Gelmek iyidir. / Hele ‘kendine gelmek’… / Gelmeler gitmeler / ‘Bu gitmeler gitmek değil’!
Mustafa Bozacı
Gelmek iyidir.
Hele ‘kendine gelmek’…
Gelmeler gitmeler
‘Bu gitmeler gitmek değil’!
Gelip gelip gitmeler
Gidip de gelmemeler
Bir izah gerektirir ve ikna…
Kendin ölç, biç
Kendin oyna!
Yok öyle yağma
Yorulmak var, terlemek, emek, çaba
‘Küstüm oynamıyorum’ yok
Yok mızıkçılık, kaytarmak yok!
Yol yordam
Hedef
Yoğrulmak hakla, hakikatle
Elbette mümkün savrulma, durma, duraksama
Ama asla yok, hedeften sapma
Sorumluluktan kaçma!
‘Kendimize geleceğiz’ niye?
Ne demek ‘kendine gelme’?
Maksat ‘BİZ’ olmaksa
Cemaat/cemiyet, dahası ‘ümmet’ ise
İlişkileri yönetmek;
Avantajları da, dezavantajları da
İmkanları da, imkansızlıkları da
Bilerek açmazlarımızı, eksiklerimizi
Paranteze alarak çelişkilerimizi
Ortak sabitelerimizde, ana ilkelerde
Asıl usul uyumu içinde
Ana kaynaktan alıp ilhamı
Elçilerin elçiliğinden alarak yöntemi
Yol yordam bilerek
Ders alarak geçmişten
Sahih bir gelecek projeksiyonuyla
Ânı kuşanmalı, ânın bilincinde olmalı
Bilgi-bilinç eksenli bir duruş, düşünüş ve yaşayış…
İnanmak ve yaşamak. (*)
Gelmeler iyidir
İyidir gelmeler
İyi gelir
Gelenler iyidir
İyiye(**) gelenler
İyi niyetle gelenler
İyilik getirenler
İyilik için gelenler
İyice gelenler
İyilerle beraber olmak için
İyiye yönelenler
İyiliği yaymak, çoğaltmak için
İyilerden olmak için
Salih kullardan olabilmek
Silme teslimiyetle
Temsiliyet için…
Gelen gelir
Gelmeyen kendi bilir!
Hesap herkes içindir.
Kardeşlik, fedakarlık
Feragat ister, empati, diğerkamlık
Öncesinde liyakat…
Gel gör ki bu fikri temsiliyet
Şahsi temsiliyet de ister
Ve dahi gerektirir.
‘Gözünün üstünde kaşın var’ diyerek
Küçümseyerek
Görmezden gelerek
Kale almayarak olmaz
Olabilemez!
Nedir ‘istişare’?
‘İşlerin aramızda danışarak olması’ ne demektir?
Bilerek ‘iyiyi’
Tâbi olarak ona
Hem iyiye, hem örnekleyene
Elçilere elçilikle
Şahitliğe şahitlik ekleyerek
El ele, omuz omuza
Aynı safiyet ile aynı safta
Kenetlenmiş binanın tuğlaları gibi
‘Bünyanün mürsus’ça
Bir uzuv rahatsızlandığında
Diğerlerinin de duyacağı ızdırabın kaçınılmazlığınca.
Yoksa yeryüzünü fitne fesat kaplayacak
Bu ifsat sürecek
‘Tağut’ fırsat bilecek
İmkan bulacak
Cürmü, zulmü her yanı kaplayacak
İstisna bırakmayacak
‘İstisnalar’ istismardan kurtulamayacak
Adı üstünde istisna kalacak!
‘Müstesna’ olmak varken,
Dururken…
Bu ‘durdurma’
Hepimize bir yükümlülük getiriyorken
Hala ne diye oyun oynaştayız
Fetihler için ilerlemiş yaşlardayız
Da; farkında mıyız?
Farkı fark edip fark ettiriyor muyuz?
Yoksa ‘uydum kalabalığa’
İç güveyisinden hallice
Kendi halimizle hemhal
İnsanların umurunu, umursamadan
Ya da; ‘adım Hıdır, elimden gelen budur’
Zannında, zehabında
Bir kolaycılık
Bir maslahat, mazeret sarmalında
Dar alanda, kısa paslaşmalar
‘Paslanmalar!’
İkircikliği, edilgenliği mi söz konusu?
‘İyilik eden, iyilik bulur’!
Söz, uzar gider.
Hasılı kelam, sürekli muhasebe, murakabe ve mücahede…
Kardeşlerimizle hemhal olmak
Kardeşliği berkitmek
Kardeşliğe özen göstermek
Değer vermek, önemsemek
Kucaklamak.
‘Ne olursan ol, gel’ tarzında olmasa da
Hoşgörü, katlanmak, empati…
Tevazu, teenni, temkin, itidal!
Doğrularla, doğruluk için, dosdoğru kalmak şiarıyla
Rabbin yoluna
Hikmetle
Hikmetli öğütle
En güzel cedel ile
Davet.
Ceht ile
Kavli leyin ile…
Dinleyerek
DİN’lenerek…
(*) Merhum Ercümend Özkan’ın aynı adlı kitabından mülhem ve onun aziz hatırasına ithafen.
(**) İyi; burada hak, hakikat, hikmet eksenli bir nesnel/objektif, kişilere göre değişmeyen/değişmemesi gereken ana ilkeler, ‘sözlerin en güzeli/en güzel söz’ olarak vahyi doğrulardır malumunuz ve burada sahih sünnet de onda mündemiç ve ondan mülhemdir.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *