Ramazan Ayı ve Gıybet

Ramazan Ayı ve Gıybet

‘’Her mağlubu kınamayınız. Siz daha her savaşı görmediniz’’ Başkaları hakkında konuşmaya başlamadan önce kendimiz hakkında konuşmaya başlamalıyız. Göreceğiz ki, bir başkası için söylemeyi düşündüğümüz sözlerden geriye hiçbir şey kalmayacak.

şte bu ay Rabbani bir terbiye okulu olan Ramazan ayı. Müslümanlar Yüce Rablerinin emri gereği belirli saatler içerisinde aç kalarak aç ve kimsesiz bi çare kimselerin ne hissettiklerini anlamaya çalışacaklar. Anlayanlarımız onlara yardım elini uzatarak oruçlarının kabul olmasını Rablerinden dileyecekler. İnşallah Yüce Allah hayatımızda etkisini gösterdiğimiz bu ibadetimizi kabul eder. Bu ay içerisinde eğitmemiz gereken şeylerden bir tanesi de dilimizdir. Bir türlü dizginleyemediğimiz bu hali ile de kardeşlerimiz arasında ayrılıklara ve fitnelere sebebiyet veren dilimizin de Rabbani bir terbiyeden geçirilmesi gerekiyor.

Hemen hemen hepimizin bir şekli ile yapa geldiğimiz çirkin bir huyumuz bu. Genelde birbirlerimizle ayrılığa düştüğümüz anlarda daha da fazla kontrolden çıkan bir yönümüz.

Sonuçta her ne mazeretimiz, haklılığımız olursa olsun birbirlerimizi etkisizleştirme adına yaptığımız arkadan konuşmaları birbirlerimizi bir başkaları arasında söz konusu etmemiz gıybettir ve haram olan çirkin bir ameldir.

Resulullah (sav) buyurdular ki: “Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?” “Allah ve Resulü daha iyi bilir!” dediler Bunun üzerine: “Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!” açıklamasını yaptı Orada bulunan bir adam: “Ya benim söylediğim onda varsa, (Bu da mı gıybettir?) dedi Aleyhissalatu vesselam: “Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir” Kaynak: Ebu Davud, Edeb 40, (4874); Tirmizi, Birr 23, (1935); Müslim, Birr 70 (2589)

Yüce Allah şöyle buyuruyor; Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Zira şeytan aralarına yamukluk sokmak ister, o insan için her daim apaçık bir düşmandır.” (İsra: 53)

Şeytanın her daim bizim düşmanımız olduğunu unutmayalım. O yüzden bizi birbirlerimizden uzaklaştıran bu kötü huyumuzu tanımaya çalışalım ve birbirlerimize sözün en güzeli ile karşılık verelim. Umulur ki bu Ramazan da dilimizde oruç tutsun. İnşallah bu daha sonraki aylarda alışkanlığa dönüşecektir. Birbirlerimizi hoşlanmayacağımız şeylerle anmayalım. Çünkü birbirlerimizi hoşlanmayacağımız şeylerle anmamız gıybettir. Görülen o ki kardeşlerimizin birçoğu bu konularda hala nasıl davranacağına pek karar vermiş görünmüyorlar. Bu konularda çoğu zaman konuşmalar verilen ruhsatın dışına taşabiliyor.

Bu huyumuzun oluşmasında belki de bizlerde olan diğer kötü huyların etkisi de söz konusudur.

Mesela gıybet eden kimseler övülmeyi, herkesin kendisinden bahsetmesini isteyen bir kişiliktedir. Kardeşleri hakkında bazı sözler sarf ederken bunların iyi olan özelliklerinin kendisinde olduğunu ima ederler. Bu bazen topluluğu oluşturan cemaatler içinde söz konusu olur. Çoğu zaman bu sözler hep zan olarak kalır. Çünkü falanca cimridir sözünü sarf eden kimse onun ne durumda ya da hangi aşamada böylesi bir durumu yaşadığını bilmemektedir. Zaten başka kardeşlerinin kusurunu söz konusu yapan kimseler kendi kusurlarını da göremez hale gelirler.

Gıybetin bolca yapıldığı kimselerin diğer özelliklerinde birisi de kıskançlıktır. Bu hali ile malı çok olan ya da mevkice kendinde üstün olan kardeşlerini çekiştirecektir.

Daha öncede söylediğimiz gibi kardeşlerimizle aramızda oluşan kırgınlıkta ise gıybet konusu oldukça fazla bir şekilde gündemimizde olmaktadır. Daha önceleri kardeş olarak gördüğümüz kişinin hal ve hareketlerindeki kimi olumsuzlukları çok görmüyor iken aramızda oluşan ufak bir kırgınlıkta onun tüm olumsuz yönlerini en ince ayrıntılarına kadar görmeye başlarız. Ve bu o kardeşimizin arkasından konuşmamıza kapı aralar. Bazen bu onda olmayan iftiraya varan sözler şekline de dönüşebilir.

Bazen bazı kardeşlerimiz bir arada oldukları bazı kardeşlerini güldürmek, onları memnun etmek adına şaka ile birlikte diğer kardeşinde olmayan ya da onun hoşuna gitmeyecek şekilde konuşmalar yaparlar. Bu tarz konuşmalarda gıybettir.

Kimi kardeşlerimizin kardeşleri hakkında konuşulan kimi kötü sözlere hiç ses çıkarmıyor olması da çok üzücü bir şeydir. Müslümanlar sadece kendilerine bir şeyler söylendiğinde seslerini yükseltiyorlar. Hal buki kardeşlerinin haklarını savunmak inandıkları dinlerinin gereğidir. O yüzden kardeşlerimizde gördüğümüz en ufak bir hatada onları hemencecik kınamamalı arkalarından gündem oluşturmamalıyız.

Bakın bu konu ile alakalı bir düşünür ‘’Her mağlubu kınamayınız. Siz daha her savaşı görmediniz’’ demiş. Başkaları hakkında konuşmaya başlamadan önce kendimiz hakkında konuşmaya başlamalıyız. Göreceğiz ki,  bir başkası için söylemeyi düşündüğümüz sözlerden geriye hiçbir şey kalmayacak.

Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan bir ipekböceği hikâyesi anlatıyor.

Birisi ipek böceğini tohum halinde iken görür.”ipek böceği nedir? Sorusuna onun verdiği cevap şudur:

“-Göze ancak görünebilen darı tanesi gibi bir şey…”

İpek böceğini yerde sürünen bir kurt halindeyken gören ikinci adam aynı soruya:

“-İpek böceği ağır ağır hareket eden pek çirkin bir kurtçuktur.”cevabını verir.

Üçüncü Adamın ipek böceği tarifi ipek böceğinin yumurta halidir:

“-İpek böceği dut dalları arasında ufak bir yumurtadır.”

Dördüncü adam ipek böceğini gördüğünde ipek böceği artık kozasından çıkmıştır: Oda:

“-İpek böceği bir nevi kelebektir. Tarifini yapar.

Hakkında hüküm vereceğimiz kardeşlerimizi birer ipek böceği gibi düşünebiliriz. İnsanın şartları sürekli değişen bir yolculukta olduğunu unutursak, bir ipek böceğine “O bir kurtçuktur, çirkindir” deme hatasına düşebiliriz. Acaba o insan kurtçuk devresinde midir? Kozasını mı örmektedir? Yoksa kozasından çıkmış mıdır?

Kardeşlerimiz hakkında hüküm vermeden önce kendi geçirdiğimiz safhalara bir göz atmamız gerekir. Bizlerin “çirkin bir kurtçuk “ya da “dut dalları arasında yumuşak bir yumurta “safhamız olmamış mıdır? Biz, hakkında ağır hükümler verdiğimiz birçok insanın karşımıza bizim hakkımızda ağır hükümlerde bulunmayacak bir olgunlukla bizim karşımıza çıktığına şahit olmuşuzdur.” O çirkin kurtçuğun ipek gibi çok değer verdiğimiz, çok güzel bulduğumuz bir “mal” üreten bir fabrika olacağını nereden bilebilirdik ki?

Bu hali ile Müslümanlar tam bir tenkitçilik hastalığına tutulmuşlar. Kibirli ve mağrur olanlarımız hiçbir şeyi beğenmiyorlar. Arkadaş olacak, dostluk kurulacak, Allah adına birlikte bir şeyler yaşanacak kardeşlerimiz yokmuş gibi davranıyorlar. Yapılan en ufak hatalı bir davranış hemencecik bir büyüteç altında inceleniveriyor.

Şunu aklımızdan hiç çıkarmayalım ki;  “İyilikle kötülük bir değildir, kötülüğü en güzel olanla sav; işte o zaman seninle arasında düşmanlık olan kimse sıcak bir dost oluverir. Bu güzel haslete ancak sabredenler kavuşturulur, buna ancak büyük nasip sahipleri kavuşturulur. Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtükleyecek olursa hemen Allah’a sığın, O Semi’dir, Alim’dir. (Fussilet: 34–36)

Müslüman coğrafyalarında acılar ve de savaşlar hala bitmedi. Her kesimin Müslümanların üzerindeki hesapları daha da çoğaldı. Gücümüz bu zalimlere karşı durmaya yetmiyor. İnşallah ayrılıklardan uzak durabiliriz. Birbirlerimize muhtaç olduğumuzu anlayabiliriz. İnşallah bu ayımız hepimizin kardeşliklerini Rabbimize onaylattığı ay olur. Kardeşlerimiz arasında oluşan birbirlerini çekiştirdikleri sözlerden olabildiğince uzaklaşırız. Birbirlerimize iftira atma gibi bir gıybet türünden ise olabildiğince uzak dururuz. Tüm kardeşlerimize hayırlı Ramazanlar diliyorum.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *