Hakim olanın mahkum edilmeye çalışıldığı zamanlardayız

Hakim olanın mahkum edilmeye çalışıldığı zamanlardayız

Modern zihniyet Allah’la olan savaşını yine kulları üzerinden yürütmektedir. Allah’ın ilahlığını onu Rab olarak tanıyanları değiştirmeye/dönüştürmeye gayret ederek yapmak istemektedir.

Bünyamin Zeran / Venhar

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki her türlü günahın önü açık, helale giden yollar ise kapalı. Ben bu durumu “Hakim’in mahkum edildiği ya da mahkum edilmeye çalışıldığı çağ” olarak tanımlıyorum. Yaşamın neredeyse hiç bir adımında Allah’ı söz sahibi yapacak bir adım atılmıyor. Aksine Allah’ı hatırlatacak şeyler yapıldığında ise gerek kamuoyu baskısıyla gerek yasal şiddetlerle hatırlatıcılar hemen sindirilmeye çalışılıyor. Önceki zamanlarda deyim haline dönüşen “müslüman mahallesinde salyangoz satmak” ifadesi şimdilerde “modernist mahallede Allah’ı hatırlatmak” kabilinden yeni bir ironiye dönüşmüş durumda.

Toplumsal olarak bir çok imtihandan geçiyoruz. Mesela İzmir depremi bunlardan bir tanesi. Bu depremde Allah’ın sünnetullahı olan depremin kötülüğünden ziyade fay hattına yapılan evlerin niçin oralara yapıldığı ve niçin dayanıksız bir şekilde imar edildiği konuşulması gerekiyordu. İnsanın kendini ilah yerine koymasından bu yana doğaya açmış olduğu savaşın aslında kendine açmış olduğu savaş olduğunun altını çizmek gerekiyordu. Allah doğaya belli bir yasa çizmiştir. Bu yasa insanoğlunun hayrına olduğu gibi yeryüzünde yaşayan her canlının da hayrınadır. İnsanoğlu bu hayırları görmeyip kendince rant üretmeye kalkarsa kuşkusuz bir çok dengesizliklere sebep olacaktır. Mesele Allah’ı, beraberinde O’nun yarattığı doğayı ve insanın kendi sınırlarını bilmesi koşuluyla bir mekan inşasına soyunmak gerekliliği idi. Bunu hatırlatan herkese yobaz damgası vurmak ise modernist mahallede Allah’ı hatırlatmak olmaktadır.

Müslüman mahallesinde ölenler için Kur’an okunur ve dualar edilir. Oysa İzmir depreminden sonra ölenler anısına mumlar yakılmış ve karanfiller bırakılmıştır. Oysa İzmir’de ölenler müslümanlardır ve cenaze namazları kılınarak gömülmüşlerdir. Geride kalanlar ise bu durumu atlamış ya da unutmuş olmalı ki müslüman mahallesinin gereği gibi değilde modernist mahallenin gereğince davranmışlardır. Yine bu deprem bize bir şeyi daha göstermiştir ki o da bilimin, uzmanlığın yeni bir ilah biçimi olarak artık net bir biçimde toplumda makes bulduğu gerçeğidir. İnsanlar felaketler yaşadığında bu felaketlerin izlerini üzerinden atmaya gayret ederken sebeplere sarılırlar. Depremde de insanların AFAD ekibinin çalışmasından umut beklemesi gibi kibu da çok doğaldır. İnsanoğlu sebeplere sarılırken Rabbini unutmadan yapmalıdır bunu. Dua edeceği kimse ve yardım dileyeceği mercii öncelikle Allah olduğu hakikatini unutmamalıdır. Gördük ki genel olarak toplum dua ve yardımlarını uzmanlardan beklemiştir. Allah, insonoğlunun yaşamından giderek dışarı atılmaya çalışılmaktadır.

Korona virüs gibi bir imtihanda da toplumsal olarak medet umduğumuz yine en başta uzmanlar olmuştur. Elbette bilimsel olarak bir dalda yapılan uzmanlığa söyleyecek bir sözümüz olamaz. Mesele uzmanlığın ilahlaştırılmasıdır. Başta da dediğimiz gibi Allah’ın yaratmış olduğu sünnetullaha muhalif olabilecek her türlü yaşam, mekan inşası yahut da teknoloji insanlığın başına bela olacaktır. Aslında insanoğlu bu savaşı kazandığında kendini yoketmiş ya da yoketmekte olduğunu farkedecektir. Her şeyi uzmanlardan beklemek yerine sünnetullaha uygun bir yaşam sürmek için ve hatta ilahi rızaya uygun bir yaşamın ne kadar gerekli olduğunu insanlara anlatabilmek için mücadele edilmesi gerekir. İnsanın yapacağı bu fiili yani ameli dua bizi hem Rabbimizle barışık kılacak hem de toplumsal olarak huzurlu bir yaşamı bize bahşedecektir.

İnsanoğlu yaşadığı her felaketi doğanın ya da doğada yaşayan canlıların üzerine atarak kendi günahını onlar üzerinden temize çekmektedir. Bu felaketlerin sebebi kah yarasalara, kah develere, kah vizonlara, kah kanatlı hayvanlara yüklenerek onların katledilmesiyle halledilebileceğini düşünür. Kendine dönüp bakma gereği duymaz. Zira modernist kafaya göre insan tanrıdır ve her şeyin üzerinde söz söyleyebilecek yetkiye sahiptir. Bu modern insana senden büyük Allah vardır dediğinizde onun tüm yaşam umudunu elinden almışsınız demektir. Tüm hırsları, kazanmaya and içtiği rantları, dünyayı ve doğayı ele geçirme hırsları da dahil olmak üzere hayal ettiği ne varsa hepsini elinden çekip almışsınız demektir. Ona sen de doğada yaşayan her hangi bir kimsesin ve sen de seni yaratanın kanunları üzerine yaşam süreceksin demektesiniz. Zeus’un ateşini çalan Promethus edasıyla size savaş açacaktır. Zira her şeyi yeniden silbaştan yaratacağı bilginin kendi elinde olduğuna inanmıştır. Ne gariptir ki ne kendi ölümüne çare olabilmektedir ne de doğada yaşanan onca felaketin önüne geçebilmiştir. Yine de bu acziyetini kabul etmeyip kendisini yaratana savaş açmaktan çekinmemiştir.

Toplum olarak Allah’ı hatırlatan her şeyi hayatımızdan çıkarmayı çağdaşlık olarak tanımlar hale geldik. Bir kısmımız ise Allah’ı hatırlatacak cümleleri ya korkarak ya da utana sıkıla söyler olduk. Ama çağdaşlık adına modernist kafa daha cesurca haykırmaya başladı. Konya’da çarşaf giymiş bir bayana sokak ortasında alenen Arabistan’a git yoksa kıyafetine çeki düzen ver diyecek kadar kendinden emin bir dile bürünmüştür. Ya da kütüphaneye şortla gelen bir genç kıza “kızım doğru düzgün bir kıyafetle gel” diyen kütüphane sorumlusunu linç edecek kadar saldırgandır. Üstelik bu mahallenin müslüman mahallesi olduğunu iddia etmekteyken bunlar yaşanmaktadır. Artık bu mahallede salyangozlar rahat satıldığı gibi “müslüman/islam/Allah” gibi kelimeler bu mahallenin dışına atılmıştır. Çünkü modernist yaşam biçiminde insanı kısıtlayabilecek tüm inançlar kapı dışarı edilmiş olup, böylesi inançlar antika muamelesi görmektedir. Üstelik hiç bir değere sahip olmayan değersiz antikalar gibi.

İnançlar insanlığın varolduğu ilk günden beri vardır. İnançları belirleyen insanlığı ve dahi evreni yaratanın kendisidir. Allah, hayatı ve varoluşu kuşatan, ona sınırlar çizen ve yasalar koyandır. Bu işleyişe saygı duyan ve bu işleyişin bir parçası olduğunu kabul ederek Allah’a asi olmadan yaşamayı tercih edenlere Allah müslüman diyor. Müslümanlar tarihin hiç bir döneminde, insanlık varolduğundan bu yana Allah’a şahitlik yapmaktan ne korkmuşlardır ne de utanmışlardır. Sesleri her daim gür olarak çıkmıştır. Şimdi de bundan sonra da öyle olacaktır. Allah’tan başka ilah yok demek; Allah’sız bir siyasetin, içinde Alah’ın olmadığı ekonomik düzenlerin, ilahi düzenin muradı olmayan toplumsal dizaynın, sünnetullaha aykırı bir şekilde yapılan şehirleşmenin, insanın ilahlık iddiasındaki bilimsel buluşların kabul edilmemesi demektir. İşte bundan ötürüdür ki müslüman olmak demek kendi mahallesine sahip çıkmak demek olduğu kadar bu mücadeleden yılmamak, korkmamak ve utanmamaktır.

Modern zihniyet Allah’la olan savaşını yine kulları üzerinden yürütmektedir. Allah’ın ilahlığını onu Rab olarak tanıyanları değiştirmeye/dönüştürmeye gayret ederek yapmak istemektedir. Yetişen nesli kendi amacı uğruna eğitirken müslüman birbilincin yokedilmesi için çaba sarfetmektedir. Helal olanı yasal olarak engellerken haram olanı ise yasal hale getirmektedir. Kendince Allah’ı mahkum etme derdindedir. Ama Allah, modernist zihniyete her daim en yüce ilah olduğu gerçeğini insanoğlunun kendisi üzerinden, tabiat üzerinden göstermeye devam etmektedir. Allah varlığın mutlak sebebidir. Sınırsız olandır ve insanoğlu dahil yarattığı her şey bir sınıra tabidir. Sınırlı olanın sınırsız olanı tam olarak anlayabilmesi mümkün olmayacağı gibi ona hükmedebilmesi de imakansızdır. Modernist insan haddini aşan kimsedir. Ona haddini bildirecek olanlar da elbette müslümanlardır. Müslümanlar bu had bildirmeyi elbette iyice donanmış bir bilgi ile, kavli leyyin ile ve güzel bir örneklikle yapmalıdır. Ama susmadan, ama korkmadan, ama utanmadan…

Tarih, haddini aşmış insanların örnekleriyle dolu olduğu gibi, Allah’ı ilah olarak kabul edip onun ilahlığı için mücadele edip can verenlerin örnekleriyle de doludur. İman edenlerin şeytan ve dostlarıyla savaşı kıyamete kadar da sürecektir. Bizler müslümanlar olarak yeryüzünü kana bulayan, fesat çıkararak toplumları birbirine düşüren, servetin belli ellerde toplanarak insanları sömüren her türlü zihniyetin karşısında herkes için adalet, herkes için güzel yaşam ve herkes için iyi bir dünya varetmek için çalışmak zorundayız. Çünkü dünyayı imar ve inşa edecek kelimeler bizlere emanet edilmiştir. Biz bunun kıymetini biliriz ve bu kıymetten ötürü gururlu ve sevinçliyizdir. Bizi bu emanetten dolayı ayıplayanlar ve bu emaneti üzerimizden atmamız için bize türlü tekliflerle gelenler ve olmadı bu emanete sahip çıkacağımızı ilan ettikçe bizi bir çok şeyle tehdit edenler bilmelidirler ki biz son nefesimize kadar bu emanete sahip çıkacağız. Kısacası kıyamete kadar müslüman mahallesinde salyangoz satmak isteyenler hep varolacağı gibi modernist mahallede de Allah’ı hatırlatacak ve ona davet edecek müslümanlar hep var olacaktır.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *