Filistinli solcu yazardan, Filistin’deki durum ve İslami hareketler üzerine yorum

Filistinli solcu yazardan, Filistin’deki durum ve İslami hareketler üzerine yorum

Günlük Evrensel’den Elif Görgü’ye konuşan, Filistinli yazar ve 2021 yılında diasporada kurulan Filistin Alternatif Devrimci Yol Hareketi (Masar Badil) kurucularından Khaled Barakat, Filistinlilerin sömürgeciliğe ve işgale karşı direnişlerini sürdürmekten, davalarını ve haklarını savunmaktan başka seçenekleri olmadığını belirtirken, sol hareketlerin düşüşüne karşın İslami hareketlerin yükselişte olduğuna dikkat çekti.

Günlük Evrensel’den Elif Görgü’nün haberi:

Beş bin yıllık tarihiyle dünyanın en eski şehirlerinden olan Gazze, son 15 yıldır İsrail ablukası altında. İsrail’in 2007 yılında, Hamas’ın seçimleri kazanarak kentin kontrolünü alması gerekçesiyle abluka altına aldığı Filistin’in Gazze kenti, bir kez daha İsrail füzeleriyle yıkıldı.

İsrail’in son bahanesi Gazze’de bulunan İslami Cihad örgütünün saldırı hazırlığında olduğu iddiası oldu. Gazze’den herhangi bir saldırı olmamasına rağmen ABD’den hızla “İsrail’in kendini savunma hakkı olduğu” açıklaması geldi. İslami Cihad, el yapımı roketlerle karşılık verdi. İsrail tarafından herhangi ciddi bir zarar oluşmadığı belirtiliyor.

Birçok Batılı ülke önceki saldırılara kadar bile tepki göstermedi. Arap ülkeleri ve Türkiye yönetiminin, çoğu ABD politikası gereği İsrail ile “normalleşme” sürecine girdikleri için sözlü tepkileri etkisiz kaldı. 5 Ağustos’ta başlayan saldırı 7 Ağustos’ta ateşkes ilan edildiği duyurusuyla sona erdi. 44 Filistinli öldürüldü. 14’ü çocuktu. Saldırılarda İslami Cihad örgütünün iki yöneticisi de hayatını kaybetti.

Son saldırı ile ilgili sorularımızı yanıtlayan Filistinli yazar ve 2021 yılında diasporada kurulan Filistin Alternatif Devrimci Yol Hareketi (Masar Badil) kurucularından Khaled Barakat, “Batılı güçler ve NATO Ukrayna’da ‘halkın direnme hakkına’ inandıklarını iddia ettiler, ancak aynı güçler Filistin direnişini kriminalize etmek ve zulmetmek için mümkün olan her şeyi yapıyor” dedi.

İSRAİL’İN SEÇİM ÖNCESİ GAZZE SALDIRILARI İLK DEĞİL

İsrail’in Gazze’ye yönelik son saldırısının gerekçesi İslami Cihad örgütü oldu. Bu saldırının zamanlaması ve gerekçesini nasıl yorumluyorsunuz?

Zamanlama konusunda; İsrailli yerleşimcilerin Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı işgal etmesiyle ilgili. Aynı zamanda İsrail seçimlerinin hemen öncesine denk geliyor ve İsrailli yetkililer bunu birçok kez yaptılar; seçimlerden hemen önce popülaritelerini artırmak için Gazze’ye saldırdılar. Örneğin 2008’de Ehud Olmert bunu seçimlerden önce yapmıştı ve aynı şey 2014’te Netanyahu için de geçerli. Şu anda iktidarda olan İsrail koalisyonu, özellikle (Başbakan) Lapid ve (Dışişleri Bakanı) Gantz, İsrail sağ kanadını arkalarında toplamaktan fayda sağlayacaktır.

İsrail işlediği tüm suçlarda, savaş suçlarını dünyaya pazarlamak için böyle bir bahane kullanırken, gerçekte dünyadaki herkes İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’daki direniş liderlerini hedef alarak suikast politikasına geri dönmeye karar verdiğini gördü. Dahası, Filistin dışındaki liderlere yönelik suikast politikasını alenen sürdürme tehdidinde bulunuyorlar.

ABD, FİLİSTİNLİLERE KARŞI İŞLENEN SUÇLARIN ORTAĞI

Saldırının ABD Başkanı Joe Biden’ın bağımsız bir Filistin devletini hâlâ desteklediklerini açıkladığı Filistin ziyaretinden kısa bir süre sonra gerçekleşmiş olmasını nasıl değerlendirmeliyiz? ABD’nin mevcut bölgesel politikalarında Filistin’in geleceği nerede duruyor?

Biden’ın ziyareti sırasında ABD ve İsrail tarafından imzalanan sözde “Kudüs Deklarasyonu”na bakacak olursak, bu deklarasyon boykot ve halk direnişi de dahil olmak üzere işgale karşı her türlü direnişi kriminalize etmeyi amaçlıyor.

ABD saldırı sonrası da derhal “İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu” ilan etti, oysa İsrail sadece, sömürgeleştirilmiş halklara karşı “savunma hakkı” olmayan bir sömürgeci değil, aynı zamanda Gazze’deki Filistinlilere karşı açıkça saldırgan bir politika yürütüyor. ABD, Filistin halkına karşı işlenen bu suçlara sadece siyasi olarak değil askeri olarak da tam anlamıyla katılıyor. İsrail’in Filistin halkına karşı yürüttüğü savaşta kullandığı sözde “Demir Kubbe” ve savaş uçağı teknolojilerinin ABD yapımı ve ABD tarafından finanse edilen silahlar olduğunu biliyoruz. ABD aynı zamanda İsrail’e uluslararası alanda siyasi koruma da sağlamaktadır ve bu durum Birleşmiş Milletler’de ve pazartesi gerçekleşen Güvenlik Konseyi toplantısında açıkça görülmüştür.

FİLİSTİNLİLERİN MÜCADELE ETMEKTEN BAŞKA ŞANSI YOK

Filistin’in bağımsızlığı mücadelesi ve bu mücadeleye yönelik uluslararası desteğin mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Filistin mücadelesi son 100 yıldır devam ediyor ve bugün de pek çok zorlukla karşı karşıya ve Filistinlilerin sömürgeciliğe ve işgale karşı direnişlerini sürdürmekten, davalarını ve haklarını savunmaktan başka seçenekleri yok. Bugün Filistin halkı, dünya ABD’nin tek kutuplu küresel egemenlik sisteminden çok kutuplu bir sisteme geçişin ara dönemini yaşarken birçok zorlukla karşı karşıyadır. Ayrıca, son 10 yıldır bölgede yaşanan çalkantıların Filistinlilerin geri dönüş ve kurtuluş mücadelesini etkilediğini görüyoruz.

Özellikle de Filistin davası, ABD emperyalizminin ve Arap gerici rejimlerinin kuklası haline gelen ve işgalle “güvenlik koordinasyonu” kuran Ramallah’taki Filistin Yönetimi tarafından sık sık gasbedildiği için yerel, ulusal zorluklar da var.

Bununla birlikte, uluslararası alanda Filistin için mücadele birçok cephede ilerlemektedir. Batı ülkelerinin kalbinde bile Filistin’i destekleyen gerçek siyasi hareketler görüyoruz. Diasporadaki Filistinlilerin, öğrenci hareketinin, boykot hareketinin ve Filistinli siyasi tutukluların özgürlüğü için seferber olan hareketlerin daha fazla katılım gösterdiğini görüyoruz. Bugün Filistinlilerin önündeki temel zorluk, birleşik ulusal cepheyi inşa etmektir.

Ukrayna’daki savaş Filistin’i ve bölgeyi nasıl etkiliyor?

Dünya genelinde insanların yaşamlarını ve dünya ekonomisini etkileyen her türlü savaş ya da çatışma Filistin halkını doğrudan ya da dolaylı olarak etkiliyor. Bunun pek çok nedeni var. En önemli nokta, Filistin mücadelesinin uluslararası bir mücadele olması ve neredeyse tüm dünyanın bir şekilde bu meseleye dahil olması. Örneğin, Batılı güçler ve NATO Ukrayna’da “halkın direnme hakkına” inandıklarını iddia ettiler, ancak aynı güçler Filistin direnişini kriminalize etmek ve zulmetmek için mümkün olan her şeyi yapıyorlar. Her ne kadar Rusya’nın bugün ilerici güçler tarafından yönetildiğine inanmasam ve Rusya’nın bugünkü durumu hakkında hiçbir yanılsamamız olmasa da bu çatışmada ABD liderliğindeki Batılı emperyalist güçlerin Rus ekonomisini felç etmek ve kaos yaratmak gibi açık bir hedefi var. Rus ya da Ukrayna halkının yaşamı da umurlarında değil.

Bu savaş ve seferberlik tüm Arap dünyasını ve dolayısıyla Filistin’i de etkiliyor. Uzun vadede bu durum Filistinlileri de etkiliyor çünkü İsrail Filistin’in doğal gazını ve kaynaklarını yağmalıyor ve çaldığı bu kaynakları Avrupa ile ilişkilerini güçlendirmek için kullanmak istiyor. Bunun tüm bölgeyi nasıl etkilediğini, özellikle de İsrail’in Lübnan ve Filistin kaynaklarını yağmalama girişimlerinin büyük bir etkiye sahip olduğunu, bölgeyi ve halkını bir bütün olarak tehdit ettiği Lübnan’da görebilirsiniz.

Bugün Filistin direnişinde İslami örgütler öne çıkıyor. Aslında hem dünyada hem de Filistin’de böyle görünüyor. Sol ve devrimci etkinin giderek azaldığını da görüyoruz. Bu durum Filistin davasını nasıl etkiliyor?

İslami eğilimleri ve söylemleri olan Filistinli örgütlerin rolü son 30 yılda sadece Filistin’de değil ister Erdoğanizm ister İran yolu şeklinde olsun, çok farklı siyasi anlamları ve şekilleri olan tüm bölgede arttı. Bölge genel olarak siyasal İslam’ın yükselişine tanık oldu. Filistinli İslami örgütleri farklı kılan, çoğulcu bir ulusun parçası olarak ulusal kurtuluş hareketine katılmalarıdır; her ne kadar Filistin’de solcu ve seküler güçler gerilemiş olsa da varlıkları sona ermemiş ya da tarihsel rollerini ve etkinliklerini kaybetmemişlerdir. Örneğin son aylarda Batı Şeria’da laik sol güçler ile Hamas arasında çeşitli seçimlerde iş birliği yapıldığını gördük. Ayrıca Filistinli İslami grupların “IŞİD” gibi kriminal gruplardan ve diğer aşırı gerici manifestolardan çok farklı olduğunu görüyoruz.

Bununla birlikte, benim görüşüme göre, sömürgeciliğe karşı, özellikle de İsrail’de kendini gösteren yerleşimci sömürge projesine karşı verilecek her türlü ulusal kurtuluş mücadelesi, birleşik bir ulusal cephe oluşturmayı göz önünde bulundurmalıdır.

Öte yandan, bu İslami hareketlerin yükselişi sol hareketlerin düşüşüyle de el ele gitti. Bunu sadece Filistin’de değil Türkiye’de de görebilirsiniz ve Türkiye’de, Filistin’de ve dünyada solun gerilemesinin nedenlerini araştırırsanız aynı nedenlerle karşılaşırsınız.

Bugün bölgedeki solun ihtiyacı olan şey birleşik bir halk cephesidir. Ve biz Masar Badil (Alternatif Devrimci Yol) olarak böyle bir bölgesel devrimci sol kutup inşa etmek için çalışıyoruz.

FİLİSTİNLİ GENÇ NESİL BİRLEŞİK CEPHEYİ İNŞA EDEBİLİR

Bundan sonra neler olabileceğine dair öngörünüz ve çağrınız nedir?

Dünyada ve bölgede güç dengelerinin Filistin mücadelesi ve genel olarak bölgemizdeki halkların mücadelesi lehine değiştiğine tanık olacağız. Bunu söylememin nedeni, emperyalist güçlerin kaynakları kontrol etme ve bölgeye hakim olma girişimlerini de içeren son 10-12 yıllık deneyimdir. Ayrıca yeni medya aracılığıyla çok daha yüksek düzeyde bilgi ve katılım sahibi olan, Filistin’in topyekun kurtuluşunu açık bir şekilde savunan ve kaderlerini ve geleceklerini şekillendirmek isteyen genç bir nesil görüyoruz.

Çağrımız, bu genç kuşağın işçi haklarını, kadın haklarını savunan devrimci sola katılması, İstanbul’dan Kahire’ye uzanan birleşik bir cephe için yeni ve gerçek bir stratejiyi yeniden inşa etmesidir.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *