Sosyalleşme

Sosyalleşme

Sıkça karşılaştığımız bir kavram olarak ‘sosyalleşme’, tez elden herkesi ilzam edecek şekilde vuzuha kavuşturulması lüzumu ile tekrar karşımızda! Hangi sözlüğe, hangi ansiklopediye veya otoriteye bırakalım bu tarifi!? Bir ithamdır gidiyor, sosyalleşememe vurgusu ile!.. Sosyalleşenlerden bir brifing mi alsak, bir bilen(ler)e mi danışsak, kendimizi daha bir modernize mi etsek, bir yerlere akredite mi olsak, kulüp/dernek/parti mi

Sıkça karşılaştığımız bir kavram olarak ‘sosyalleşme’, tez elden herkesi ilzam edecek şekilde vuzuha kavuşturulması lüzumu ile tekrar karşımızda! Hangi sözlüğe, hangi ansiklopediye veya otoriteye bırakalım bu tarifi!?

Bir ithamdır gidiyor, sosyalleşememe vurgusu ile!.. Sosyalleşenlerden bir brifing mi alsak, bir bilen(ler)e mi danışsak, kendimizi daha bir modernize mi etsek, bir yerlere akredite mi olsak, kulüp/dernek/parti mi bırakmasak üye olmadık!.. Bu, kılık kıyafet ile mi olur, hal tavır ile mi, söylem ile mi?! Dahası bazı söylemlerin terki ile mi?

Kim daha sosyal ise ve bu örnek alınabilecek bir kuşatıcılığı hâvi ise, geri ve beri durmak hatadır elbet! Mesela, partisel hareketle paralel tavır sergilemek, kitlesel bir yönü olduğu için  hayli sosyal bir durum mudur?! Kendilerine ‘cemaat’ denilen toplulukların/yığınların yapıp ettikleri, uzak durulması gereken işlerden midir, terk edilip eleştirilecek, resulün siretinden hareketle tashih edilecek eylemlerden mi?!

Sözü ve mesajı çağlara ve tüm insanlığa ulaştırmakla mükellef bir bilinç sahibinin ‘asosyal’ olması söz konusu mudur? Böyle bir lüksümüz olabilir mi?! Bu, büyük bir cürümdür ve sorumluluktan kaçıştır. İhmallerimiz, ertelemelerimiz, dil ve ayak sürçmelerimiz olasıdır! Elbette bu, geçici, dönüşü ve tövbesi olan, yol ve yöntem kılın(a)mayacak arızî bir durumdur! Biz her daim yapıp ettiklerimiz ile, yapmayıp terk ettiklerimiz ile, söz ve sükutumuz ile, hal/eda ve tavrımız ile; malımızla, canımızla, zamanımızla, hâsılı tüm imkanlarımız ile, tüm bunlar bir tarafa imanımızla burada ve her yerdeyiz! Olmalıyız! Ortalama bir vasatta, ortalama bir insan profili ile genel geçer tanımlamalarda, ithamlarda bulunmamalıyız! Kimin elinde şeksiz şüphesiz teslim olunacak bir şablon vardır!? Bu hak kimindir?! Aksi olsa, şu anki bölük pörçük, birbirine omuz vererek saf tutma bilincinden, omuz atarak saf dışına itme linci içinde olunur muydu!?

Kur’an gibi bir mikyas/norm/şablon/mizan ortada iken ne ile ölçüp biçeceğiz!? Sözü ile, misyonu ve vizyonu ile, bilgi ve bilinç donanımını referans göstererek, legal pozisyonu ve deklarasyonu ile anın ve bu coğrafyanın hiçbir mevzusunun dışında durmayan, vahdeti, kardeşliği, ümmeti salık veren bir davanın sosyalleş(e)memesi diye bir şey söz konusu olamaz! Bu davadan, misyondan vazgeçmek anlamına gelmez mi!? ‘’Sosyal karşılık bulmak” ise ayrı bir mevzu! Bu ise sırf kendisi ile sınırlı bir durum değildir!? Dahilî durumlara bağ(ım)lı olduğu gibi İmtihan olgusu, muhatapların niceliği, niteliği, kulak ve kucak açması, şartların ve araçların sınırları/meşruiyeti gibi haricî etkenlere de bağlıdır!

Daveti ulaştırırken, tebliğ ederken, mesajı sunarken meşru olmak kaydıyla farklı yol ve yöntemlerin izlenmesi, kapıdan kovulduğumuzda bacaların zorlanması (‘Evlere kapılarından girin!’ ikazı, meselelere doğru çözüm yolları ile yaklaşın, doğru metodlar, meşru yöntemler takip edin anlamında konumuza ışık tutmaktadır!), yılmadan usanmadan mesajın aktarılması, örneklenmesi, sırf insanların gelmesini beklemeden ayaklarına davetin götürülmesi Rabbimizi razı etme adına sorumluluğumuzdur zaten. ‘Sosyalleşme’ diye bir ön şarta, endişeye mahal yoktur! Bireyler ve toplum buna kendisi karar verecektir. Yoksa atıl bir vaziyette, kanaralaşarak, dar alanda kısa paslaşmalar içinde olmak ne çözüm getirir ne de tavsiye edilecek, savunulacak bir durumdur!  Toplumdan uzak, sorunlara bigane, ‘’üç maymunu” oynama tavrı tavırsızlıktan başka bir şey değildir! Yine her yolu yol ve mübah, her yolcuyu yaren, her yöntemi olası görmek de iş değildir! Bu din sosyal boyutu, toplumsal talepleri, siyasi önerileri ve beklentileri olan, dünya ölçekli vizyonu haiz, bu dünyayı geçici ve imtihan donanımlı kılarak öte dünyayı vurgulayan, iman ve iddia sahiplerini sorumlu kılan bir misyona sahiptir.

Yeter ki bizler ‘temsiliyyet’ ve ‘meşruiyyet’  sorunu yaşamayalım! Sosyalleşmeyi bunlara bağlayanlar gerekli açılımları da yapmak durumundadırlar!

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *