Kırmızı Pelikanlar

Kırmızı Pelikanlar

Aziz Nesin’in 12 Haziran tarihli fıkrası gazete yönetimince “sakıncalı bulun”muş ve onun yerine sütunu “Kırmızı Pelikanlar” resim ve yazısıyla doldurulmuştur. Nesin de, “Yazımın yerine ‘Kırmızı Pelikanlar’ı koymayı akıl edenleri candan kutlarım.” demiş ve pelikanların özelliklerini anlatmıştı.

Cevat Akkanat

Aziz Nesin, 13 Haziran 1964 tarihli Yeni Tanin gazetesindeki köşesinde “Yaşasın ‘Kırmızı Pelikanlar’!” başlıklı bir fıkra kaleme alır. Basın yayın hayatının dününe olduğu kadar bugününe de parmak basan bir yazı.

O bilindik üslubuyla Aziz Nesin, bir önceki yazısının başına geleni ele almış fıkrasında. 

12 Haziran tarihli fıkrası gazete yönetimince “sakıncalı bulun”muş ve onun yerine sütunu “Kırmızı Pelikanlar” resim ve yazısıyla doldurulmuştur. 

Uğradığı sansürü büyük bir olgunlukla karşılayan Aziz Nesin, pek tabii olarak kalemini ironi oklarıyla donatır. Şöyle seslenir okura: “… hepimizin öğrenmeye en çok gereksindiğimiz şey Kırmızı Pelikanlar’dı. Siz de Kırmızı Pelikanlar’ın resmini görüp yazısını okuyunca çok yararlanmış, çok sevinmiş, çok mutlanmışsınızdır. (…) Yazımın yerine ‘Kırmızı Pelikanlar’ı koymayı akıl edenleri candan kutlarım.”

Sözü hakkıyla tatlıya bağlayan mizah ustası, yazısının ikinci bölümünde, gazetenin “Kırmızı Pelikanlar”da eksik bıraktığı hususları anlatır! Bu anlatım, pelikanlarla ilgili bir masalı içerir. Buna göre, pelikanlar aç kalan yavrularını doyurmak için kendi göğüslerini gagalar, yüreklerini onlara yedirirlermiş… Aziz Nesin, bu anlatımıyla yazarla okur arasında, yazarla yazı arasında, anne pelikan ile yavru benzerliği tasarlamıştır:

“Biz, kendi kendimizi yiyoruz. Kalemimle göğsümü delip yüreğimi veriyorum size… Kalemimle kafamı delip beynimi sunuyorum size… Kalemimi canıma batırıp kanımla besliyorum yazılarımı…” 

Nesin, yazısının üçüncü bölümünde bir gün önceki “Kırmızı Pelikanlar”dan bir bilgiye atıf yapar: İngiltere’de jetlerle akrobasi gösterisi yapan pilotların takımı da aynı adı taşımaktadır. Bu bilgiyi de pek manidar bir şekilde değerlendirir ve şunu der: “Bir şey söyleyeyim size: Türkiye’de gerçekçi yazarların gazete sayfalarındaki yazı akrobatlığı, İngiltere’de Kırmızı Pelikanların havada yaptıkları akrobatlıktan çok, çok daha tehlikelidir. Heyecan duymak istemez misiniz? Konuklarınızla birlikte yemek sofrasında oturup, bir yazarın ‘Hain!’ damgası vurularak cezaevine tıkıldığını tatlı tatlı söyleşmek, insanın içini ürpertir, tüylerini diken diken eder, ne zevk, ne zevk sayın bayanlar, baylar!…”

Nereden nereye, Aziz Nesin’in 1964’te, işbu satırların yazarı -ben- 6 aylık bebek iken kaleme aldığı yazı, “1984” (!) Türkiye’sinde hâlâ canlılığını koruyor. Tabii birkaç farkla: 

Birinci fark: Gazetelerin sütunlarında pelikandan geçilmiyor.

İkinci fark: Şimdinin pelikanları yavrularını yürekleriyle beslemek yerine onları gagalarıyla öldürmeyi tercih ediyor… Demek ki pelikan göstergesi anlamsal bir tahrife uğramış, uğratılmış…

Üçüncüsü: Gerçekçi yazarların akrobatlığı -gazetelerde yer kalmadığı için- sosyal medyanın farklı mahfillerinde sürmekte…

Aziz Nesin yazısını bal soslu bir paragrafla bitirirken fıkrasının yerine çıplak bir kadın resmi koymadıkları için gazete yetkililerine teşekkür eder, “Hiç olmazsa, Kırmızı Pelikanlar’la fıkramın boşluğunu doldurarak, yazıma saygı göstermişler, sağolsunlar!…” der.

Biz de yazımızı geleneğe uyup balla keselim: Pelikanları çıplaklığa örtü olarak tasarlamayın lütfen! Onlar aşikâre, hakikate örtü olmaya yelteniyorlar…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *