Ah’ımı koltuk altıma alıp kaçtım çalılıklara doğru. Battı ayaklarıma sivri yanları belli belirsiz taşların. Battıkça kan içinde kaldı ayaklarımın oyukları. Kan içinde kalan ayaklarımla anladım; yürümek yol almak için yetmemektedir…
Hacer Sağlam
Diken yuttum yine de ses etmedim. Omuz hizamdaydı tüm yenilgilerim. Dadandı kara bulutlar, sağnak yağmurlar…Kumda yiten zambak gibi yapraklarımı siper ettim doluya çalan yağmurlara. Pul pul döküldü yağmurun damlaları yapraklarımın damarlarından. Kumda yiten zambak ile bir yazılmıştı kaderim, ondan olacak ki kaçınılmaz idi yitişim.
Ah’ımı koltuk altıma alıp kaçtım çalılıklara doğru. Battı ayaklarıma sivri yanları belli belirsiz taşların. Battıkça kan içinde kaldı ayaklarımın oyukları. Kan içinde kalan ayaklarımla anladım; yürümek yol almak için yetmemektedir.
Sahra gibiydi genzim. Dizlerimin önüne düşsün yağmur damlaları. Küllükte unuttuğum irili ufaklı sigaralar zılgıda boyansın ağız yaralarımda. Pastel renginde rüyalar görelim tan ağarmadan. Dilimize pıtrak gibi batan ama’lara es verelim. Gönüller gönüllerde serinlesin, gönüller gönüllerde gölgelensin…
Haydi cancağızım hüzne yasladığın göğsünü doğrult. Kekik koynuna yatıralım zihnimize umut diye mıhladıklarımızı. Bu habitatta bize bu gaileyi kim reva görecek? Elbette susamlı esansları saçlarımıza sürüp dolandıkça, kumda yiten zambaklar o kumda yeniden dirilecek.
Haydi güneş doğ, kocaman açayım kollarımı. Yeryüzündeki tüm sarı tonlarını kursağıma boca et. Yavuklum gibi sırnaş bütün karanlıkta kalan yanlarıma. Bende farklı çınla, bende farklı ritm tut. O bıçkın sıcaklığınla içimdeki kayalaşmış buzulları erit. Derman ol tabiplere sual edemediğim kederlere. Kumda yiten zambaklara kalp yankılarıyla bestelenen dualar ol. Çöz dilimi, çöz zira zılgıt çekmenin ilmine hevesim var.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *