“Faizin yasaklanmasında zenginin, güçlünün fakiri ve zayıfı sömürmesini önleme hikmeti ve gerekçesi vardır, ama bu gerekçe bazı durumlarda gerçekleşmemiş olsa bile faiz haram olmaya devam eder.”
Hayrettin Karaman, Yeni Şafak’taki bugünkü yazısında bir kısım müslümanın yaklaşımları üzerine eleştirilerini yazdı. Karaman, bazı müslümanların Kur’an ve sünnetle problemli olduğunu belirtti ve o müslüman tipini de şöyle tarif etti:
“Okur yazar (İslam’la ilgilenen) müslümanların ilahiyat öğrenimi görmemiş olanlarından bazıları kendi ilim dallarının, eğitim ve kültür çevrelerinin tesiriyle dine, haddini aşan akılla yaklaşırlar, Kur’an ve sünnetin getirdiği bilgileri ve hükümleri kendilerince ya tarihi gereklilik ve sebeplere veya her zaman geçerli olan ‘aklî-bilimsel hikmetlere’ bağlayarak tevil ederler (yorumlarlar).”
Tarifini bu şekilde yaptığı müslümanların yaklaşımlarına ise faiz yorumları üzerinden örnek verdi:
“Faizin yasaklanmasından maksat Kur’an’ın nazil olduğu tarihin şartlarında zenginlerin yoksulları sömürmesini önlemek idi, bankaların yaptıkları faizcilikte böyle bir sömürme olayı yoktur, bu sebeple banka faizi haram değildir, Kur’an’ın ve sünnetin yaptığı yasak kapsamına girmez” dediklerini belirten Karaman şöyle devam etti:
“Bu yorumda bilgi eksikliğine dayalı hatalar var. Sahih anlama ve yorumlama usulüne göre hüküm, hikmete (akılla bulunan hüküm gerekçesine) değil, helal ve haram gibi bir hükmün ilgili olduğu şeyin bu hükme medar olan niteliğine (illete) bina edilir. Hadisler faizin cereyan ettiği ve o günlerde mevcut olup mübadele edilen kıymetli maden ve malları açıklamıştır. Bunlar ya değişime aracı olan semendir (para kabilindendir) veya önemli yiyecek maddeleridir. İşte bu semen olma veya önemli yiyecek maddesi olma niteliği hangi şeylerde bulunursa bunların belli şekillerde fazlalıklı olarak mübadele edilmesi ile faiz (riba) gerçekleşir ve gerçekleşen bu faiz de haram olur. Faizin yasaklanmasında zenginin, güçlünün fakiri ve zayıfı sömürmesini önleme hikmeti ve gerekçesi vardır, ama bu gerekçe bazı durumlarda gerçekleşmemiş olsa bile faiz haram olmaya devam eder.”
Karaman, bu tür müslümanlar dışında diğer bir kesimden de bahsediyor ve onlar için de şöyle diyor:
“Okur-yazarlardan bir kısmı ise din ilimlerini de tahsil etmiş kimselerdir. Bunların çoğunun Kur’an ve sünnetle bir problemleri yoktur. Akıllarını sonuna kadar kullandıktan sonra onu ve nefislerini Allah’a teslim ederek Müslüman oldukları için yine akıllarını ve bilimi de kullanarak ama usulünce Kur’ân’ı ve Sünneti anlamaya çalışırlar, dini akıl ve nefis olarak teslim almaya değil, ona teslim olmaya gayret ederler. Bilirler ki, aklın ve bilimin bir hududu vardır, Mirac’da Cebrâîl’in durduğu Sidretü’l-Müntehâ gibi akıl da sınırının sonuna gelince orada durur, durmalıdır, sınırı aşarak kendini Şâri’ (din vâzıı Allah) yerine koymamalıdır.”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *