İslam bir Din midir yoksa İnanç mı?

İslam bir Din midir yoksa İnanç mı?

Din; söylenenin takip edildiği ve gösterilenin izinden gidildiği için sosyal bir düzen kuran; herkesin uyacağı yasak sınırları belirleyen; adil şekilde yargılayan bir inanç sistemdir: Bu nedenle inanç unsurlarıyla toplumsal hayatı birleştiren, bütünleştirendir…

Hüseyin Alan

İlahi kaynaklı olsun beşeri kaynaklı fark etmez, her din muhakkak kendine has inanç sistemiyle

Kozmik alem yorumu yapar; yaratılış, varlık, varlıklararası ilişkileri açıklar; başlangıç ve sonuç ile bağlantı kurar; inanılmasını ve uyulmasını ister.

Dolayısıyla inanç unsurlarına dayalı izahlarla bir toplumsal düzen sunar ve örnekler.

Bunu yapanlar dine dönüşür, yapamayanlar inançlardan bir inanç olarak kalır…

İnanç olarak kalanlar tarihin hiç bir döneminde, toplumsal siyasal yapı ve yönetim biçiminde yasaklanmaz, aksine itibar görür.

Kendi inanç sistemiyle uyumlu bir toplumsal düzen kurmuş hükümran dinin tanımladığı ve kategorize ettiği inançlar, inançlardan bir inanç olarak kalır.

Çağımızda kişiselleştirilmiş, özelleştirilmiş, vicdanlara ve mabetlere hapsedilmiş, grupsal ibadet ve erdeme dönüştürülmüş nice inançlar gibi…

Dine dönüşen inançlar mevcuttaki egemen din tarafından her daim yasaklanır, şiddete ve tasfiyeye maruz kalır: Bu yolda galip gelen kendi toplumsal ve siyasal daha adil yapısını kurar.

Buradaki çatışma özünde kaynağı ve referansı bakımından ayrışma; daha adili, daha iyisi güzeli ve doğrusu için var oluş temellidir…

Din; söylenenin takip edildiği ve gösterilenin izinden gidildiği için sosyal bir düzen kuran; herkesin uyacağı yasak sınırları belirleyen; adil şekilde yargılayan bir inanç sistemdir: Bu nedenle inanç unsurlarıyla toplumsal hayatı birleştiren, bütünleştirendir.

Din; inanç sistemiyle kendisi dışındaki her şeyi tanımlayan, kategorize eden, tasnifleyen, her birini ait olduğu yere koyandır.

Dolayısıyla kendisi tanımlanan, kategorize edilen, tasniflenen ve gösterilen yere sığan veya haddi bildirilen bir din, din olmaktan çıkartılmış inanca dönüştürülmüştür…

Genel kabule uygun dinin tanımında durum bu iken İslam dini, kendisi tek hak din olsa da müntesiplerince inanca dönüştürülmüşse durum nasıl izah edilebilir?

Felsefesinin bilgi kategorisindeki “epistemolojik ve ontolojik” sıralaması kabullenilmiş, tasniflediği inanç ve bilgi türlerinden birine dönüştürülmüştür.

Sosyolojinin, bilgi felsefesinin, ilahiyatın, dinler tarihinin, sanatın, etik’in araştırma konusu, değerlendirme nesnesi sayılmıştır.

Toplumsal siyasal bir düzen kurmuş çağdaş liberal kapitalist dinin inanç mezheplerinden biri olmak kabullenilmiş, kategorize edilip gösterilen yerde “hak talebi” ve “mücadelesi”ne razı gelinmiştir.

Toplumsalı ve siyasalı düzenleyen dinin “silmi”ne girilmiş, “barış”ına be istikrarına destek olunmuştur..

Bu kavrayışla takip edilen bir din İslam olmaz, tanımlanan ve gösterilen yere sığdırılan “Müslümanlık” İslam diniyle uyuşmaz.

Çünkü İslam felsefe başta, tarih, sanat, etik, ahlak, ideoloji, ilahiyat, sosyoloji dahil her şeyi kendisi tanımlayan, tasnif edip her birine kendi yerlerini gösteren bir dindir:

Çünkü İslam dışardan tanımlanmaz, tasniflenmeyi kabullenmez…

Müslümanlığın mevcut hükümran din tarafından tanımlamayla tasnif edilip yerinin gösterildiği çağımızda

Müslümanların dini telakkilerini okuyup durdukları Kur’an’dan ve saygı gösterdiklerini söyledikleri sünnetten değil de dışardan tanımlamaya ve tasniflemeye uygun biçimde oluşturmaları hayli ilginçtir!

Oysa Kur’an ne demişti?
“İnandık demekle felaha eremezsiniz.”
“Dinde eksiltme yapmayın.”
“Dini Allaha has kılın.”
“Aleyhinize de olsa Allahtan korkun ve adil olun.”
“Yalancı şahitlik yapmayın.”

Oysa Peygamber ne demişti!
“Bir tek kelimeye gelin.”
“Yegane rab ve ilah Allah’tır.”
“Her neye sahipseniz o sizindir. Bundan sonra tüm işlerinizi ve ilişkilerinizi Allaha göre yeniden düzenleyin.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

2 Comments

  • Saceddin
    11 Haziran 2024, 16:24

    Merhaba,
    Din ve inanç mükkemmel ama uygulayıcısı yine insan. İnsan mükemmel olmadığına göre mükemmel bir din nasıl uygulama alanı bulacak. Demem o ki sahabe de olsa iktidar uğruna sıffin ve cemel vakalarında birbirlerini öldürmediler mi?
    Bunu nasıl izah edersin hocam?

    REPLY
    • Hüseyin Alan@Saceddin
      11 Haziran 2024, 19:11

      Merhaba.. Cinler bizi pek enterese etmediğine göre dine muhatap olan insan; pek zalim ve çok cahil olduğu bildirilen..

      Sorumluluğu kabul etmiş, Allah ile ahidleşmiş. Dünyada kendine tanınan sürede ahdini tutup tutmadığı görülecek, kendine şahitlik ederek ahiretteki yerini tayin edecek..

      Sınanmadan olur mu? Kimin kazanıp kaybedeceği başka türlü nasıl belgelenecek?

      Cennet derece derece; Cehennem de öyle. Tevbe süresinde cennete gidecek üç sınıf sayıldı: Muhacirler. Ensar. Bunlara uyanlar..

      İnsan melek değil, mükemmelleştirmeyelim, istikamet asıl, kusurlar arizi. Bahsettiğiniz kusurlar insana has. Biz onlardaki bir kareye bakıp yargılarsak adil olmayız..

      İki şey için onlar önemli;
      1: İbret alırız. Benzer şeyler her daim olacaktır, olmaması için tedbirli oluruz, olunca neyin doğru olduğuna hazırlıklı oluruz.
      2: Her nesil kendi sınavını verecektir. Geçmişte olumsuz gözükenler sonrakilere eleştiri ve yargılama hakkı vermediği gibi mazerette olmaz.

      Bizim ne yaptığınıza bakmalı: Nihayet bahsettikleriniz hem bize hayatın olağan akışını gösterir, hayalci olmaktan çıkartır; ve daha önemlisi sorunların nasıl çözülmesi gerektiğini öğretir.. selamlar.

      REPLY