Önyargı

Ön yargının Kur’an’daki adı zandır. Bu konuda  Allah inananları şöyle uyarır, Hucurat-12’de: “Ey inananlar! ‘Zanda bulunmaktan çokça sakının, zira zannın bir kısmı günahtır.”

Hiçbir gerçeğe dayanmadan, delilsiz, şahitsiz, ispatsız olan söylentilere veya hayal gücünün oluşturduğu aldatmacalara kanıp, onları gerçekmiş gibi kabullenmenin adıdır ön yargı. Bu gibi durumlarda insanlar hayal güçlerine, içgüdülerine inanmayı yeğlerler. Çünkü böylesi daha kolaylarına gelir. Araştırmak, delil bulmak külfetine katlanmak yerine. Bu da genellikle yanılgıların geri dönülemez sonuçlarını hazırlar.

Ön yargının Kur’an’daki adı zandır. Bu konuda  Allah inananları şöyle uyarır, Hucurat-12’de: “Ey inananlar! ‘Zanda bulunmaktan çokça sakının, zira zannın bir kısmı günahtır.” Yine Nisa 94’de: “Ey inananlar! Allah uğrunda yola çıktığınız zaman, iyice araştırın, durumu açıkça kavramaya çalışın, ona göre davranın. Dünya nimetlerine kanıp da ben müminim diyen birini sen mümin değilsin diye öldürmeyin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”

Ayetlerden de anlaşılacağı üzere, su-i  zan, yani ön yargı insanı cana kıyacak kadar kendinden  geçiriyor.

Olayı en basitinden ele aldığımızda bile sonuçlarının meydana getirdiği kargaşaya şaşmamak elden gelmiyor. Aile içi sorunlar, insanların birbirleri ile yaşadıkları ilişki bozuklukları, hatta toplumlarda yaşanan iletişimsizlikler bile ön yargılı olmanın sonucu oluşuyor.

Ön yargıyı çok güzel anlatan bir öykü ile sözümü bitirmek istiyorum. Hayatın zorlukları ile baş etmeye çalışan yalnız yoksul ve hamile bir genç kadın ile sevimli, bir gelincik arkadaş olurlar. Gelinciğin o sevimli görüntüsü ile bağdaşmayan bir de şöhreti vardır. Halk arasında yırtıcı ve intikamcı olarak bilinegelir.Yaşadığı bölgelerde bu konuda anlatılan hikayelere malzeme olmuştur hep. Anlatılanların çoğuna da şaşırıp kalır insan. Acaba ne kadarı doğru diye. Hem inanasınız gelmez hem de kafanızda oluşan korku ile yaklaşırsınız yanına.

İşte tam da böyle bir ortamda genç kadın ile gelinciğin arkadaşlığı başlar. Zamanla bu arkadaşlık dostluğa dönüşür. Gel zaman git zaman genç kadının bebeği dünyaya gelir. Artık üçü bir arada fakirhanelerinde yaşamaya başlarlar. Bir gün dışarı çıkması gereken anne yavrusunu beşiğine bağlar ve kapıyı çekip çıkar. Eve gelip de kapıyı açtığında gelinciği ağzı kanlar içerisinde karşısında görünce çıldırır. Anında hayvanı parçalar. Arkasından hemen bebeğin beşiğine koşturur. Gördüğü manzara karşısında dili tutulur. Bebek beşiğinde mışıl mışıl uyuyor, beşiğin yanında da kocaman bir yılan kanlar içinde yatıyor.

Ben bu öyküyü duyduğumdan beri hiç unutamadım. Dilerim sizlerin de belleğinizde hep canlı kalır.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *