Bülent Akyürek, İnternet Haber sitesindeki köşe yazısında “Galiba Dünya Savaşı sırasında batmakta olan bir ıspanak fabrikası son çare olarak bir reklâm filmi yaptırır.” diye söze başlıyor ve devam ediyor: “Kabasakal güçlüdür, kuvvetlidir ama Temel Reis ıspanak yiyene kadar ondan dayak yer. Her filmin sonunda Temel reis ıspanak yer, Kabasakal’ı döver, karısı Safinaz’ı götürür… Çünkü ıspanakta
Bülent Akyürek, İnternet Haber sitesindeki köşe yazısında “Galiba Dünya Savaşı sırasında batmakta olan bir ıspanak fabrikası son çare olarak bir reklâm filmi yaptırır.” diye söze başlıyor ve devam ediyor:
“Kabasakal güçlüdür, kuvvetlidir ama Temel Reis ıspanak yiyene kadar ondan dayak yer. Her filmin sonunda Temel reis ıspanak yer, Kabasakal’ı döver, karısı Safinaz’ı götürür… Çünkü ıspanakta demir vardır.
Zaten Safinaz, her zaman güçlüden yanadır, kavgayı kazananla gider.
Şimdi, o çizgi film bize ıspanakta demir olduğuna inandırdı. Güçlü olursak kadınlar peşimizden koşar fikri verdi fakat ıspanakta yeterince demir olmadığını biliyor musunuz?
Temel Reis yalan söylemiş elbette ıspanakta demir yok bunu sağır sultan da duymuştur herhalde…”
Bülent Akyürek bu tarz yazılara oldukça fazla kalem oynatmış. Batının kapital, egoist, bencil, ikiyüzlü tavırlarını her yerde yakalamaya çalışmış. Güzel de yapmış. Yine aynı sitedeki yazısında Ağustos böceği ile karınca hikayesini konu edinmiş. Oldukça güzel bir yazı. Birkaç satır aktaralım:
“Okullarımızda okuma yazma öğretilirken ilk aşamada Lafonten’in ‘Cırcır böceği ile Karınca’sı ezberletilir. Efendim; yaz boyu çalışmayıp saz çalan Ağustos Böceği; kış gelince mutlu yuvasında keyif çatan, çalışkan karıncanın eşiğinden kovuluyor. Dışarısı kar buz ama karınca ona çalışmadığı için el uzatmıyor, çünkü kendisi yaz boyu çalışmıştır. İşte, aşağılık çocuk hikâyesinin özü bu… Tam da bireyci, egoist Batılıya yaraşır cinsten!”
“Zaten karıncalar yiyecekleri kendileri için biriktirmezler. Yeryüzünde insandan başka biriktiren bir canlı yoktur. Sadece köpekler bazen kemik saklar. Zaten onu da sakladıktan sonra unuturmuş. On emrin biri “Biriktirmeyin”dir ve İslâm dininde de sık sık tekrarlanır.” (Bülent Akyürek)
Bir de bu yazısının son bölümündeki not olayı güzel tamamlamış:
“NOT: Ayrıca larvaları toprağın altında yıllarca kalan Ağustos böcekleri, sadece Ağustos ayında hayatta kalabiliyorlar. Doğacak, doğuracak, en güzel sesi çıkarıp eş bulacaklar. Onlar cırlamıyor, eş arıyorlar. Bir aylık ömürlerinde niçin SSK, BAĞKUR peşine düşsünler? Çoğalıp evlenmeleri gerekiyor. Zira çiftleşebilmeleri en güzel sesi çıkarabilmelerine bağlı… Sadece Ağustos’ta yaşayabilen Cırcırböceği’nin, kışın ortasında pinti karıncanın kapısına gitmesi imkânsız, çünkü o tarihe kadar ölüyorlar! Çocuk masalı yazdınız diye çocuk mu kandırıyorsunuz? Bu ülkenin okumuş yazmış aydınları yok mu sandınız? Birkaç on yıl gecikmeli olsa da yıktık yalanınızı… Hadi bakim, hadee…” (NOT2: İçinizdeki Öküze Oha Deyin, BÜLENT AKYÜREK, C4KİTAP)
“Lânet olası Fransız karıncası”, “Lafonten’in Yahudi Karıncası” gibi ifadeler ise kendine olan güvenini epey yansıtıyor.
Neden şimdi bu yazıları gündeme aldım; şunun için ki, Bülent Akyürek bu konular üzerine epey kafa yormuşa benziyor. Cins bir kafa ve güzel şeyleri görüyor. Fakat bu ve benzeri konularda çok güzel şeyleri yakalamasına rağmen İslami konularda aynı cins fikirlerine maalesef rastlayamıyoruz. Batılıların kandırmacaları var da bizim din adına söz söyleyen alimlerimizin! kandırmacaları yok mu acaba? Temel Reis yalan söylüyor peki ya Mevlana, peki ya Said Nursi, Fethullah Gülen, Yunus Emre, falanca ilin müftüsü, falanca ilin imamı, falanca tarikatın şeyhi, İbni Arabî ve daha niceleri hatalı sözler söylemiyorlar mı? Keşke Bülent Akyürek Kur’an üzerine de böylesi uzun düşüncelere dalsa ve toplumda görülen din algıları ile Kur’an’da belirtilen sözlerin aynı olup olmadıklarına bir baksa. Mesela, Kabir azabı, mesela Kur’an’ın abdestsiz alınıp alınamayacağı, ya da nazar değmesi, ya da tağutun tanımı, mübarek gün ve geceler, şefaat meselesi, Peygamberin mucizeleri, evliya denen zatların kerametleri, hıdırellez, Hızır ve bir sürü konu. Bunlara bolca kavram da ekleyebilirsiniz? Mesela Hıristiyanlar cennete gidecek diyen Amerikalı cemaat liderini de ekleyebilirsiniz? Acaba hep övüne geldikleri hevalarından ürettikleri demokrasi konusuna Kur’an ne demiştir? Bu konularda acaba hep doğru şeyler mi söylenmiş?
İki tane örnek verelim. Piyasada oldukça fazla bulunan geleneksel kitaplarda hep gaipten/gelecekten haberler aktarılır. Onlara göre çoğu zaman bu haberlerin kaynağı da Peygamberimizin sözleridir. Yani hadisler. Burada kıyamete dair Kur’an’da geçmeyen yüzlerce şey söylenir. Kimi ermiş zatların geleceğe dair olayları tümüyle bildiği müritlerini uyardığı çokça sözler ortalıkta dolaşır. Acaba Bülent Akyürek tıpkı Batılıların kandırmacalarını yakalayıverdiği gibi “Ya bu alim denilen kişiler de yıllardır bizleri kandırıyorlarmış. Şu ayetlere bakarsanız böyle bir şeyin olmadığını görürsünüz.” diyebilse idi.
“De ki: Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybı bilmez.. .”(27/65)
“De ki: Gayb(ı bilmek) Allah’a mahsustur…” (1O/2O)
“De ki: … Eğer gaybı bilseydim (daha) çok hayır elde ederdim ve bana kötülük de dokunmazdı…”(7/188)
Bu ayette ise kıyametin ne zaman kopacağı gibi mutlak gayb’le beraber, hal ve gelecekteki izafî (basit) gayb, ikisi birden kastedilmektedir.
“De ki: «Ben size «Allah’ın hazineleri benim yanımdadır.» demiyorum; gaybı da bilmem, size «Ben bir meleğim.» de demiyorum; ben ancak bana verilen vahye uyarım.» De ki: «Kör ile gören bir olur mu? Artık birazcık düşünmez misiniz?” (6/50)
İkinci örnek ise Peygamberimize atfedilen mucizeler. Bu konuda geleneğin ürettiği binlerce sayfalık kitaplar var.
Onlar “Allah Muhammed’e mucizeler indirseydi ya’ derler. Onlara de ki; “Mucizeler, Allah’ın tekelindedir. Ben sadece açık sözlü bir uyarıcıyım. “(29/50)
“Dediler ki: Sen, bize yerden bir kaynak çıkarmadıkça sana asla inanmayacağız. «Veyahut senin hurma ve üzüm bahçelerin olmalı; aralarından ırmaklar akıtmalısın. Yahut da iddia ettiğin gibi, göğü tepemize parça parça düşürmeli, ya da Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin. Yahut da altından bir evin olmalı. Veya göğe çıkmalısın. Bize, okuyacağımız bir kitap indirmediğin sürece (göğe) çıktığına da asla inanmayız.» De ki: ‘Rabbimi tenzih ederim. Ben, sadece İnsan olan bir elçiyim.” (17/90-93)
“Bizi mucizelerle peygamber göndermekten alıkoyan şey, ancak önceki milletlerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud’a gözleri göre göre mucize olmak üzere o dişi deveyi verdik de onunla kendilerine zulmettiler; oysa Biz o mucizeleri, ancak korkutmak için göndeririz.” (17/59)
“Kâfirler diyorlar ki: Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! (Hâlbuki) sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir rehberi vardır.” (13/7)
Belki meraklısı bu konuları araştırır ne dersiniz? Hiçte alışık olmadığı şeylerle karşılaşılacağı aşikar… Umarım orda bolca içeriği değiştirilmiş kavramların doğru manalarını da göreceklerdir. O zaman, Hadi size kolay gelsin.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *