Afrika’nın yıllarca Avrupa tarafından sömürülen ülkelerinden biri olan Kamerun’da, kolonyal dönem sonrası bazı devletler tarafından sömürü düzeni sürdürülürken, Fransızca konuşan çoğunluk ile İngilizce konuşan azınlık arasındaki kanlı çatışmaların sonu görünmüyor!
Anglofon krizi
Kamerun’da hükümetin, Anglofon Güney ve Kuzey Batı bölgesindeki okul ve mahkemelere İngilizce bilmeyen öğretmen ve hakimleri atamasına tepki olarak bölgede 2016’nın son aylarında gösteriler başlamış ve Anglofon krizi patlak vermişti.
Ayrılıkçı gruplar, ülkenin 1961’de federalizme geçişinin yıl dönümü olan 1 Ekim 2017’de “Ambazonya” adını verdikleri sembolik devlet kurduklarını açıklamış ve resmi dili de İngilizce ilan etmişlerdi.
Son verilere göre, Anglofon krizinde ordu ile ayrılıkçılar arasındaki çatışmalarda en az 6 bin kişi yaşamını yitirdi. 800 bin kişi yerinden oldu, 40 bin kişi ise komşu ülkelere sığınmak zorunda kaldı.
İngilizce ve Fransızca konuşan bölgeler arasında çatışma
Afrika Koordinasyon ve Eğitim Merkezi (AKEM) Genel Koordinatörü Doktor Ensar Küçükaltan, Kamerun’da dil üzerinden yaşanan ayrımcılığa dair değerlendirmede bulundu.
Küçükaltan, Kamerun’daki krizin, Portekizlilerin bölgeye gelişi, Almanların bölgeyi ele geçirmesi ve Berlin Konferansı (1884) ile hakimiyet kurmasıyla başladığını hatırlatarak, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Kamerun’un İngilizler ve Fransızlar arasında paylaşıldığını ve bölgenin çoğunun Fransızlarda kaldığını dile getirdi.
Kamerun’da bölünme sonrası büyük çoğunluğun Fransız sömürgesi altında yaşayıp Fransızca konuştuğunu, kalan azınlığın ise İngiliz sömürgesi altında İngilizce konuştuğunu kaydeden Küçükaltan, Kamerun’da dil üzerinden yeni bir kimlik oluşturulmaya çalışıldığını ifade etti.
1961’de düzenlenen Foumban Konferansı’yla iki dil konuşan Kamerun’un birleştirildiğini anımsatan Küçükaltan, “Fransızca ve İngilizce konuşan halk, Federal Kamerun Cumhuriyeti altında bir araya geldi. 10 bölgenin 8’inde Fransızca konuşuyordu. Dolayısıyla İngilizce konuşanlar azınlıkta oldu. İngilizce konuşanların çoğunlukta olduğu iki bölgedeki insanlar, kendilerini devletle özdeşleştiremedi.” şeklinde konuştu.
Küçükaltan, 1972’ye kadar Anglofonların vaat edilen çeşitli haklardan yararlanamadıklarının altını çizerek, İngilizce konuşan Anglofon azınlığın, üniter devlete geçiş sonrasında daha büyük sorunlar yaşadığını kaydetti.
Anglofonların ilk olarak hukuki yollar ve sivil toplum kuruluşlarıyla haklarını aradığını ancak çözüme ulaşamadıklarını vurgulayan Küçükaltan, “Problem uluslararası camiaya da taşındı. BM ve AfB’nin müdahalesi talep edildi fakat bu çaba sonuç vermedi ve kriz silahlı mücadeleye döndü.” dedi.
“Şiddet olayları tırmandı”
Küçükaltan, özellikle Anglofonlar tarafından oluşturulan Ambazonya Savunma Güçleri’nin ortaya çıkmasından sonra şiddet olaylarının tırmandığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Kamerun ordusunun müdahalesi sert oldu. Bir anneyle çocuğunun kurşuna dizilmesi gibi sosyal medyaya yansıyan görüntüler sonrasında mesele daha çok gündeme geldi. Kamerun devletiyse Boko Haram’a karşı savaşırken onu zayıflatmak için bu görüntülerin piyasaya sürüldüğünü iddia etti.”
Pek çok silahlı grubun bir araya gelip “Ambazonya” adı verilen sembolik devlet kurduklarını belirten Küçükaltan, bunun uluslararası toplumda kabul gören bir bağımsızlık hareketi olmadığını kaydetti.
Küçükaltan, bölgeye yapılan ziyaretler sonucu alınan raporlara göre Kamerun’da açıkça ayrımcılık olduğuna vurgu yaparak, “Karakollara Fransızca bilen görevliler atandı, davalara Fransızca bilen yargıçlar baktı. Bu sebeple Anglofonlar kendilerini ifade edemedi ve zor duruma düştü. Kamerun devleti ise buna ayrımcılık değil, isyancı ayrılıkçıların devlete karşı işlediği suçlar olarak bakıyor. Anglofonları vatan hainleri olarak tanımlıyor. Her iki tarafın da haklı olduğu meseleler olsa da en büyük problem bu hak arayışının silahlı bir mücadeleye dönüşmesi.” değerlendirmesinde bulundu.
‘Sorunların pek çoğunun temelinde sömürge dönemi var’
Afrika’daki sorunların pek çoğunun temelinde sömürge döneminde yapılan ayrımcılığın yattığını belirten Küçükaltan, Kamerun’da, İngilizce konuşan ayrılıkçı Anglofon azınlık ve ordu arasındaki çatışmalarda en az 6 bin kişinin yaşamını yitirdiğini, 800 bin kişinin yerinden edildiğini, 40 bin kişinin ise komşu ülkelere sığınmak zorunda kaldığını söyledi.
Kamerun’da sömürge sonrası dönemde dil üzerinden yeni bir kimlik inşa edilmeye çalışıldığını ve bu durumun kimlik krizine sebep olduğunu aktaran Küçükaltan, “Yaşadığı bölgeye göre konuştuğu dili seçmek zorunda olan ve konuştuğu dil yüzünden evlerini kaybeden insanlar var. Bu durum ne yazık ki bir süre daha devam edecek gibi gözüküyor çünkü uluslararası toplumun buraya verdiği cevap güçlü değil.” dedi.
‘Sorun ancak, sömürüye devam eden devletlerin geri çekilmesi ile mümkün’
Küçükaltan, Birleşmiş Milletler (BM), Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), Afrika Birliği (AfB) gibi küresel ve bölgesel güçlerinin devam eden olaylara kayıtsız kalmasının, silahlı çatışma taraflarını cesaretlendirdiğini dile getirerek, silahlı mücadeleyle bu krizin çözülemeyeceğini vurguladı.
Anglofon krizinin çözümüne dair değerlendirmede bulunan Küçükaltan, “Silahlı mücadeleyle bu sorunun çözülemeyeceği fark edilmeli. Dış aktörlerin Kamerun’a baskı yapmak yerine, geri çekilmesi gerekiyor. Bu kriz, neo-kolonyal dönemde sömürüye devam eden ülkelerin geri çekilmesiyle çözülebilir.” ifadesini kullandı.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *