İktibas konferanslarında bu hafta Ramazan Yazçiçek, ‘aile’ konusu üzerinde durdu, “Aile ümmetin mayasıdır” dedi.
İktibas’ta 15 günde bir düzenlenen konferanslar çerçevesinde dün Ramazan Yazçiçek konuk oldu. Yazçiçek, son yıllarda ağır bir saldırı altında bulunan ve İslam ümmetinin en önemli yapıtaşı olan “aile”nin önemi ve korunması için dikkat edilmesi gereken noktalar üzerinde durdu.
“Popülizm kıskacında Müslüman aile” başlığını taşıyan konuşmasında Yazçiçek, özetle şunları söyledi:
– Bir toplum mayası kadar güçlüdür. Aile ümmetin mayasıdır. Bugün aile kurumu özelde ise “Müslüman aile” popülizm tehdidi altındadır. Modernizmin hasadı, geleneğin hastalıklı tohumunun mahsulüdür. Muharref geleneğin ve de modern popülizmin kuşatmasına mâruz kalan aile, hızla çözülüyor!
– Bireyselleşmenin bir hal olmaktan çıkıp ideolojiye evirildiği bir dönemi yaşıyoruz. Dünyevîleşme Müslüman aileyi psiko-kültürel bunalıma sevk etmiştir. Önüne kattığı bütün değerleri tahrip eden ‘tüketim çılgınlığı’ yaşam tarzına dönüştü. Kendini hayatın her alanına müdahale etme hak ve kudretinde gören modernizm, her şeyi çözme iddiasıyla kimlik krizi oluşturmaktadır. Modernite, bireyselleştirip böldüğü toplumu değerler manzumesinden ayıklayıp zayıf düşürmüş, nihilist (hiççi) psikoza esir almıştır.
– Popülizm, hevâ-heves ürünü; süslü gösterim, hayal üreten fantezidir. Akletme ameliyesinden soyutlanmış bu anlayış, gerçekte ahirete inanmayanların işlerindendir. Siyasaldan soyutlanmış, folklorik, günübirlik, suya sabuna dokunmayan, vicdanlara hapsedilmiş, eyyamcı, uçları açık din algılı yaşam tarzı diyebileceğimiz popülizm, ‘her şeyin her şeye dönüşmesinin’ meşrû sayıldığı, ilkesizliğin ilke kabul edildiği ‘kültürel din’dir! Televole nev’î carpe diem; putu bol spor anlayışı, star yaratma(!) hafifliği hep popüler kültüre dayanmaktadır. Bu kültür, ailenin çözülmesinde etkendir. Çözülen ailenin bakiyesi, narsist karakter, deist inanç, pragmatist bakış, seküler yaşam tarzıdır.
– Modernlik ‘yalnız hayatları’ teşvik ediyor. Ailesiz topluma gidiş, sadece psiko-sosyal değil bizatihi neslin ifsâdı yönünde insanlığı tehdit etmektedir. Bir özgürlük konusu olarak sunulan cinsiyet tercihi ise başlı başına sapkınlık olup bireyin ötesinde ailenin ve toplumun felâketidir. Lut (as)’ın kavminin helâki özünde bu ifsâda dayanır. Temiz ve huzurlu gelecek isteyenler öncelikle yaratılış gerekçesine sadık kalmalıdırlar. Sadakat, fıtratı muhafaza ile ekinin ve neslin korunmasından geçer.
– Aile dağılıyor! Kendiliğin bölünmesi (el-inkisâmu’n-nefsî), inanç ile eylemin, ilim ile amelin, îtikad ile fıkhın birbirine rağmen olması nasıl bir vahamet ise, ailenin çözülmesi de aynı vahamete tekâbül eder. Burada inḳisâm, bölünmüş bilinç gibi ailenin ve toplumun da bölünüp kısımlara ayrılmasını gösterir. Fıtrat, Merâtibu’l- 2
– Vücud ve Şer’î Şerifin âhengi, aynı zamanda tekvînî ve tenzîlî âyetlerdeki uyumun neticesidir.
– “Aile nereye?” sorusu, “Aile olmak” ile neyin kastedildiğinin bilinmesiyle doğru cevabı bulur. Aileye dair meselelerin çözümünde muharref gelenekten beslenmek gibi, Kur’ân naslarını konjonktürel talepler doğrultusunda tevile tabi tutmak da ifsâd ameliyesidir. Kezâ İslâm, entelektüel zevkin konusu olmadığı gibi hükümleri de modern talepler doğrultusunda tevile konu dilecek bir ideoloji değildir.
– İslâm, ailenin teşekkülünden, muhtemel ailevî problemlerin yaşanmasına; sorunların çözümünden; aile bireylerinin ölüm sonrası devam edecek hukuk ve miraslarına varan bir müktesebata sahiptir. Kâdim medeniyetimizde olan Tedbîrü’l-menzil metodu, ev idaresi; aile bireylerinin hak ve sorumluluklarının tanzimi hususunda eğitim modeli sunar.
– Adem (as) ile devam edegelen aile, akîde bağından soyutlandığı her dönemde vahim sonuçlara mâruz kalmıştır. ‘Dârülerkam’ ifadesini duyduğunda içi heyecanla dolan her Müslüman, evini ‘Dârülerkam’ kılmanın gayretinde olmalıdır. Bu çaba “Müslüman olmamız neyi gerektiriyor?” sorusuna, aile üzerinden cevap arama bilinciyle mütenâsiptir. Yuvanın mescit kılınması, oralarda yetişen bireylerin ‘Müslüman kimlik’ etrafında toplanmasını temin eder. Bu bilinç, Allah’a kulluğun aile ölçeğinde yaşanmasının muhteşem imkânıdır.
– Aile, nikâh ile meşrûiyet kazanır. Nikâh bir âkittir ve özü itibariyle Allah ile yapılan kulluk akdine dayanır. Aile, birey ile toplum arasında köprü vazifesi gören bir yapıdır. Teşekkül etmiş bir evlilikte taraflara düşen, o evliliğin nasıl başladığından öte nasıl sürdürüleceğine dair emek harcamaları, iyiliği büyüterek yuvayı bir cennet bahçesine dönüştürmeleridir. Unutulmamalıdır! Her evlilik, her aile, nimetleriyle, külfetleriyle parmak izi gibi biriciktir. Ve her bir aile, başkalarıyla kıyas edilmemesi gereken özgünlüğe sahiptir.
– Aile ekonomik değil fıtrî birlikteliktir. Ailede huzur azaldıkça ülkede huzurevi sayısı artmaktadır. Aileyi bir arada tutan harç sevgi, merhamet ve ortak hedeftir. Eşler birbirlerine Allah’ın emaneti; çocuklar da ebeveyn için göz aydınlığıdır. Evlilik, temiz nesli geleceğe taşıma mes’ûliyeti yönüyle ibadettir. Allah’ın sınırlarını koruma, aile huzurunun öncelikli teminatıdır. Peygamberimiz (as)’ın örnekliği; Üsve-i Hasene bunun emin yoludur. Ailenin birliği, tevhid akîdesinin yeniden inşâsı; Müslüman âilenin tesisi, ümmetin vahdetiyle yakından alakalıdır.
– Ümmetin ve insanlığın zorunlu bileşeni olan aile, “Hiçbir bahâne-i terakkî ile inkisâma râzı olamaz.”
– Aile, küçük ümmet; evler, yakın mescittir Müslüman için.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *