Savaşın taraflarının 14 Aralık 1995’te onayladığı Dayton Barış Antlaşması, Bosna’ya giydirilen ‘deli gömleği’ olarak tanımlanırken, birçok kesim tarafından da “son kullanma tarihinin geçtiği” ya da “artık güncellenmesinin gerektiği” değerlendiriliyor
Bosna Hersek’te 1992-1995’te yaşanan savaşı sona erdiren Dayton Barış Antlaşması, imzalanmasının 30. yılında “Barışı durduran bir metin mi yoksa artık güncellenmesi gereken hukuk belgesi mi?” sorularıyla yeniden tartışılıyor.
Bosna Hersek’te 6 Nisan 1992’de Sırpların Boşnaklara saldırmasıyla başlayan Bosna Savaşı, 30 yıl önce paraf edilen ve 14 Aralık 1995’te imzalanan Dayton Barış Antlaşması ile sona erdi.
Ülkede “silahları susturan” antlaşma, ABD’de günler süren müzakerelerin ardından 21 Kasım 1995’te paraf edildi ve 14 Aralık 1995’te Fransa’da Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Milosevic ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franjo Tudjman tarafından resmen imzalanarak yürürlüğe girdi.
Antlaşmanın Bosna Hersek’e getirdiği karmaşık siyasi yapı nedeniyle ülke, iki entite ve bir özerk bölgeye ayrıldı.
Dayton Barış Antlaşması çerçevesinde kurulan ve bugün de Bosna Hersek’te en çok tartışılan kurumlardan Yüksek Temsilcilik Ofisi (OHR), uluslararası toplum adına barış antlaşmasının uygulanmasını denetlemekle görevlendirildi.
Dayton’un ‘başarısı’ ve sonuçları tartışılmalı
Uluslararası hukuk alanında çalışan Zenica Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Prof. Dr. Enis Omerovic, “Barışı durduran bir metin mi yoksa artık güncellenmesi gereken hukuk belgesi mi?” tartışmaları ekseninde Dayton’un 30. yılında Bosna Hersek’teki etkisi ve “barış anlayışı” konusunda AA muhabirine açıklamada bulundu.
Omerovic, Dayton’un uluslararası hukuk açısından barışı tesis etmedeki başarısı ve uzun vadeli anayasal sonuçlarının konuşulması gerektiğini söyledi.
Dayton’un 1995’te acil ve asli amacını yerine getirdiği konusunda hiçbir şüphenin olmadığını belirten Omerovic, “Dayton, soykırım ve kitlesel vahşet suçlarıyla karakterize edilen silahlı çatışmayı sona erdirmiştir. Bu yönüyle Dayton, hukuken geçerli ve siyasi açıdan etkili bir barış düzenlemesi niteliği taşımaktadır ancak aradan 30 yıl geçtikten sonra bakıldığında antlaşmanın mevcut anayasal yapısı, Bosna Hersek’te işlevsel bir hukukun üstünlüğü sisteminin ve gerçek anlamda demokratik yönetişimin gelişimini giderek daha fazla engellemektedir.” dedi.
Omerovic, Dayton’un savaşı sona erdirmiş olmasına rağmen katı anayasal mimarisinin demokratik konsolidasyonu sınırladığını, kurumsal hesap verebilirliği zayıflattığını ve hukukun üstünlüğünün tam anlamıyla hayata geçirilmesini engellediğini ifade etti.
Dayton bir bağımlılık ilişkisi üretmiştir
Uluslararası toplumun Dayton ile Bosna Hersek’te dönüşüm yerine istikrarı tercih ettiğini dile getiren Omerovic, uluslararası hukuk açısından konuyu bu şekilde değerlendirdiğini anlattı.
Omerovic, Dayton’un barışı koruyan düzenleme olarak övüldüğünü belirterek, şöyle devam etti:
“Bugün karşı karşıya olunan sorun, Dayton’un tarihsel bir belge olması değil anayasal uyum ve dönüşüm için yapılandırılmış bir hukuki yolun bulunmamasıdır. Uzun süreli uluslararası gözetim ile seçici müdahalelerin bir arada yürütülmesi, kurumsal sürdürülebilirlik yerine bir bağımlılık ilişkisi üretmiştir. Güncel uluslararası hukuk standartlarına göre barış çerçeveleri, çatışma yönetimi araçlarından hak temelli anayasal düzenlere evrilmelidir.”
Anlamlı bir reform olmaksızın Dayton’a dayanmaya devam edilmesini doğru bulmadığını ifade eden Omerovic, “Bir barış antlaşmasının yapısal eşitsizlik kaynağına dönüşmesi riskini taşımaktadır ki bu durum uluslararası hukukun temel değerleriyle bağdaşmamaktadır. Modern bir barış antlaşması yalnızca şiddeti durdurmakla yetinmemeli, aynı zamanda adil, kapsayıcı ve demokratik bir barışın hukuki koşullarını da yaratmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
“Dayton’un net bir çıkış stratejisi bulunmuyor”
Omerovic, 30 yılı değerlendirdiğinde Dayton Barış Antlaşması’nın çeşitli temel eksikliklerinin ortaya çıktığını söyledi.
Antlaşmadaki eksiklikleri üç aşamada ele alan Omerovic, şunları kaydetti:
“Birincisi, adalet ve hesap verebilirlik, anayasal tasarıma yeterince entegre edilmemiştir. Cezai sorumluluk, uluslararası mahkemeler aracılığıyla dışarıdan ele alınmış olsa da geçiş dönemi adaleti, mağdur odaklı tazmin mekanizmaları ve toplumsal uzlaşma, anayasal çerçevenin içine yerleştirilmemiştir.
İkincisi, antlaşma işlevsel yönetişimden ziyade toprak dengesini öncelemiş, bunun sonucunda aşırı derecede karmaşık bir kurumsal yapı ortaya çıkmış ve bu yapı çoğu zaman etkili karar alma süreçlerini ve hukuki bütünlüğü engellemiştir.”
Omerovic, üçüncü olarak Dayton’da net çıkış stratejisinin bulunmadığına işaret ederek “Antlaşmada hem uluslararası gözetimin sona erdirilmesine hem de yurttaş temelli demokrasiye doğru anayasal dönüşüme ilişkin açık bir yol haritası öngörülmemiştir.” diye konuştu.
Benzer barış sürecinin bugün tasarlanacak olması durumunda bazı temel hukuki ilkelerin eklenmesi gerektiğini vurgulayan Omerovic, şunları ifade etti:
“Bireysel insan haklarının etnik ya da kolektif veto mekanizmalarına üstünlüğü, kademeli fakat zorunlu anayasal reform mekanizmaları, yargı bağımsızlığının ve hukuk önünde eşitliğin güçlü güvencelerle korunması, inkarı ve tarihsel revizyonizmi önlemek amacıyla geçiş dönemi adaleti ve hafıza normlarının sürece entegre edilmesi.”

Artık güncellenmesi gereken bir antlaşma
Bosna Hersek’te siyasetçilerin sıkça dayanak gösterdiği Dayton Barış Antlaşması’nın imzalanmasının üzerinden 30 yıl geçtiği, güncellenmesi gerektiği görüşü dile getiriliyor.
Bosna Hersek’in 29 Şubat-1 Mart 1992’de yapılan referandum ile eski Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesinin ardından başlayan ve 4 yıla yakın süren savaşın bilançosu çok ağır oldu. Ülkenin batı ve güney kesimlerinde Hırvatlar ile doğuda ve kuzeyde ise Sırplar ile mücadele eden Boşnaklar, donanımlı düşmana karşı önemli başarılar kazandı. “Büyük Sırbistan” idealini savunan ve “etnik temizlik” hedefiyle yola çıkan Sırp milliyetçileri Prijedor, Visegrad, Foça, Bijelina, Zvornik ve Srebrenitsa gibi şehirlerde büyük katliamlar yaptı. Savaşta 2 milyondan fazla kişi evini terk etti, büyük çoğunluğu sivil 300 binden fazla kişi ise hayatını kaybetti.
Dayton, silahları susturmayı başarsa da ülkeye dünyadaki en karmaşık siyasi sistemlerden birini getirdi. Bosna Hersek’i siyasi anlamda bir kördüğümle baş başa bırakan anlaşma, ülkenin ekonomik gelişimi, Avrupa Birliği (AB) ve NATO’ya üyelik süreçleri gibi birçok konuda engel teşkil ediyor.
Antlaşma, ülkeyi Bosna Hersek Federasyonu, Sırp Cumhuriyeti (RS) entitesi ve özel statülü Brcko olmak üzere üç bölgeye ayırıyor, federasyon ise 10 kantondan oluşuyor.
Bosna Hersek’in anayasasını da belirleyen Dayton Anlaşması, ülkeye karmaşık bir siyasi sistem getirirken, birçok konuda Bosna Hersek’in elini kolunu bağlaması nedeniyle “deli gömleği” olarak da nitelendiriliyor.
Anlaşma ile dört yıl boyunca birbirine karşı savaşan Boşnak, Hırvat ve Sırplar “ülkenin kurucu halkları” olarak kabul edildi.
Anlaşmaya göre, Bosna Hersek, nüfusunun büyük çoğunluğunu Hırvat ve Boşnakların oluşturduğu Bosna Hersek Federasyonu (FBIH) ile Sırp nüfusunun yoğun olduğu Sırp Cumhuriyeti (RS) entiteleri ile özel statüdeki Brcko bölgesinden oluştu. Her iki entitenin de kendi meclisleri, hükümetleri ve başkanları bulunuyor. FBIH ise kendi için 10 ayrı kantona ayrıldı. Kantonların her birinin kendi meclisi ve hükümetleri bulunuyor.
Devletin en üst makamı ise Devlet Başkanlığı Konseyi. Konsey, Boşnak, Sırp ve Hırvat üç üyeden oluşuyor. Dört yılda bir yapılan seçimlerde belirlenen üyeler, 8 aylığına dönüşümlü olarak konsey başkanlığı yapıyor. Boşnak ve Hırvat üye FBIH’den, Sırp üye ise RS’den gelen oylarla belirleniyor.
Devlet düzeyinde de ayrıca bakanlar konseyi (hükümet) ve iki parlamento (temsilciler meclisi ve halklar meclisi) bulunuyor.
Bu karmaşık yapıda, kanton, entite ve devlet düzeyinde 5 başkan (3’ü konsey üyesi), 13 hükümet başkanı ve 130’dan fazla bakan bulunuyor.
Dayton’un getirdiği bu yapı, Bosna Hersek’te kararların alınmasını olumsuz etkiliyor.
Karar alma sürecindeki en önemli sorunlardan biri Devlet Başkanlığı Konseyinde yaşanıyor. Dış politika gibi önemli konularda verilecek kararlar, üç üyenin de mutabık kalmasıyla alınabiliyor. Bu kararların alınması bazen çok uzun sürüyor, bazen de hiç gerçekleşmiyor.
OHR çıkmazı
Anlaşmanın getirdiği karmaşık siyasi yapının yanı sıra geniş yetkilerle donatılmış Bosna Hersek Yüksek Temsilciliği (OHR) de tartışılan bir diğer konu.
Anlaşmanın 10. bölümüne göre kurulan ve Bosna Hersek’te büyük otoritesi bulunan OHR’nin ülkenin egemenliğini kısıtladığı savunuluyor.
Yabancı yüksek temsilci, Dayton’un uygulanışını kontrol etmek, tarafların şikayetlerini değerlendirmek, sivil kuruluşların faaliyetlerini denetlemek ve koordine etmek gibi yetkilerinin yanı sıra Dayton’a aykırı davranmaları durumunda Devlet Başkanlığı Konseyi üyeleri de dahil devlet yetkililerini görevden alma hakkını da elinde bulunduruyor.
Öte yandan, Dayton’un uygulanmasındaki sorunları çözmekle yetkilendirilen OHR’nin, elindeki geniş yetkilere rağmen kendi sorumluluk alanına giren birçok ciddi sorunun çözümünde etkisiz kaldığı ifade ediliyor.
Bosna Hersek’in birçok alanda “elini kolunu bağlayan” Dayton Barış Antlaşması’nın bazı kesimler tarafından “son kullanma tarihinin geçtiği” ya da “artık güncellenmesinin gerektiği” değerlendiriliyor.













Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *