8 Mart ‘Emekçi Kadınlar’ Günü ya da Cahiliye

8 Mart ‘Emekçi Kadınlar’ Günü ya da Cahiliye

Asıl kendileri sorun olanlar, tüm sorunların sebepleri olanlar, yani dünya düzeninin sahipleri. Hedef şaşırtma hususunda müthiş mahirler: Bütün haksızlıklardan sorumlu olduklarını büyük bir beceri ile gizliyor, hedef şaşırtıyorlar.

Hüseyin Alan

Küresel ‘ileri gelenler-otoriteler-itaat edilenler’, kurdukları serbest pazar ekonomik ve demokratik siyaset temelli dünya düzeninde, milletleri, toplumsal yapıları ve insanları ne hale düşürdüyseler, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile ‘renk-cinsiyet-dil-ırk-inanç’ ayırımı gözetmeksizin herkesin eşit yurttaş olduğunu ilan etti; ‘Kadın-çocuk-çevre-cinsiyet-azınlık-göçmen-hayvan’ kategorilerinde birçok ‘haklar’ tanıdı.

Demek ki birilerinin bu hakları tanımaya, birilerinin de tanınan hakları talep etmeye ihtiyaçları vardı..

Bu birileri, bu işlerde öncülük edenler olarak elbette Batı menşeli devletler ve milletlerdi. Ama iş onlarda kalmadı tüm dünyaya yayıldı. Çünkü meri dünya düzenini onlar kurdular, yaydılar, denetliyor ve yönetiyorlar.

O halde hak talep edenler, haklarının tanınmasına ve yazılı teminatına ihtiyaç duyanlar, bir yerden veya yerlerden direnerek, mücadele ederek haklarını almak için çabalayacak..

Kim veya kimlerdir kendilerine müracaat edilecek olanlar?

Kurnazlık burada: Asıl kendileri sorun olanlar, tüm sorunların sebepleri olanlar, yani dünya düzeninin sahipleri. Hedef şaşırtma hususunda müthiş mahirler: Bütün haksızlıklardan sorumlu olduklarını büyük bir beceri ile gizliyor, hedef şaşırtıyorlar.

Hedefe ‘dini-toplumu-kültürü-ahlakı-geleneği’ koyup hem zihin kodluyor, hem insanları parçalıyor ve hem de parçaları bir güzel kendi içlerinde çatıştırıyor..

Düşünelim: Yazı konusu ‘kadın’ meselesinde, neden ve niye yalnızca kadın? Geçtik siyahını beyazını, batılısını doğulusunu, köylüsü kentlisini, eğitimlisini okumamışını, patroniçesini emekçisini, first lady’sini sıradanını..

Gerçek sadece ve tek başına bu mu? Diğer her şey yolunda da bir tek kadın meselesi mi sorun?

Dünyada 3.5 milyar insan yoksul ve sefil, kendine yeter iş imkanları ellerinden alınıp aciz ve çaresiz bırakılmış durumda. Bunlara uygulanan şiddet, taciz, tecavüz olmuyor mu? Bunların haklarına ne oldu? Taciz, tecavüz, şiddet, zorbalık, haksızlık sadece ‘kadına’ mı uygulanıyor?..

Ne olduysa oldu epeydir Müslümanlar da uydu bu düzene; bunlar da ‘hak ve özgürlükler’ peşindeler. Batı menşeli sahte ayrışma ve çatışmalarla, sahte hedeflere karşı mücadele ediliyor!..

Müslümanlar iki şeyi hatırlamalı. İlki: ‘Haklar ve özgürlükleri’ kim tanımlar, kim verir? Allah mı, dünya düzeninin sahipleri ve ortakları mı? Yani küresel sermeye ve devletler mi?

Şayet sermaye ve devletlerse mücadeleye devam, sonuna kadar. Yılmak yok. Ne kadar alınabilirse kârdır.

Yok, Allah ise, o zaman hakları ve özgürlükleri tanımlamak, sınırlamak, lütfetmek kimin ne haddinedir? ‘Yegâne ilah Allah’tır diyenler’ için sorun nedir? Sorunların kaynağı nedir? Tanrılaşan ileri gelenler, emredenler, itaat isteyenler mi, Allah mı?

İkincisi: Kur’an nazil olmadan önceki toplumsal ve siyasal hayatların tümü, cahiliye olarak nitelenmiştir. Ama Kur’an nazil olmuştur. Kur’an’ın kendisine inzal edildiği Hz. Muhammed, ‘Bir kadın, tek başına, yalnızca Allah korkusu hariç, hiç bir şeyden korkmadan, Hadramevt/Yemen’den Mekke’ye kadar seyahat edecektir’ dedi.

Kur’an kime sorumluluk yükledi, Hz. Muhammed kimlere seslendi?..

Şimdi: Kadın dahil, yaratılmış her varlığın güvenliği, hakkı hukuku kendilerine emanet edilmiş Müslümanlara ne oluyor da, ‘Kadına şiddetten, tacizden, tecavüzden..’ muzdarip olabiliyor! Ne oluyor, kadını erkeği ayırım gözetmeksizin Müslümanlar da mı cahiliyeye gerisin geri dönüyor! Erkeğe bir hal olduysa kadına ne oldu?!

Batılı ve Batıcının sorunu olabilir. Onların zihniyeti ve kültürü, terbiye edici otoriteye ihtiyaç duyar, duymuştur.

Ya Müslümanların?

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *