Aytekin Karaçoban’ın “Eşikte Bekleyen Zaman” Şiiri

Aytekin Karaçoban’ın “Eşikte Bekleyen Zaman” Şiiri

“Eşikte Bekleyen Zaman”, farklı dize kurgularından oluşan altı birimlik bir şiir. Bu kurguda şiirsel olan ile tahkiyeli anlatımın ve sinema dilinin bireşime tabi tutulduğu görülüyor.

AYIN ŞİİRİ

Maskeli kentin üstünde hafta sonu,
san ölüm örtüsü,
polis helikopterinin arada bir yırttığı.

Ankara,
gençliğimin çatlayıp dökülen boyası.
Altı boş, altı çürük, altı kara,
onarılacak yer yok artık;
nerede yatacağını bilmeyen
bir köpek gibi dolaşıyor ıssızlık.

Yaşam söylence kılığında
perdeler ardından bakıyor sokaklara.
Ben beynimdeki yırtıcı kuşu evcilleştirmeye
çalışıyorum,
bilemiyorum nasıl engel olurum tenime gaga
vuruşlarına.

Boşlukta burgaçlanıyor tanıdık yüzler,
san yokluğun katı özü,
yasakların dibini boylamadan önce.

İyi ki sokakta rüzgâr satan bir arkadaşım var,
sesiyle Ankara’nın buzlu camını sıyıran,
barınağım,
söyleşilerimizin sayfaları arasına,
manolya yaprağı gibi ayraç olan.

Başkent zamanı kapının açılmasını bekliyor
san eşikte sessizce bekleyen kedi.

CEVAT AKKANAT

Patika dergisindeki “Eşikte Bekleyen Zaman” (S. 113, s. 40) şiiri üzerinde duracağımız Aytekin Karaçoban (Kırşehir, 1958) çok yönlü edebî çalışmaları ve bunlara bağlı olarak oluşturduğu külliyat ile dikkatleri üzerine çekmeyi başarmış bir şairdir. 

Karaçoban, Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdikten (1984) sonra Fransa’da Rouen Üniversitesinde “Fransız Direniş Şiiri 1940-1945” konulu bir yüksek lisans tezi (1988) hazırlamıştır. 1978’den bu yana edebiyat dünyasında olan şair, ilk şiir kitabı Ben Gülün Kardeşiyim (1988)’de A. Tekin adını kullanır. Onun şiirlerini şu kitaplarından da okuyabiliriz: Pablo Neruda’yla Söyleşi (1995), Anlık Görüntüler (1998), Kavuşma Tadında (2000), Yüksek Gerilim Hattı (2015), Zaman Sızdı (2018), 1000+1 Soru (2019), Çatlak Çan (2020) ve son ikisi hariç, kitaplarına girmeyen şiirleriyle birlikte “Toplu Şiirler” kitabı Çalkantılı Deniz (2020). Bunlardan mensur şiir formuna, dahası içerik olarak yer yer poetikaya yaklaşan Anlık Görüntüler, Images Instantanées (2000) adıyla Fransızca da yayımlandı. Bunların dışında özellikle Pablo Neruda’dan yaptığı çevirileri dikkat çeken Karaçoban, şiir üzerine yazdığı yazılarını da Şiir, Büyülü Çığlık (2017)’ta bir araya toplamıştır. 

Sözün bu noktasında “Murat Koçak’a” ithafını taşıyan “Eşikte Bekleyen Zaman”ı hangi gerekçelerle Nisan 2021’de yayımlanan dergilerden çekip alarak bir adım öne çıkardığımızı açıklayalım: En başta, şiir sanatının olmazsa olmazlarından olan sözün özgün kullanımına ait taşıdığı unsurlardan bahsedebiliriz. Akabinde çağın ruhuna yönelik yaptığı tespitler ve bunları bahsettiğimiz özgün dille yoğurarak sunabilmesini gösterebiliriz. Son olarak şairin, yerel ve öznel olanla evrensel ve nesnel olanı harmanlayarak bir metin kurma girişimi içinde olduğunu da dikkatlere sunabiliriz. Başlayalım…

“Eşikte Bekleyen Zaman”, farklı dize kurgularından oluşan altı birimlik bir şiir. Bu kurguda şiirsel olan ile tahkiyeli anlatımın ve sinema dilinin bireşime tabi tutulduğu görülüyor. Böylece, şiirsel imge öyküleme ve gösterme sanatlarıyla iç içe ete kemiğe büründürülüyor. Aralarında geçişler var kuşkusuz ve işte o perdeler metne devinim kazandırırken okura estetik sürprizler sunuyor. 

Şiir muhayyel bir mekânda geniş bir zaman dilimine ve farklı anlara yayılan bir gök ve ses tasviri ile başlıyor. Sonuç, mekânı ve zamanı örten bir “ölüm örtüsü”. Bu oldukça umut kırıcı bir başlangıç: “Maskeli kentin üstünde bir hafta sonu,/san ölüm örtüsü/polis helikopterinin arada bir yırttığı.” Burada somut ve maddi olan üç nesne vardır: “Maske”, “örtü” ve “polis helikopteri”.  Bu göstergeler mekânın, zamanın ve en önemlisi insanın içinde bulunduğu durumun tespitini yapmak açısından oldukça önemlidir. Şair, sözünün devamında bunlara dair açılımlar sunacaktır. Fakat hemen belirtelim, öyle hazır lokmalar halinde olmayacaktır bu sunum. Zira “Anlık Görüntüler”in bir yerinde de vurgulamıştır dili kullanımdaki tutumunu: “Gündelik kurdun içten kemirdiği sözcüklerle yazamam. Düşük yapan anlam imge kütüğünden siler kimliğimi yoksa. Pılını pırtısını toplayıp gider söz torbasından çıkacak dünya.” (Çalkantılı Deniz, s. 98)

İlk birimde “maskeli kent” şeklinde muhayyel olarak verilen mekân ikinci birimde somutlaşır. Burası “Ankara”dır. Ankara, “gençliğimin” ve “artık” sözcükleri eşliğinde aynı anda hem şairin geçmişi (nostaljisi; otobiyografik bir gönderme.) hem de toplumun bugünü olarak takdim edilmiştir. Ankara’yı oldukça özgün bir benzetmeyle gençliğinin “çatlayıp dökülen boyası”na teşbih eden şair, kentin bugününü de “altı boş, altı çürük, altı kara/onarılacak yer yok artık” şeklinde betimler. Fakat bu birim sözün çok daha katmanlı bir kullanımıyla tamamlanır: “nerede yatacağını bilmeyen/bir köpek gibi dolaşıyor ıssızlık” Buradaki anlamsal katmanları ve bunların sunduğu zenginliği yorumlamazsak olmaz: İlk olarak şair, ıssızlığı bireysel bir mefhum olarak nerede yatacağı belli olmayan bir köpeğe benzetiyor diyebiliriz. Bu, aynı zamanda ıssızlığa can ve beden vermek demektir ki, fena bir teşhis sayılmaz. Fakat ben buradaki kullanımda, Ankara’nın istiare yoluyla “ıssızlık” olarak adlandırıldıktan sonra, “nerede yatacağını bilmeyen bir köpek” olarak tavsif edildiğini de söylemek istiyorum. Şunu da: “Issızlık” ve “köpek” göstergeleri ister şairin öznel dünyası, isterse Ankara ve dolayısıyla toplum hayatı açısından ele alınsın, aynı noktada buluşulur; olan bitenin hayra alâmetsizliği!

Şiirin üçüncü biriminde kesit yine değişir. İç mekâna sığdırılan hayat âdeta kutsanmış, efsanevî bir kılığa büründürülmüştür. Dahası, kanlı canlı bir kişilik halinde, perdeler gerisinden sokaklara bakadurmaktadır. Bu durumda anlatıcı öznenin iç âleminde neler yaşanır olabilir? Zihnindeki düşünsel gelgitleri “yırtıcı kuş” şeklinde istiare eden şair, kendisini gagalardan nasıl koruyup kollayabileceğinin kaygısını yaşamaktadır. Nüansları olsa da bir Promete’dir kaygı yaşayan. Bu arada, kaygının görünür nedeni her ne kadar zihinde, iç âlemde olsa da, aslen harici etkenlerden kaynaklanmaktadır.  Sokağı dar eden, hayatı perdeleyenlere, yasaklara gark edenlere…

“O Andı” başlıklı metninde “Dünyayı yaşanır kılma derdim, suçüstü yakalanmış gibi yalnız kaldı.” (Çalkantılı Deniz, s. 175) diyen Aytekin Karaçoban’ın üst paragrafta betimlediğimiz hallere ışık tutan başka dizeleri de vardır. İşte “Küçük Bir Şairin Not Defterinden” adlı şirinden bir bölüm: 

“Sokağa çıkmayacağım bugün.
Gazeteler dursun yerinde.
Radyoyu açmak yok.
Geleni kovacağım beynimden.
Öleceğim bir günlüğüne.” (Çalkantılı Deniz, s. 43)

Şiirin dördüncü biriminde, olan biten karşısında savrulan tanıdıklara getirir şair sözü. Onlar boşluğa doğru yol alan anaforik görüntüler sunarak girdapta yok olup gitmişlerdir. Arkadaşları da şairi katı gerçeklikle yüz yüze bırakmış, yasaklar dünyasının daha bir çekilmezliğine neden olmuşlardır: 

“Boşlukta burgaçlanıyor tanıdık yüzler
san yokluğun katı yüzü
yasakların dibini boylamadan önce”

Şair bu dizelerde dile getirdiklerini sanki “Anlık Görüntüler”in şu bölümüyle somutlaştırıyor: “Önce duyar yanımızı gömdük üstümüzden akan sele ses etmemekle. Unuttuk sonra sığ suların durgun akışında. İndi mi ölüm gibi inen akşamların göksel, kara dağı yüzünü kazıdı kapılarımıza. Ürkek adımlarla vurdumduymaz sokaklar ürettik; ‘Arananların listeleri’ önünden gözlerimizi kaçırarak geçtik; eksildik gözdağları altında…” (Çalkantılı Deniz, s. 106)

Şiirin beşinci birimi, kanaatimce şiirin şimdiye kadarki gidişatını değiştiren, böylece umut vadeden bölümü. Şiir, diyebilirim ki buradaki moral aşılayıcı unsurlarla “Eşikte Bekleyen Zaman” adını almaya başlıyor. Sözgelimi, birimin ilk dizesi “İyi ki sokakta rüzgâr satan bir arkadaşım var”, yukarıdan beri çizilen olumsuz tabloyu bir çırpıda yerle bir etmeye yetiyor. “Ölüm örtüsü”nü, “köpek gibi dolaşan” ıssızlığı, içteki “yırtıcı kuş”u... Girdapta kaybolanlardan da olmamıştır “sokakta rüzgâr satan arkadaş”… Bu dizede “rüzgâr” sözcüğünün önemi ortada. Havadaki devinim, esinti, yel gibi anlamlarının yanı sıra, zaman, dönem veya dünya, âlem yahut talih gibi pek çok anlamı olan bu sözcük, öyle ustalıklı kullanılmış ki, oluşturabileceği bütün metaforik atmosfer, şiiri pozitif yöne sevk edebiliyor. Bunu şiirin sonraki gidişatında da görüyoruz. Şair için bir barınak (bu şiir bağlamında sığınak da diyebiliriz) olan, “sesiyle” “Ankara”nın reva gördüğü olumsuzlukları yok eden (“buzlu camını sıyıran”) bu arkadaş,  baştan beri sıralanan her tür olumsuzluk arasında bir ayraçtır; “manolya yaprağı gibi bir ayraç”. Tabii bu noktada manolya yaprağının özelliklerine temas etmek gerekir. Öyle ya, niçin her hangi bir ayraç değil de, “manolya yaprağı gibi”? Herhalde şair bu yaprakların büyüklüklerini, pırıl pırıl, capcanlı oluşlarını, zorlu kış şartlarına karşı dayanıklılıklarını dolayısıyla kolay kolay dökülmemelerini biliyor ki benzetme unsuru olarak manolya yapraklarını kullanıyor. Üstelik bütün bu özellikleri, şükran duyulan arkadaşın özellikleriyle de örtüşüyor.

Şiir, kendi başlığına atfın yapıldığı iki dizeyle bitiyor. Fakat başlıktaki “Zaman” burada önüne bir isim almıştır. “Başkent zamanı”dır şimdi. “Kapının açılmasını bekle”mektedir. Sanki “eşikte sessizce bekleyen kedi” gibi. Bu iki dize kuşkusuz umut vaad etmektedir. Şair, her şeye karşın, geleceğin ışığının eninde sonunda yanacağına inanmaktadır. 

Şöyle bitirelim: Şiirlerinde ve diğer eserlerinde Pablo Neruda, Paul Eluard, Adonis, Mahmut Derviş, Nâzım Hikmet gibi dünya şairlerine yoğun atıfların olduğunu biliyoruz Aytekin Karaçoban’ın. Onların yaşadığı sancıların benzerlerine maruz kalmış bir otobiyografiyi yüklendiğini de. Böyleyken, sözünü elbette umutla bağlayacaktı ve bağladı. Üstelik, betimlediği olumsuzluklardan kaynaklanan çığlıklar nasıl sadece kendisinin “yalnız çığlıkları” değilse, vaat ettiği umut da sadece kendisine ait değildir…

KAYNAKÇA: 

Aytekin Karaçoban, 1000+1 Soru, Ürün Yay., Ank., 2019.
Aytekin Karaçoban, Çalkantılı Deniz, Klaros Yay., Ank., 2020.
Aytekin Karaçoban, Patika Dergisi, S. 113 (Nisan-Mayıs-Haziran 2021 ), s. 40.
Aytekin Karaçoban, Şiir, Büyülü Çığlık, Şiirden Yay., İst., 2017.
Gültekin Emre, Şiir Günlüğü, Varlık Dergisi, S. 1336 (Ocak 2019).
http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/karacoban-aytekin
http://www.biyografya.com/biyografi/4056
http: //azbitki.com/manolya

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *