27 yıldır aydınlanmayan suikast

27 yıldır aydınlanmayan suikast

1992 yılında uğradığı terör saldırısı sonucu öldürülen eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Kemal Kayacan’ın kızı Fatoş Kayacan Hataylı, gerçek failin hâlâ ortaya çıkarılamadığını söyledi.

‘Babam çok derin sırları biliyordu’

29 Temmuz 1992’de İstanbul’da uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden Deniz Kuvvetleri eski Komutanı emekli Oramiral Kemal Kayacan’ın kızı Milliyet’e yaptığı açıklamada, suikastın üzerindeki sırrın hala kalkmadığını belirtti. O dönem gazeteleri arayan bir kişi suikastı terör örgütü Dev-Sol adına üstlenmesine karşın, Kemal Kayacan’ın adının Dev-Sol’un açıkladığı öldürülecek kişiler listesinde olmadığı belirtiliyor. Suikastın üzerinden tam 27 yıl geçmesine rağmen Kayacan ailesi ve yakınları, gerçek failin halen ortaya çıkarılamadığı görüşünde.

Sis perdesinin 27 yıldır kalkmadığı suikastin detaylarını Milliyet’e anlatan Fatoş Kayacan Hataylı, “Kemal Kayacan, Türkiye’de suikast sonucu katledilen en üst rütbeli asker. Babamı vuran hainlerden ikisinin sonradan bir çatışmada ölü ele geçirildiği, diğer militanının ise yakalanıp cezaevine atıldığı, Rahşan affıyla da serbest bırakıldığını ortaya atanlar oldu. Bu dedikodular bizi tatmin etmediği gibi, sır perdesi halen aralanmış değil. Bugüne kadar hiçbir mahkeme veya devlet kurumundan bizi çağıran, ifademize, bilgimize başvuran olmadı. İlahi adalete sığındım” diyor.

‘Sevilen bir insandı’

Hataylı, babasının Türkiye’nin bilinmeyen sırlarına sahip üç, beş insandan biri olduğunu da belirterek; “Bazı insanlar yatağında ölmüyor. Bu ülkede üç, beş kişinin çok derin sırları bildiğini düşünüyorum. Babam, bu insanlardan biriydi. Eski MİT Müsteşarı Adnan Ersöz suikasta kurban gittiğinde, Babam; “Adnan felçli, konuşamıyor ama konuşamayan felçli adamı bile öldürdüler’ demişti. Bize göre, Kayacan cinayeti terörden öte bir organizasyondur” diye konuştu.

Kayacan’ın şehit edildiği gün evde annesinin de olduğunu belirten Hataylı, yaşananları ve akılda kalan soru işaretlerini anlattı: “Babam, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı kimliğinin yanı sıra, eski Cumhurbaşkanı adayı ve Kıbrıs Harekatı’nın komutanı unvanına sahipti. Kemal Kayacan, sevilen bir insandı. Babam, emekli olduktan sonra hiçbir zaman koruma istemediği gibi, ‘Benim yüzümden 20 yaşındaki bir çocuğun başına bir şey gelse, vicdan azabından yaşayamam’ derdi… Babam, tehdit alsa en azından bizlerin güvenliği için koruma talep ederdi. Eleştireceğim çok konu var ancak dönemin MİT Müsteşarı Teoman Koman, suikastin ardından, ‘Göztepe’de üst rütbeli bir komutanın öldürüleceği ihbarı gelmişti’ şeklinde açıklama yaptı. Koman, madem duyum aldı, neden tedbir almadı? Göztepe’de o dönem ikamet eden üst rütbeli komutanlar Bülent Ulusu ve babamdı. Koman’ın büyük zaaf ve hatası olduğunu düşünüyorum.

“Kemal Kayacan’dan geriye mesleki özel vasiyet, anılar veya mektuplar kalmadı. Babam eski Türkçe notlar alırdı. Notları tercüme ettirdiğimizde sadece ailemizle ilgili duygularını anlatan, günlükler olduğunu anladık. Babamın silah kolleksiyonu vardı. Suikaste uğradığında evimizde 2’si makineli tüfek olmak üzere 33 silah bulunuyordu. Tehdit veya duyum alsa mutlaka kendisini korurdu. Ne yazık ki, Türkiye’nin suikaste kurban giden en üst rütbeli subayının, neden öldürüldüğü 27 yıldır bilinmiyor. Bu yara hiçbir zaman kapanmayacak. Devlet babamı neden koruyamadı? Başkaları gibi AİHM’e gidip ülkemi şikâyet etmedim. TSK ve Deniz Kuvvetleri, her zaman manevi destek gösteriyor.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *