile Kiev hazır olduğunda barışçıl bir çözüm için baz alınabileceğini düşünüyoruz. Ancak şimdiye kadar onların buna hazır olduğunu göremiyoruz.” dedi.

ABD’den açıklama

Görüşmeye ilişkin ABD’den yapılan açıklamada ise liderlerin Ukrayna konusundaki önerilerinin savaşın yakın zamanda biteceğine dair büyük umutlar vermediği ifade edildi.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, tarafların, BM Şartı’nın amaç ve ilkelerine uyulması gerektiğini savunduğunu, bunun Rusya’nın bir başka BM üyesi olan Ukrayna topraklarından çekilmesi gerektiği anlamına geldiğini vurgulayarak, “Çin, yapıcı bir rol oynamak istiyorsa, Rusya’ya Ukrayna’dan çekilmesi konusunda baskı yapması gerekir.” dedi.

Çin’in tutumu

Çin ile ABD arasında jeostratejik rekabetin ve bölgesel gerilimlerin arttığı bir dönemde başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, Pekin yönetimini, “ortak düşman” algısıyla benzer meydan okumalarla karşı karşıya olan Moskova’ya yakın bir tutum izlemeye yöneltmişti.

Pekin yönetimi, çatışmaların başlamasının ardından “savaş” ve “işgal” sözcüklerini kullanmaktan kaçınırken BM Genel Kurulundaki oylamada çekimser kalarak Moskova’yı kınamayan az sayıda ülke arasında yer almıştı.

Çin, savaşın yıl dönümü olan 24 Şubat’ta krizin siyasi çözümü için önerilerini içeren 12 maddelik “tutum belgesi” açıklamıştı. Belgede ülkelerin egemenliklerine saygı gösterilmesi, meşru güvenlik kaygılarının dikkate alınması, tek taraflı yaptırımlara son verilmesi ve gerginliklerin aşamalı olarak azaltılarak ateşkesin sağlanması gerektiği vurgulanmıştı.

Ateşkes önerisi, ABD ve Avrupa Birliği’nin yanı sıra öneriyi fiili durumun kabulünün dayatılması olarak algılayan Ukrayna tarafından da kabul görmemişti. Kiev yönetimi, bu koşullardaki bir barışın, “savaşın dondurulması” anlamına geleceğini dile getirmişti.

Rusya da Çin’in görüşüne önem verdiğini ancak mevcut koşullarda Ukrayna meselesinin çözümünde barış yoluna geçişin sağlanması için gerekli koşulların oluşmadığını bildirmişti.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *