“Döner” Almanya’da göçmenlerin uyumunun sembolü oldu

“Döner” Almanya’da göçmenlerin uyumunun sembolü oldu

Prof. Dr. Osman Nuri Özdoğan, Batı’da Müslüman ve Türk karşıtı ön yargıların simgesi haline gelen dönerin aynı zamanda çok kültürlülüğün ve Almanya ile göçmenlerin uyumunun sembolü olduğunu anlattı.

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Türk ve Dünya Mutfağı Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü ve Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Nuri Özdoğan, AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

Özdoğan, Almanya’da bazı yaş gruplarının kültürel olarak dönere ön yargılı yaklaştığını belirterek, “Orta yaşlı insanlarda hala dönere karşı ön yargı olsa da genç kuşak için döner artık kendi dünyalarının parçası. Türkofobiyi Avrupalılar için İslamofobiden ayrı kılan tarihi olaylar var. Bu yüzden döner ikisinden kaynaklı ön yargıların da hedefi olabiliyor. Avrupalı gençler ise fast food olarak döner yiyor ve hatta döneri Alman yiyeceği zannediyor.” diye konuştu.

Türk yiyecek kültürünün, Avrupa’ya Osmanlı döneminde, Rum ve Ermeni göçmenlerin açtığı restoranlarla taşındığını ancak dönerin “Türkler tarafından getirilen yiyecek” olarak ün yaptığını kaydeden Özdoğan, “Rumlar ‘gyros’, Araplar ise ‘shawarma’ kelimeleriyle ifade etse de döner Türk mutfağından çıkmıştır, Avrupa’da yaygınlaşması ise Türklerin işçi olarak yoğun şekilde göç etmeleriyle olmuştur.” dedi.

Özdoğan, dönerin kolay hazırlanabilir, servis edilebilir ve tüketilebilir olması sebebiyle “Türk fast food”u olarak tanımlanabileceğine dikkati çekerek, şunları dile getirdi:

“Almanya’daki döner aslında melez bir form. Türkiye’de doğdu ama Alman damak tadına ve tüketim alışkanlıklarına uyum sağlayarak değişti. Almanya’da bir döner restoranında gözlem yaparken iri yapılı bir Alman polisin dükkana girip sipariş verdiğini gördüm. Polis lahmacunun arasına döner koydurarak dürüm hazırlattı ve bunu yedi. Bu iki yiyecek de esasında bizim mutfağımızın parçası ama bu şekliyle yenmesi bizim ülkemizde ikisi için de tercih edilen bir tüketim yöntemi değil.”

Özdoğan, gittikleri ülkelerde restoran açan göçmenlerin kendi ülkelerinden insanlara satış yapmayı hedeflediklerini aktararak, Avrupa’da da ilk dönercilerin bu amaçla açıldığını ancak dönerin daha sonra büyük başarı yakalayarak yaygın tüketilen bir yiyecek haline geldiğini anlattı.

“Döner Türkler ile Almanların ortak noktası haline geldi”

Türklerin ve Avrupalıların dikkatini çekmek için döner ve Türk yemeği restoranlarının tabelalarında şarkiyatçı sembollerin yoğun şekilde kullanıldığından bahseden Özdoğan, “Daha önce Türk lezzeti olarak pazarlanan döner kebap, zamanla tüketici kitlesi olarak Almanları hedeflemeye başladı ve bunda da başarılı oldu. Doğal olarak Alman tüketiciler büfe ve restoranlarda döner yerken Türkleri ve Türk kültürünü daha yakından tanıma imkanı elde etti.” ifadesini kullandı.

Özdoğan, dışarıda yemek yemenin sadece tüketmeye değil, sosyalleşmeye de ilişkin rolü olduğuna vurgu yaparak, şöyle devam etti:

“Farklı ülkeye ait olan bir yemek beğenilerek tüketildiğinde o ülkeye karşı sempati duyulmasını da sağlıyor. Tayland, Kore gibi Asya Pasifik ülkeleri, turist çekmek için turizm bürosu kurmuyor. Kendi mutfaklarının sergilendiği restoranlar açarak ülkelerine karşı ilgiyi artırıyor. Türk restoranları da aynı işlevi görüyor. Şark köşesi gibi kültürel unsurların yer aldığı dükkanlar var ve bu dükkanlarda insanlar sosyalleşiyor. Buralar bir Türk ve bir Alman için ortak nokta haline geliyor. Bu tür restoranlar, ırkçı ön yargıların kırılmasını sağlamanın yanı sıra ülkelerin tanıtımında da önemli işlev görüyor.”

“Döner endüstrisi”

Özdoğan, Avrupa’da dönerin yaygınlık kazanmasının ırkçıları rahatsız ettiğine değinerek, restoran tabelalarının görünür ve yaygın olmasının “istila” söylemini desteklemek için kullanıldığını söyledi.

Alman medyasının, ülkede 2000-2007 arasında 8’i Türk 10 kişiyi katleden Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütünün cinayetlerini, 2 kurban dönerci olduğu için “döner cinayetleri” (döner-morde) olarak adlandırdığını anımsatan Özdoğan, dönerle hiç alakası olmayan bu terör saldırısındaki adlandırma ve “istila” söylemiyle aşırı sağcı siyasilerin oylarını artırmayı hedeflediğini belirtti.

Özdoğan, Avrupa’da helal gıdanın yaygınlık kazanmasının Müslüman karşıtlığını artırdığına dikkati çekerek, dönerin buna ek olarak Türk düşmanı yönünün de bulunduğunu ifade etti. Özdoğan “Döner bağlamında kullanılan istila söyleminde Osmanlı’nın Avrupa’da yaptığı fetihlere dair tarihi ve psikolojik arka planının olduğunu düşünüyorum.” görüşünü paylaştı.

Avrupa’da “döner endüstrisinin” kendisine ait bültenleri olan büyük bir endüstri haline geldiği bilgisini paylaşan Özdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Döner artık çok yaygın ve büyük bir endüstri haline geldi. Batı’ya iş bulma umuduyla giden göçmenler artık bu yiyecek sayesinde istihdam sağlar pozisyona geçti. Ülkenin kültür dünyasının yanı sıra ekonomik dünyasına da ciddi katkılar sağlıyorlar. İşçi göçleriyle Almanya’da Türklere karşı ırkçılık yaygınlık kazanmıştı. Bugün döner sayesinde bir Türk, bir Almanı istihdam edebiliyor. Bu bir yönüyle ayrımcılığa uğrayan bir topluluğun, etnik grubun büyük başarısı.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *