Bir Ramazan’a daha ulaştıran Rabbimize sonsuz hamdu senalar, şükürler olsun. Hicri 1445 yılının bu mübarek ayını, dünya üzerinde her müslüman farklı farklı karşılamaktadır. Ümmetin bir yanı bolluk, konfor, dünya nimetleriyle zahmetsiz rızıklanırken, diğer yanı aç, susuz, kan, savaş ve gözyaşıyla inlemektedir. Şüphesiz bunlar birer imtihandır. Bu günler aramızda dönüp duracaktır. Şu an içinde bulunduğumuz rahatlık, yarın tersine dönebilir, musibetler içinde kıvranırken arkasından felah gelebilir, gelecektir. Bu dünya da değilse de ahirette.. Nihayetinde biz Allah’a aitiz ve yalnızca O’na döneceğiz.

İslam ümmeti başta Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere, işgal altında, kafirin bizzat elleriyle ağır sınavlar vermektedir. Vücudumuzun oralardaki azalarına yardım elimizi ulaştıramamak, gücümüzün yetmemesi, başka türlü işgal altında olmakla da bizler izahı, hesabı zor sınavlardayız. Bu utanç, bu vebal hepimize yeter.

Bu Ramazan’da, Kur’an’ın nuruyla, yol göstericiliği ile önce nefislerimizi hesaba çekelim. Yapabilecekken yapmadığımız, ertelediğimiz ne varsa tespit edip yapmaya başlayalım. Zira bugün Müslümanlar olarak başımıza gelenler elleriyle yaptıklarımız ve yapmadıklarımızdan dolayıdır.

Bir milat olsun bu ay. Furkan olan Kerim kitabın ve onu hayatına ilmek ilmek işleyen Rasul’ün (as) sünneti, sireti, cehdü gayreti kılavuzumuz, metodumuz olsun. Küfre, zulme, fitneye karşı asla orucumuzu bozmayalım. Kinimiz, buğzumuz adaletimize zeval vermeden diri kalsın.

Bizlerin elleriyle mazlumların kurtulduğu, zalimlerin hesap verdiği Ramazanlar ve bayramları Rabbimiz bizlere lutfetsin.