Ercümend Özkan’ın ardından

Ercümend Özkan’ın ardından

Bana Matematik öğretmeni olarak görev yaptığım Çubuk ilçesinde İktibas’ın temsilciliğini yapıp yapamayacağımı sordu, ben de seve seve kabul ettiğimi söyledim. O tarihlerden itibaren Ercümend Özkan, İktibas Dergisi ve çevresi doğal adresim olmuştu.

İbrahim Eryiğit

24 Ocak 1995 tarihinde Hakk’a yürüyen Ercümend Özkan ağabeyin ismini duymam 1978 yılının sonlarına doğru oldu. O dönemlerde ODTÜ Matematik bölümünde öğrenci olan Yusuf Sarıkaya adlı arkadaşım her karşılaşmamızda Ercümend ağabeyden sitayişle bahseder ve onun düşüncelerinden anekdotlar aktarırdı.

Devrimci Yol çizgisinden gelip, İslamî anlayış olarak geleneksel dinle karşılaşan benim gibi biri için Ercüment ağabeyin fikirleri aklımı ve ruhumu sarıverdi hemen. Ama o dönemin koşulları gereği kendisiyle yüz yüze tanışmak 1981yılının Ocak ayında çıkmaya başlayan İktibas dergisinin ilk sayısındaki künyesinde yer alan adrese giderek gerçekleşebildi ancak. Aradaki iki yıl içinde, “Yolumuz Kur’an yoludur.’ diyen ama biraz içlerine girdiğimde, “Kur’an’ı anlamak mümkün değildir, önce bizim büyüğümüzün şu kitaplarını okuman gerekir” diyen çevrelerde zaman kaybettiğimin farkındaydım ama başka yapacak bir şeyim de yoktu doğrusu. O dönemde çölde bir vaha olarak benimsediğim Milli Türk Talebe Birliği’ndeki çalışmalara ve etkinliklere daha çok zamanımı ayırmaya başladım ve çok da yararlı oldu benim için. 12 Eylül 1980 darbesinde MTTB birçok dernek gibi kapatılınca kendimi büyük bir boşlukta hissettim. Ta ki İktibas dergisi çıkıncaya kadar sürdü bu his. Özel olarak kendisiyle tanışmak için derginin Tuna caddesindeki adresine gittiğimde, kendisini yoğun bir çalışmanın içinde bulduğumu hatırlıyorum şimdi. Kısaca kendimden bahsedince tüm işini bırakıp benimle konuşmaya koyuldu. Art arda sorduğum sorularıma hiçbir yorgunluk ve bezginlik hissi yaşamadan coşkuyla cevaplar vermişti. Kur’an İslamından bahsetmişti öz olarak. İlk kez duyduğum cümleler aklımı ve ruhumu çepeçevre sarıvermişti ama şüphelerimden de tam kurtulabilmiş değildim. Daha sonraki görüşmelerimizin ertesinde şüphelerimden tamamen arınmış bir düzeye geldiğimi hatırlıyorum. Birkaç görüşme sonrasında bana Matematik öğretmeni olarak görev yaptığım Çubuk ilçesinde İktibas’ın temsilciliğini yapıp yapamayacağımı sordu, ben de seve seve kabul ettiğimi söyledim. O tarihlerden itibaren Ercümend Özkan, İktibas Dergisi ve çevresi doğal adresim olmuştu. Her sohbeti ufuk açıcı, yüreklendirici ve umut aşılayıcı nitelikteydi. Özellikle İslamî kavramların derinlikli olarak anlaşılması konusunda çok dururdu. Geçmişte yaşanmış ve güncel olayları yorumlayışı ve analiz edişi, klasik komplo teorilerinin çok uzağındaydı. Her yorumunun Kur’anî bakış açısına sahip olduğunu onu tanıyanlar, İktibas Dergisi’ni ve kitaplarını okuyanlar bilirler. Yaşadığı ömür içinde yazdığı ve söylediği öngörülerinin ne kadar sağlıklı ve gerçekçi olduğu yine bilenlerce takdir ediliyor. Örneğin, 1980’den beri Fetö örgütüne yönelik yaptığı mücadelede ne kadar haklı çıktığı günümüzde apaçık ortadadır. Oysa yaşadığı dönemde, böyle bir mücadelesinden dolayı çoğu kişi ve kuruluş Ercümend ağabeyi haksız bulup, suçluyorlardı bile.

1990 yılının sonlarına doğru, İktibas Dergisi için Sanat-Edebiyat sayfaları hazırlamam önerisinde bulundu, 1991 yılının Şubat ayından itibaren hazırlamaya başladım. Ercümend ağabey için sahih düşüncenin yılmadan ve yorulmadan sürdürülmesi ve yaygınlık kazanması çok önemliydi. Bunun yanında sanat ve edebiyata da ayrı bir önem veriyordu. Benden önce de Mehmet N. Seymen müstearıyla Mehmet Erdoğan’ın yönettiği Sanat-Edebiyat sayfalarının İktibas Dergisi adına çok büyük katkılarının olduğundan zaman zaman bahsederdi. Ebu Zer Destanı’nı yazmaya karar verip araştırmalar yaparken, kendisine de bu konuda yardımcı olup olamayacağını sorduğumda, bana Ebu Zer’in hayatını, yapılan haksızlıklar karşısındaki dik duruşunu ve zulme karşı haykırışını anlattıktan sonra, Ali Şeriati’nin Ebu Zer adlı kitabını hediye etmişti. 

57 yıllık ömrünü durmadan dinlenmeden Kur’an çizgisini savunmaya adayan, sahte hadisler, rivayetler, şirk ve hurafe üzerine inşa edilen uydurulan din ile yıllarca mücadele eden Ercümend ağabey, yaşadığı sürece türlü baskılara ve çilelere maruz kalmıştır. Uydurulan dine karşı verdiği mücadele, beyefendi kişiliği, samimiyeti ve dürüstlüğü çok kişiye ışık olduğundan, Kur’an müslümanlığı çizgisi artık binlerce, yüz binlerce kişi tarafından benimsenmektedir. Özellikle sağlığında da hem düşünsel anlamda hem eylem anlamında Ercümend ağabeyle çoğunlukla aynı düşüncelerde olan Atasoy Müftüoğlu ağabeyin İktibas Dergisinde ve diğer platformlarda yazdığı yazıları ve kitapları bu çizgiyi daha da belirginleştirici, derinleştirici ve genişletici işlevlere sahip olmasından dolayı ayrı bir öneme sahiptir. Bu anlamda, Ercümend ve Atasoy ağabeylerin kitapları Kur’anî düşüncenin temel taşlarını oluşturmaktadırlar. Dalga dalga halkalar şeklinde genişleyen bu düşünce, samimi ve gerçek inananlarca Allah’ın dinini din baronlarının ve tüccarlarının elinden kurtarmak için çaba göstermelerinin lokomotifi olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *