Kur’an’ı mehcur bırakanların, ona saldırıları kınama hakkı var mı?

Kur’an’ı mehcur bırakanların, ona saldırıları kınama hakkı var mı?

Kendisiyle hükmedilsin diye inzal olunan Kur’an’ın ahlak ve ahkâmına ittiba etmek yerine, Batının heva ürünü ideoloji ve yasalarına tâbi olanlar ve onları uygulayanların Kur’an’a sahip çıkma iddiası münâfıklıktan öteye geçemez.

Şükrü Hüseyinoğlu / İslam ve Hayat

Dün Hollandalı aşırı sağcı bir İslam düşmanı, Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim’i yırtmıştı. Tabi bu tür saldırılar esasta İslam düşmanlarının Kur’an karşısındaki acziyetini, Kur’an’ın muciz özelliğini ortaya koyan hadiseler.

Tıpkı Fussilet 26. ayette haber verildiği üzere, Kur’an’ın mesajları karşısında çaresiz kalıp o okunduğunda mesajları işitilmesin diye gürültü yapmayı çare gören Mekkeli müşriklerin çaresizliğinin, acziyetinin bir benzeridir bugün yaşananlar.

Bu meselenin bir boyutu.

Diğer bir husus, Hollandalı İslam düşmanının Kur’an’ı Türkiye Büyükelçiliği önünde yakmayı tercih etmesi. Belli ki Türkiye ile Kur’an-ı Kerim arasında bir bağ, irtibat kuruyor.

Peki var mı böyle bir bağ? Türkiye Kur’an’la yaşayan, Kur’an’la yönetilen bir ülke mi?

Tabii ki hayır.

Bilakis Kur’an’ı yakan, yırtan o İslam düşmanı Batılıların insan hevasına dayalı laisizm, nasyonalizm, kapitalizm gibi bâtıl ideolojileriyle ve yasalarıyla yaşayan ve yönetilen bir ülke.

Türkiye ve “İslam ülkesi” diye tesmiye olunan benzeri ülkeler, Kur’an’ı mehcur bırakmış, onu hayat menbaı ve hüküm kaynağı olmaktan uzaklaştırıp mezarlıklara ve merasimlere mahkûm etmiş ülkelerdir halihazırda bilindiği gibi.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Lahey büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim’e yapılan bu saldırıyı lânetlediğini açıklamış.

“Madem ki siz bizi Kur’an’la irtibatlandırıyor, büyükelçiliğimiz önünde Kur’an’a saldırı düzenliyorsunuz, o halde biz de bir asırlık ilhad ve tuğyanımızdan tevbe ederek Kur’an’a yöneliyor, onu kendisiyle hükmedeceğimiz hüküm menbaı, yasalar üstü yasa (anayasa) edineceğimizi ilan ediyoruz. Türkiye artık Kur’an’ın mahkûm değil, hâkim olduğu bir ülkedir” diye bir beyan ve irade ortaya konmadıkça, kınama ve benzeri tepki açıklamalarının tabii ki hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.

Zaten İslam düşmanları da bu açıklamaları hiçbir şekilde ciddiye almamaktadırlar.

Kur’an’a sahip çıkmak, onu hayata egemen kılmakla olur.

Rabbimiz Maide Suresi 48. ayette şöyle buyurmaktadır:

“Sana da, öncekileri doğrulayıcı ve onları koruyucu olarak bu Kitab’ı indirdik. O halde aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan saparak onların hevalarına uyma…”

Kendisiyle hükmedilsin diye inzal olunan Kur’an’ın ahlak ve ahkâmına ittiba etmek yerine, Batının heva ürünü ideoloji ve yasalarına tâbi olanlar ve onları uygulayanların Kur’an’a sahip çıkma iddiası münâfıklıktan öteye geçemez.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *