Körfez-Çin İşbirliği ve Kalkınma Zirvesi sonuç bildirgesi yayınlandı

Körfez-Çin İşbirliği ve Kalkınma Zirvesi sonuç bildirgesi yayınlandı

Riyad, 7 Aralık’ta üç zirveye tanıklık etti: İlki Çin ile Suudi Arabistan’ı birleştirdi. İkincisi İşbirliği ve Kalkınma için Riyad-Çin Körfezi Zirvesi başlığı altında Çin ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri arasında gerçekleştirildi. Çin ile Arap ülkeleri arasında üçüncü zirve, Riyad-Çin Arap İşbirliği ve Kalkınma Zirvesi başlığı altında yapıldı. Her üç zirve de büyük önem ve işaretler taşıyor:

Riyad’da düzenlenen Körfez-Çin İşbirliği ve Kalkınma Zirvesi bugün sona erdi. Zirvenin ardından yayınlanan sonuç bildirgesinde şu maddeler yer aldı:

-Liderler, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile Çin arasındaki mevcut stratejik ortaklığı güçlendirme konusunda mutabık kaldılar. Çeşitli siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda yeni ufuklara doğru ilerlediğini vurgulayarak, bunu başarmak için önümüzdeki dönem, 2023-2027 yılları için ortak eylem planını onayladılar.

-Liderler, ortak endişe duyulan konuları tartışmak, bunlarla ilgili pozisyonları koordine etmek, uluslararası ekonomik toparlanma çabalarını desteklemek ve koronavirüs pandemisinin ve diğer zorlukların olumsuz ekonomik etkilerini ele almak için her düzeyde iki taraf arasındaki stratejik diyalogun sürdürülmesine karar verdiler. Ayrıca tedarik zincirlerinin esnekliğini ve gıda ve enerji kaynaklarının güvenliğini sağlamak için çalışma ve temiz enerji kaynakları ve teknolojilerinin geliştirilmesinde iş birliği ilişkileri kurmaya çalışma, en çok ihtiyaç duyan ülkelere yardım etme ve insani ihtiyaçlarının karşılanmasına katkıda bulunma konusunda uzlaştılar.

-Liderler, her iki tarafın ortak çıkarlarına ulaşmak için karşılıklı desteğin önemini vurguladılar. Çin, KİK devletlerinin egemenliklerini ve toprak bütünlüklerini koruma, güvenlik ve istikrarlarını sağlayarak entegre kalkınma çabalarını destekliyor. KİK ülkeleri, Çin’in ekonomisini geliştirme, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruma ve tek Çin ilkesine bağlı kalma çabalarını destekliyor.

-Liderler, aralarındaki serbest ticaret müzakerelerinin en kısa sürede tamamlanması da dahil olmak üzere her iki tarafın ortak çıkarları doğrultusunda enerji, ticaret, yatırım, finans, sanayi, ileri teknoloji, uzay ve sağlık alanlarında iş birliğini derinleştirmeye devam etmenin önemini vurguladılar.

-Liderler, medeniyetler arası diyalogu, farklı kültürler arasında iletişimi ve karşılıklı faydayı teşvik etme ve medeniyet çeşitliliğini koruma konusundaki isteklerini dile getirdiler. Uluslar ve halklar arasında hoşgörü ve birlikte yaşamanın, uluslararası toplumun dayandığı en önemli ilke ve değerler arasında yer aldığını vurguladılar. Kültür, eğitim, turizm, medya ve spor alanlarında iki taraf arasında iletişim, iş birliği ve entelektüel kurumlar arasındaki dostane alışverişi ve halklar arasında yakınlaşmayı teşvik etmenin üzerinde duruldu.

-Liderler, Katar Devleti’nin 2022 FIFA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmadaki başarısına, iyi organizasyonuna, kültürel mirası üzerindeki olumlu etkilerine ve dünya halkları arasındaki kültürel ve entelektüel yakınlaşmaya övgüde bulundular.

-Liderler, Katar Devleti’ne yönelik taraflı medya kampanyalarını da kınadılar. Katar Devleti’nin 5-9 Mart 2023 tarihlerinde düzenlenen Beşinci En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı’nın ikinci bölümünün toplantılarına devlet ve hükümet başkanları düzeyinde ev sahipliği yapmasını memnuniyetle karşıladılar.

-Liderler, kaynağı ne olursa olsun terörü kınadıklarını, terörün tüm şekil ve tezahürlerini reddettiklerini ve finansman kaynaklarını kurutmak için çalıştıklarını ifade ettiler. Ayrıca terörizm ve radikalizmle mücadele, tüm kişi ve kuruluşlardan oluşan terör gruplarının finanse edilmesini, silahlandırılmasını önlemek ve bölgenin güvenlik ve istikrarını tehdit eden tüm faaliyetlere karşı koymak için bölgesel ve uluslararası çabaları güçlendirme konusundaki kararlılıklarını dile getirdiler.

-Liderler bölgesel ve uluslararası konuları da ele aldı. Dünyanın her yerinde barış, güvenlik, istikrar ve refahı sağlamak için uyumlu çabaların önemi vurgulandı. Kalkınma ve ilerlemeyi sağlamak için ülkeler arasında karşılıklı saygı ve iş birliği yoluyla uluslararası barış ve güvenliği yeniden tesis etmenin önceliği, uluslararası hukuk ilkeleri, uluslararası insan hakları hukuku, Birleşmiş Milletler Şartı ve iyi komşuluk, devletlerin egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve siyasi bağımsızlığına saygı ile iç işlerine karışmamaya dikkat çekildi. Güç kullanmama veya tehditte bulunmama temelinde uluslararası düzeni koruma üzerinde anlaştılar.

-Liderler, bölgesel ve uluslararası güvenliği korumak için Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nın desteklenmesi, Körfez bölgesinde kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi ve İran’ın nükleer programının barışçıl niteliğinin sağlanması gereğini vurguladılar. İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile tam iş birliği yapması konusundaki çağrıyı yinelediler.

-İki taraf, Arap Körfezi ülkeleri ile İran arasındaki ilişkilerin iyi komşuluk ve içişlerine karışmama ilkesini izlemeye, devletlerin bağımsızlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne saygı duymaya ve anlaşmazlıkları Birleşmiş Milletler Şartı ve uluslararası hukuka uygun olarak ve güç kullanımına veya tehdidine başvurmadan, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarı koruyarak barışçıl yollarla çözmeye ilişkin gerekliliği vurguladı.

-Liderler, İran’ın nükleer dosyası, istikrarsızlaştırıcı bölgesel faaliyetler, terörist ve mezhepsel gruplar ile yasa dışı silahlı örgütlere verilen desteğe karşı koymak için bölge ülkelerinin katılımıyla kapsamlı bir diyalogun önemi üzerinde durdular. Ayrıca balistik füzelerin ve insansız hava araçlarının yayılmasını önlemek, uluslararası seyrüsefer ve petrol tesislerinin güvenliğini sağlamak ve BM kararlarına ve uluslararası meşruiyete bağlı kalmanın gerekliliği belirtildi.

-Liderler, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Büyük Tunb, Küçük Tunb ve Ebu Musa olmak üzere üç ada sorununa ikili müzakereler yoluyla barışçıl bir çözüme ulaşma girişimi ve çabaları da dahil olmak üzere tüm barışçıl adımlara desteklerini teyit ettiler. Uluslararası hukuk kuralları ve bu sorunu uluslararası meşruiyete uygun olarak çözmenin önemini vurguladılar.

-Liderler, Irak Cumhuriyeti’ni Kuveyt Devleti’nin egemenliğine ve topraklarının kutsallığına saygı duymaya ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarına, özellikle 833 sayılı karara, ayrıca iki ülke arasında akdedilen ve Birleşik Milletler’e bırakılan anlaşmalara uymaya çağırdılar. Liderler ayrıca Irak Cumhuriyeti’ne Kuveyt Devleti ile deniz sınırlarının çizilmesini tamamlama çağrısında bulundular.

-Liderler, ilgili Birleşmiş Milletler kararları ve Arap Barış Girişimi uyarınca 1967 sınırlarında iki devletli çözüm temelinde Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurularak, Filistin sorununa adil bir çözüme ulaşılması gerektiğini vurguladılar. Ayrıca yerleşimi ve tüm tek taraflı önlemleri durdurmak ve Kudüs kentindeki tarihi statükoya ve kutsallara saygı duymanın önemi ifade edildi.

-Liderler, Saygıdeğer Cumhurbaşkanı Dr. Reşad el-Alemi başkanlığındaki Yemen’deki Başkanlık Konseyi’ne desteklerini yinelediler. Körfez girişimi ve uygulama mekanizmasına, kapsamlı ulusal diyalogun sonuçlarına ve 2216 sayılı Güvenlik Konseyi Kararına uygun olarak siyasi bir çözüme ulaşmayı umduklarını ifade ettiler. Tüm Yemenli tarafları derhal Birleşmiş Milletler nezaretinde doğrudan müzakerelere başlamaya, ateşkesin sürdürülmesine uymaya ve Yemen halkının insani yardım ve kalkınma ihtiyaçlarını desteklemeye çağırdılar. Tüm ülkeleri bu eylemlerle mücadele etmek için iş birliği yapmaya, ayrıca 2216 ve 2624 sayılı Güvenlik Konseyi Kararlarında öngörülen silah ambargosuna uymaya çağırdılar.

-Liderler, Irak’ın egemenliğine, güvenliğine, istikrarına, kalkınmasına, refahına ve terörle mücadele çabalarına tam desteklerini teyit ettiler. Ayrıca Suriye krizine siyasi bir çözüm bulunması için adımların sıklaştırılması gerektiğini vurguladılar. 2254 sayılı Güvenlik Konseyi Kararına uygun olarak Suriye’nin birliğini ve egemenliğini, Lübnan halkının yanında durmasını ve Lübnan’ın egemenliğine, güvenliğine ve istikrarına ve Lübnan Silahlı Kuvvetleri’nin sınırlarını koruma ve aşırılık yanlıları ve terörist grupların tehditlerine direnme konusundaki desteği sürdürdüklerini dile getirdiler. Ayrıca Libya krizini Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak çözmeye yönelik çabalara desteklerini yinelediler. Tüm Libyalı tarafları seçimler yapmaya, devlet kurumlarını Birleşmiş Milletler gözetiminde birleştirmeye ve tüm yabancı savaşçıların ve paralı askerlerin ülkeden ayrılmasının gerekliliğine işaret ettiler.

-Liderler ayrıca Afganistan’da güvenlik ve istikrarı artırmanın, Afgan halkına insani yardım sağlama çabalarını yoğunlaştırmanın ve Afganistan’daki fiili otoriteye tüm Afgan halkının temel hak, çıkar ve özgürlüklerini garanti altına alma, kapsayıcı bir hükümet kurma ve Afgan topraklarının zarar görmemesini sağlama yükümlülüklerini yerine getirmesi çağrısında bulunmanın önemine vurgu yaptılar. Afgan topraklarının herhangi bir terörist grup tarafından veya uyuşturucu ihraç etmek için kullanılmamasını garanti altına almanın gerekliliğine işaret ettiler.

-Liderler, canın ve malın korunmasını sağlamak için uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler Tüzüğü uyarınca Ukrayna’daki krizi yatıştırmaya ve siyasi bir çözüm bulmaya yönelik tüm uluslararası çabaları destekleyen konumlarını teyit ettiler. Ayrıca bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarı sağlamanın önemine işaret ettiler.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi: Körfez-Çin Zirvesi yeni bir tarihi dönemi başlatıyor

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Selman bin Abdulaziz, Körfez-Çin zirvesinin açılışında yaptığı konuşmada, zirvenin Çin ile yeni bir tarihi dönemi başlattığını söyledi. Zirvenin, her alanda işbirliğini derinleştirmeyi, bölgesel ve uluslararası konularda görüşleri koordine etmeyi amaçladığını ifade ederek, bu işbirliğinin Çin ile olan dostluğun tarihsel derinliğe sahip olduğunu dile getirdi.

Veliaht Prens’in bu açıklaması, başkent Riyad’da Kral Abdulaziz Uluslararası Konferans Merkezi’nde Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri ve Çinli heyet başkanlarının huzurunda, Kral Salman bin Abdulaziz adına başkanlık yaptığı zirve sırasında geldi. Prens Selman açıklamasında, “Bugün, bölgenin ve dünyanın karşı karşıya olduğu birçok zorluk ve bu zorluklarla yüzleşmek için ortak kolektif eylemi harekete geçirmemizi gerektiren istisnai koşullar ışığında bir araya geliyoruz” şeklinde konuştu.

KİK ülkelerinin Pekin’i kendileri için vazgeçilmez ve önemli bir ortak olarak gördüklerini ve bu ortaklığın olumlu meyvelerinin ortak çıkarlara ve bölgenin güvenlik ve istikrarına yansıdığına dikkati çeken Veliaht Prens, Çin’in Devlet Başkanı Şi Cinping liderliğinde ulaştığı hızlı ekonomik büyüme ve büyük teknik gelişmenin bir başarı öyküsü olduğunu aktardı.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Körfez ülkelerinin Çin ile stratejik ortaklık düzeyini yükseltmeye büyük önem verdiğini belirterek, bu ortaklığın kazanımlarını en üst düzeye çıkarmak için çaba sarf edildiğini ayrıca iddialı kalkınma planları ışığında deneyim alışverişinde bulunma ve çeşitli ortaklıklar oluşturma arzusuna dikkati çekti.

Körfez-Çin ilişkilerindeki hızlı gelişmeye ve iki taraf arasındaki stratejik işbirliği alanlarındaki çeşitliliğe övgülerini dile getiren Veliaht Prens, ticaret, yatırım, enerji, eğitim, bilimsel araştırma, çevre ve sağlık gibi konularda işbirliğinin seviyesini daha geniş ufuklara taşımayı hedefleyen KİK ülkeleri ve Çin ile aralarındaki stratejik ortaklığa değer verdiklerini aktardı. Veliaht Prens ayrıca, iki taraf arasındaki işbirliğine yönelik stratejik çerçevenin güçlendirilmesindeki önemi nedeniyle 2023-2027 dönemine ilişkin ortak eylem planlarına değindi.

Açıklamasında, son yıllarda KİK ülkeleri ile Çin arasındaki ticaret hacmindeki kayda değer artışa da değinen Veliaht Prens, iki taraf arasında bir serbest ticaret bölgesinin kurulmasına yönelik müzakereleri görüştükten sonra büyümenin devam etmesini beklediğini aktardı. Prens Selman, bunun karşılıklı ticari çıkarların yönetimini kolaylaştırmak, gelecek vadeden yatırım fırsatlarından maksimum fayda sağlamak ve iki taraf arasındaki ortaklık alanlarının genişlemesini sağlamak için olduğunu vurguladı.

Muhammed bin Selman, KİK ülkelerinin gıda güvenliği ve küresel tedarik zincirlerinin entegrasyonunu ve enerji güvenliğini iyileştirmekte dahil olmak üzere küresel zorlukları ele almanın yollarını keşfetmek için Çin ile yakından çalışmakla ilgilendiğini bildirdi.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Körfez ülkelerinin, Çin’in işbirliği yolunu canlandırmak ve uluslararası çok taraflı eylemi güçlendirmekle ilgili inisiyatifler ortaya koyma çabasını takdir ettiğini belirterek, uluslararası toplumun odak noktasını işbirliğine, kalkınmaya ve insanlığın karşı karşıya olduğu ortak zorluklara yeniden yönlendirmenin önemi konusunda Pekin ile aynı düşüncelere sahip olduğunu kaydetti.

Körfez ülkelerinin bölgede güvenlik ve istikrarı artırmak için her türlü çabayı göstermeye devam edeceğine vurgu yapan Suudi Arabistan Veliaht Prensi, tüm bölgesel ve uluslararası gerilimler ve çatışmalar için siyasi çözümlere ve diyaloğa olan bağlılıklarına vurgu yaptı. Ayrıca, milislerin ve paralı askerlerin tüm Arap topraklarından çekilmesi çağrısında bulundu.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping de konuşmasında, ülkesinin başlangıcından bu yana Körfez İşbirliği Konseyi ile iletişim halinde olduğunu belirterek, küresel zorlukların üstesinden gelmedeki başarısına ve iki taraf arasında ekonomik ve endüstriyel entegrasyonu sağlama olasılığına işaret etti.

Körfez ülkeleriyle ilişkilerin karşılıklı güvene dayalı olduğuna dikkati çeken Cinping, ülkesinin küresel güvenlik çalışmalarında ön saflarda yer aldığını, uluslararası güvenliğe, kendi güvenliğine ve artan petrol ithalatına sarsılmaz desteğini sürdüreceğini söyledi.

İki taraf arasında yatırım konseyi, nükleer güvenlik merkezi kurma ve temiz enerjiye yatırım, bilgi işlem, dijital ekonomi ve kültür alanlarında işbirliğini geliştirme çalışmalarına vurgu yapan Çin Devlet Başkanı, ödeme sistemini yerel para birimlerinde etkinleştirmek için ortak çabalara değindi.

Çin-Suudi Arabistan ilişkileri: Riyad’daki üç zirve neden önemli?

Dr. Salih bin Muhammed el-Haslan (Körfez Araştırma Merkezi Başdanışmanı):

-Riyad ile Pekin arasındaki ilişkilerin gelişimi, Çin’in iki kutuplu uluslararası sistemde kısa sürede bir kutba dönüşmesi ile tutarlı bir stratejik vizyonu ifade ediyor.

-Bölgesel ve uluslararası ilişkiler konusunda uzmanlaşmış araştırmacıların katılımıyla Çin’in iç ve dış gelişmelerinin sürekli takibi, izlenmesi ve analizi yapılmalıdır.

-Çin’in bir süper güç haline gelmesindeki en önemli değişken, Çin toplumunun yaşadığı sıçramalara ve düşünsel değişimlere ayak uydurabilmesi ve modernleşme ikileminin üstesinden gelebilmesidir.

Riyad, 7 Aralık’ta üç zirveye tanıklık etti: İlki Çin ile Suudi Arabistan’ı birleştirdi. İkincisi İşbirliği ve Kalkınma için Riyad-Çin Körfezi Zirvesi başlığı altında Çin ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri arasında gerçekleştirildi. Çin ile Arap ülkeleri arasında üçüncü zirve, Riyad-Çin Arap İşbirliği ve Kalkınma Zirvesi başlığı altında yapıldı. Her üç zirve de büyük önem ve işaretler taşıyor:

Birinci işaret

Zirveler, Suudi Arabistan’ın kardeşleri arasında sahip olduğu yüksek statü ve takdirin sebebidir. KİK ve Arap Birliği liderlerinin bu zirvelere katılıma cömert bir şekilde karşılık vermesi de bu zirvelerin topraklarında düzenlemesine olanak sağladı. Üç zirve de öncelikle Suudi Arabistan’ın Körfez veya Arap ülkeleri düzeyinde ortak eylem vizyonunu ifade ediyor. Suudi Arabistan liderliğinin, kardeşlerinin çıkarlarını elde etmek için uluslararası hamlelerinde her fırsatı değerlendirme konusundaki kararlılığını gösteriyor.

Riyad, Suudi-Çin zirvesiyle yetinmedi. Çin Devlet Başkanı Şi’nin ziyaretini Suudi, Körfez ve Arap-Çin ortaklıklarını derinleştirmek için bir fırsat olarak gördü. Birden fazla zirve düzenlemek, Suudi Arabistan’ın diplomatik başarısıdır. Tabiri caiz ise zirveler, Suudi Arabistan’ın tescilli bir markası haline gelmiştir.

İkinci İşaret

Zirveler, Suudi Arabistan ile ABD arasındaki ilişkilerin dönüşümünü ifade ediyor. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı geçtiğimiz Perşembe günü zirveleri düzenleyeceklerini açıklayana kadar, bu tip buluşmaların sadece Suudi-Amerikan ilişkilerine has olduğuna dair bir izlenim vardı. ABD ile 2017 yılının Mayıs ayında Başkan Donald Trump’la benzer zirveler düzenlemiş ve bu zirvelere İslam dünyasından bir çok lider de katılmıştı. 2022 yılının Temmuz ayında düzenlenen bir başka zirve ise KİK ülkelerinin ve birçok Arap ülkesinin liderlerini bir araya getirdi. Çin Devlet Başkanı Şi ile üç zirve yapmak, Suudi Arabistan’ın bu istisnai diplomatik uygulamasının ABD ile sınırlı olmadığını gösterdi.

Amerikan iç siyasetinin Washington’ın uluslararası stratejilerine ve dış politikasına dayattığı yükler, dünyadaki müttefikleriyle tarihsel ilişkilerinin istikrarsızlaşmasına yol açtı. Bu durum, ABD’nin müttefikleriyle tarihi bağlarına rağmen ilişkiler hukukuna hak ettiği değeri vermediğini gösteriyor.

Üçüncü İşaret

Her üç zirve için de en önemli faktör, Suudi liderliğinin, dünya sahnesinde büyük bir güç olan Çin’in artan önemini fark etmesidir. Bu durum, Pekin ile ilişkilerin ortak çıkarlara hizmet edecek şekilde derinleştirilmesini gerektirir. Belki de Suudi Arabistan ve Çin ilişkilerinin son yirmi yıldaki hızlı gelişimi, bu farkındalığın açık bir kanıtıdır. Pekin’in, Riyad’ın öneminin farkına varmasıyla eşleşen bu farkındalık, onunla olan ilişkiyi kapsamlı bir stratejik ortaklık olarak sınıflandırdığı için açıktır.

Ticaret hacminin ikiye katlanması da dahi olmak üzere, Suudi-Çin ilişkilerinin gelişiminin göstergeleri oldukça fazla. Suudi Arabistan, 2021’de toplam 87 milyar dolarlık takasla veya iki ülke arasındaki ortak proje hacmi ve aynı düzeydeki ziyaret sayısında veya aralarında imzalanan anlaşma sayısında Çin’in en büyük ticaret ortağıdır. Suudi Arabistan, Çin’in ihtiyacının yaklaşık yüzde 20’sini karşıladığı için Çin aynı zamanda Suudi petrolünün en büyük pazarıdır.

Riyad ile Pekin arasındaki ilişkilerin geleceğine dair en belirgin göstergelerden biri iş birliğidir. Huajin entegre rafinaj ve petrokimya projesini geliştirmek için Aramco, Norinco Grup ve Çinli Bangjin Sensin şirketi arasındaki ortak projeler aracılığıyla, enerji ve silah üretimi gibi sektörler stratejik sektörler olarak kabul edilebilir. Ayrıca İletişim ve Gelişmiş Elektronik Sistemleri Şirketi ile Çin Elektronik Teknoloji Grubu arasında Suudi Arabistan’da insansız hava araçları (İHA) için bir fabrika inşa etme konusunda işbirliği de söz konusu.

Dün (7 Aralık’ta) imzalanan bu ve diğer projelerin, Çin ile Suudi Arabistan arasındaki siyasi ilişkiler için sağlam bir endüstriyel ve ekonomik temel oluşturacağına şüphe yok.

Riyad ile Pekin arasındaki ilişkilerin gelişimi, Sovyetler sonrası oluşan tek kutuplu sistemin yerini alan iki kutuplu uluslararası sistemde Çin’in kısa sürede bir kutba dönüşmesi konusundaki fikir birliğiyle tutarlı stratejik bir vizyon ifade ediyor. Tek kutuplu sistem bugün, bir yandan güç dengelerini değiştiren kapsamlı teknik, ekonomik ve finansal gelişmelerden kaynaklanan büyük zorluklarla, öte yandan ABD’nin durumu ve dünyadaki statüsü ve rolünü olumsuz etkileyen yapısal sorunlar ve keskin siyasi kutuplaşmadan muzdarip olmasıyla karşı karşıya.

Çin, dünyanın en kalabalık ülkesi ABD’den sonra ikinci büyük ekonomisidir. 2001’de yüzde 4 olan dünya ticaretindeki payı 2021’de yüzde 13’e yükseldi ve çok sayıda ülkenin ilk ticaret ortağı oldu. Çin’in yaklaşık on yıl önce duyurduğu Kuşak ve Yol Girişimi, Asya’yı, Avrupa ve Afrika’ya birçok yönden bağlayan bir ticaret ve altyapı ağı kurarak, Çin’in dünyanın en büyük ekonomik gücü olma arayışının açık ve net bir kanıtı olarak değerlendirilebilir. Kuşak ve Yol girişimi çerçevesinde, 100’den fazla ülke ve uluslararası kuruluşun Çin ile iş birliği protokolüne imza atması, dünyanın yaklaşmakta olan Çin gücüne olan inancının kanıtıdır. Dolayısıyla Suudi ve Arapların, Pekin ile ilişkileri geliştirmeye ve stratejik seviyelere çıkarmaya ilgi duyması şaşırtıcı değil.

Geriye kalan en önemli soru, Çin’in ekonomik gücünü, dünya sahnesinde etkili olmak için çalışan siyasi bir güce dönüştürmek isteyip istemediğidir. Çin uluslararası eylem gündemini belirlemede ve tüm karmaşık uluslararası sorunlarda bir ortak olabilir mi? Pekin, diplomatik faaliyetlerini coğrafi çevresiyle sınırlamadan ekonomisini siyasi bir güce dönüştürmekte istekli olacak mıdır?

Uluslararası olaylar hakkında yorum yapma hevesi ve ABD’ye ve genel olarak Batı’ya karşı sert dil kullanımı da dahil olmak üzere, bu eğilimi gösteren çok az gösterge var. Ayrıca Ortadoğu, Afrika, Afganistan ve Asya işleri için özel temsilciler atamanın yanı sıra, Ortadoğu’daki güvenlik ve istikrar girişimi ve Suriye’deki çatışmayı sona erdirme girişimi de dahil olmak üzere bölgesel sorunları çözmek için girişimlerde bulundu. Bunlar önemli ön göstergeler olmaya devam ediyor. Ancak güvenlik, kalkınma, çoğulculuk, uluslararası hukuka saygı ve uluslararası kurumların aktivasyonu hakkında tekrarlanan Çin retoriğinin ötesine geçen, kapsamlı bir dünya vizyonuna ve Çin’in rolüne dayanmaları gerekiyor. Çin’in süper güç olması için sadece ekonomik üstünlük yetmiyor, bunun için açıkça ilan ettiği ve uğruna fedakârlık yapmaya hazır olduğu küresel bir mesaj taşıması gerekiyor. Bu mesajın varlığı, İran’ın bölgede yaptığı gibi milis istihdamı da dahil olmak üzere, güvenlik ve istikrara yönelik tehditler konusunda Çin’in tutumunu ve kararlı tavırlarını daha net hale getirir. Ortaklar arasında manevra yapmak (örneğin, Arap ülkeleri ile İran veya Rusya ile Avrupa Birliği arasında), seçimlerini yapması gereken büyük güçlere değil, küçük ve orta ölçekli devletlere uygun bir yaklaşımdır.

Çin’in büyük bir güç olma yolunda dönüşümündeki en önemli değişken, kendi iç koşullarında kalmakta ve Toplum ve siyaset bilimci Samuel Huntington’ın yaklaşık yarım asır önce uyardığı modernleşme ikilemini aşmak için gelişiminin yansımaları, iç istikrarı ve siyasi sisteminin bu sıçramalara uyum sağlama yeteneği ve Çin’de meydana gelen entelektüel değişimlerle yansımaktadır.

Bu nedenle, Suudi Arabistan’ın Çin ile ilişkilerindeki bu büyük gelişme ve onunla stratejik ortaklık kurma eğilimi ışığında, bölgesel ve uluslararası ilişkilerde uzman araştırmacıların dahil olduğu iç ve dış tüm gelişmeler sürekli olarak izlenmeli, takibi ve analizi yapılmalıdır.

Burada şu soru ortaya çıkıyor: Mevcut bilimsel kapasitemiz, stratejik ilişkiler kurmayı ve dünyanın tanık olduğu büyük dönüşümleri, etkilerini, yarattıkları fırsatları ve zorlukları değerlendirmeyi desteklemek için yeterli mi? Kapasitemizin mevcut olduğuna şüphe yok, ancak dağılım, bireysel çabaya bağımlılık ve onları politika yapımında yararlanabilecek kurumlara aktaran zayıf kanallar nedeniyle kusurlular. Sonuç olarak, Çin’e olan ilgi, ekonomik gelişme ve olaylarla sınırlı kalmamalı, kapsamlı ve sürdürülebilir olmalıdır.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı: Çin ile ilişkilerimiz karşılıklı güvene dayalıdır

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan bin Abdullah dün (Çarşamba), uluslararası arenada yaşanan gelişmeler ve değişimler ışığında, ülkesi ile Çin arasındaki ilişkilerin stratejik ve yakın olduğunu belirtti. İki ülke arasındaki ilişkilerin dostluk, karşılıklı güven, iş birliği ve sürekli koordinasyon ile karakterize olduğuna işaret eden Bakan, üst düzey ortak komitenin birçok alandaki gelişimine yaptığı katkıyı dile getirdi.

Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping, Kral Selman bin Abdulaziz’in davetlisi olarak dün üç günlük resmi bir ziyaret için Riyad’a geldi. Çin Devlet Başkanı’nın ziyareti sırasında 30’dan fazla ülke lideri ve uluslararası kuruluşun katılımıyla ‘Suudi Arabistan-Çin’, ‘Körfez-Çin’ ve ‘Arap-Çin’ olmak üzere üç zirve düzenlenecek. Söz konusu zirvelere Veliaht Prens Muhammed bin Selman bin Abdulaziz de katılacak.

Prens Faysal bin Ferhan, Suudi Basın Ajansı’na, Riyad’ın üç zirveye ev sahipliği yapmasının, ülkelerimiz arasında seçkin stratejik ilişkiler geliştirme konusundaki ortak kararlılığı teyit ettiğini söyledi. Suudi Dışişleri Bakanı herkes için daha fazla güvenlik, istikrar, büyüme ve refah elde etmek için ülkesinin siyasi, ekonomik, sosyal ve kalkınma alanlarında iş birliğini yoğunlaştırmak adına Çin, Körfez ve Arap ülkeleriyle çalışma arzusunu dile getirdi. Suudi Bakan Riyad ile Pekin arasındaki ekonomik ilişkilerin, iş birliği, karşılıklı fayda ve sürdürülebilir kalkınma için umut verici fırsatlar sunan “Suudi Vizyonu 2030” ve “Kuşak ve Yol Girişimi” ışığında hızlandırılmış bir hızla ilerlediğini sözlerine ekledi. Çin’in, Krallığın ticaret ortağı ve 2018’den bu yana Suudi ihracat ve ithalatı için bir hedef olarak ön planda yer aldığını söyleyen Prens Faysal bin Ferhan, 2021’de ticaret hacmindeki artışın 2020’ye göre yüzde 39 artışla 309 milyar riyal olduğuna işaret etti.

Şi Cinping, Suudi Arabistan’ın turizm destinasyonları arasına alındığını duyurdu

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, ülkesinin Çinli turist grupları için yurt dışı destinasyonları listesine Suudi Arabistan’ı da eklediğini açıkladı. Çin haber ajansı Şinhua tarafından bildirildiğine göre Şi, iki halk arasında personel değişiminin yanı sıra kültürel ve halklar arası iletişimin de artırılacağını vurguladı.

Şi ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman arasında Riyad’da gerçekleşen görüşmenin ardından açıklama yapan Çin, her iki ülkedeki mevcut kaynakları ortak çıkarlara ulaşacak şekilde yatırım için kullanma fırsatlarına dikkat çekti.

Suudi Arabistan Turizm Bakanlığı tarafından yayınlanan istatistikler, Çinli turist sayısının bu yıl yaklaşık 20 bin ziyaretçiye ulaştığını gösteriyor. İki ülkenin aldığı kararların ardından Suudi Arabistan’a gelen Çinli turist sayısının önümüzdeki dönemde daha da artması bekleniyor.

Suudi Arabistan Turizm Bakanı Ahmed el-Hatib, Çin resmi haber ajansı Şinhua ile yaptığı röportajda, Çinli turistleri ülkeye çekmeyi dört gözle beklediğini söyledi. Hatib, “Suudi Arabistan, Çin vatandaşlarına turist vizelerini zorluk yaşamadan almaları için kolaylıklar sağlayarak onları ülkeye çekmeye çalışıyor” ifadesini kullandı.

Riyad Havalimanı şirketleri, Çinli turistlerin ülkeye girişlerini ve seyahat deneyimlerini kolaylaştırmak ve dil engelini aşmalarını sağlamak için uygun tüm hizmetleri sunmaya yönelik belli standartlar üzerinde çalışmaya başlandığını duyurdu. Ayrıca Çin’deki muadilleri ile uyumlu ödeme yöntemlerini içeren bir sistem üzerinde çalışıldığını aktardılar.

Suudi Arabistan Turizm Bakanlığı, Çinceye hakim tur rehberleri sağlamak için çalışıyor. Diğer yandan Riyad okul müfredatında Çince öğretimi verilmesi konusunda Çin ile bir de anlaşma imzaladı.

Suudi Bakan, Turizm Bakanlığı ve UnionPay’in, daha fazla Çinli turistin ülkeye çekilmesine katkıda bulunmak amacıyla Çinli UnionPay kart sahiplerinin Suudi Arabistan’daki ödeme işlemlerini kolaylaştırmak için bir mutabakat zaptı imzaladığını kaydetti.

Suudi Turizm Bakanlığı’nın 2023 yılında toplam turizm harcamalarının 264 milyar riyale ve toplam turist sayısının da 3,1 milyona ulaşmayı hedeflediği kaydedildi. Bakanlık Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya yaklaşık yüzde 5,2 oranında katkısının yanı sıra sektörde 834 bin kişiye istihdam sağlama ve yaklaşık 1,6 milyon doğrudan ve dolaylı işle yeni iş yolları ve meslekler yaratma hedefini de duyurdu.

Suudi Turizm Bakanlığı 1,5 milyar riyal değerinde 18 binden fazla kuruluş için mini ve mikro turizm projelerini destekleme stratejisi kapsamında üç program başlattığını bildirdi. Bakanlık ayrıca iç turizmi canlandırmak için bir kampanya başlattı. 2022’nin ilk beş ayında yurt içi ziyaretler 33 milyonu aştı. Turistik konaklama tesislerinde de artış yaşanırken ülkede toplam 515 konaklama tesisi ve 163 binden fazla oda bulunduğu bilgisi paylaşıldı.

Suudi Arabistan Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı: Çin, endüstriyel yatırımlar alanında küresel bir ağırlığı temsil ediyor

Suudi Arabistan Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Bender el-Harif, Suudi Arabistan ile Çin arasında sanayi ve madencilik de dahil olmak üzere tüm işbirliği alanlarına yansıyan büyüyen stratejik ortaklığın önemini vurguladı.

İki ülke arasındaki işbirliğinin son 5 yılda kayda değer bir büyüme kaydettiğini söyleyen Harif, 2021 yılında petrol dışı ihracatın 36 milyar riyali aştığını ifade etti. Suudi Arabistan’ın aynı dönem için Çin’den yaptığı ithalatın ise 112 milyar riyali aştığına dikkati çeken Harif, ülkesinin Çin’e yaptığı ihracatın başında petrokimya ve türevleri olduğunu Çin’in ise Suudi Arabistan Krallığı’na yaptığı en önemli ihracat kalemlerinin ağır makine, elektronik, araç ve yedek parçalar olduğunu bildirdi.

Suudi Sanayi Fonu’nun 6 ortak projenin finansmanına katkı sağlaması nedeniyle ortak projelerin iki ülke arasındaki işbirliği hacminin önemli bir bölümünü oluşturduğuna işaret eden Harif, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Şubat 2019’da Çin’e yaptığı ziyaret sırasında imalat sanayileri, petrokimya, ilaç endüstrileri ve diğerleri dahil olmak üzere bir dizi sektörde imzalanan anlaşmalar dahil Pekin ve Riyad’ın ortak girişimler kurmak için çeşitli anlaşmalar imzaladığını söyledi.

Harif, Suudi Sanayi Şehirleri ve Teknoloji Bölgeleri Kurumu’nun plastik, metal, seramik, beton ve gıda endüstrilerinin yanı sıra çeşitli planlama, inşaat ve uygulama aşamalarındaki yaklaşık 10 fabrikaya ek olarak çeşitli alanlarda faaliyet gösteren Çin merkezli 7 fabrikaya ev sahipliği yapması nedeniyle yatırım alanının işbirliği hacminde büyük bir paya sahip olduğunu ifade etti. Ayrıca Jubail ve Yanbu Kraliyet komisyonu (RCJY) için Çinli şirketlerle farklı aşamalarda yaklaşık 12 proje olduğunu söyleyen bakan, şirketlerin bazılarının faaliyette, diğerlerinin ise prosedür veya tasarım aşamasında olduğunu kaydetti.

Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı, Çin’in sanayi yatırımları alanında küresel bir ağırlığı temsil ettiğini belirterek, iki ülke arasında gelecekteki işbirliği alanları için büyük fırsatlara dikkati çekti. Ülkesinin petrokimya, imalat ve madencilik endüstrileri, yenilenebilir enerji ve diğer alanlarda bir dizi yatırıma sahip olduğuna atıfta bulunan Harif, bakanlığın endüstriyel teknolojileri yerelleştirmeyi, mevcut yatırımları geliştirmeyi ve endüstriyel alanlara yatırım yaparak Çinli şirketlerle işbirliğini geliştirmeyi hedeflediğini aktardı. Harif, Suudi Arabistan’daki Çin yatırımlarının GSYİH’ya katkıyı arttıracağını ve yeni iş fırsatları yaratacağını söyledi.

Harif, Suudi Arabistan’da pek çok sanayi sektörünün gelişmesi için uygun altyapının bulunduğunu belirterek, bunların makine ve teçhizat, balık yetiştiriciliği ile ilgili endüstriler, tıbbi cihazlar, ilaçlar ve otomobiller (arabalar, elektrikli arabalar, piller ve cam) olduğunu kaydetti.

Açıklamasında, Çin’in maden zengini ülkelerden biri olması nedeniyle, ülkesinin madencilik alanında Çin ile işbirliğini artırma konusundaki istekliliğini yineleyen Harif, “Çin, fosfat, nadir toprak elementleri, kuvars ve bakır üretiminde ileri bir konuma sahiptir ve elmas üreten ülkelerden biri olarak kabul edilir” dedi. Bakan, Çin’in tüm metal endüstrilerinde çok ileri düzeyde olduğunu vurguladı.

Suudi Bakan, Suudi-Çin ortak komitesinin Suudi Arabistan ile Çin arasında kapsamlı stratejik ortaklık ilişkileri geliştirmede oynadığı önemli role değinerek, bakanlığın iki ülke arasındaki ortaklık için umut verici endüstriyel fırsatlar sunan 2030 Vizyonu çerçevesinde sanayi ve madencilik alanlarındaki ilişkileri güçlendirme planları hazırladığını bildirdi.

Suudi Arabistan ve Çin arasında enerji alanında iş birliği

Suudi Arabistan Enerji Bakanı Abdulaziz bin Selman, ülkesi ve Çin arasındaki ilişkilerin özgün bir değişime tanık olduğunu, bunun iki ülkenin liderliklerinin gösterdiği ilgiyi ve bunları çeşitli alanlarda geliştirme isteklerini yansıttığını vurguladı. İki tarafın, Suudi Arabistan’ın üç kıta arasındaki seçkin konumundan yararlanmak için Suudi Arabistan’daki Çin fabrikalarının bölgesel merkezi aracılığıyla, enerji sektörü tedarik zincirlerindeki iş birliğini pekiştirmeye çalıştığını vurguladı.

Prens Abdulaziz çarşamba günü Riyad’da düzenlenen Çin-Arap Zirvesi vesilesiyle SPA’ya yaptığı açıklamada, ülkesinin Çin ile en önemlisi çeşitli enerji alanları olmak üzere birçok alanı kapsayan güçlü ilişkileri ve yakın stratejik bağlarının olduğunu açıkça belirtti. “Çin, iki ülke arasındaki yüksek ticaret hacmi ve son beş yıldaki istikrarlı yıllık büyüme kapsamında, Suudi petrol ihracatı için ilk destinasyon haline geldi” ifadelerini kullanan Abdulaziz, enerji alanındaki Suudi-Çin ilişkilerinin birçok ortak yatırımı kapsadığına dikkat çekti.

Enerji alanlarında ikili iş birliğini geliştirmek için çalışmaya iki tarafın da istekli olduğunu belirten Prens Abdulaziz bin Selman, enerji üreten ve tüketen ülkeler arasında dünyada ön sırada yer almaları nedeniyle aralarındaki sürekli fikir alışverişinin önemini vurguladı. Küresel petrol piyasasının istikrarını sağlamada iki ülke arasındaki iş birliğinin etkisini, gelecekteki zorluklarla yüzleşmek için etkili iletişimi sürdürmek ve ortaklığı geliştirmek için sürekli çaba sarf ettiklerini belirten Enerji Bakanı, Suudi Krallığı’nın bu alanda Çin’in güvenilir bir ortağı olmaya devam edeceğini vurguladı.

İki taraf arasında iş birliğinin sağlandığı alanlara, ham petrolün petrokimyaya dönüştürülmesi, yenilenebilir enerji, temiz hidrojen, elektrik projeleri ve nükleer enerjinin barışçıl kullanımları projelerine değindi. Çin’in Bir Kuşak-Bir Yol Projesi kapsamında bulunan ülkelerdeki iş birliği ve ortak yatırıma atıfta bulunan Bakan, her iki ülkede de entegre arıtım ve petrokimya komplekslerine yönelik yatırıma dikkat çekti.

İki ülkenin de yenilenebilir enerji alanında ortak iş birliğini geliştirme arzusunu vurgulayan Bakan Selman, Çin’in bu alanda önde gelen üreticilerden olduğuna dikkat çekti. Bu sebeple büyük bir gelişme yaşayan Suudi Arabistan’da yenilenebilir enerji sektörünün teşvik edilmesi için en önemli ortaklardan biri olduğunu vurguladı. Nitekim Suudi Arabistan, 2030 yılına kadar elektrik üretiminde kullanılan ulusal enerji payında yenilenebilir enerjiyi artırmayı hedefliyor.

İki ülkenin temiz hidrojen alanındaki iş birliğine değinen Bakan, zira temiz hidrojen enerjisinin artan rolüne ve iki tarafın da sürdürülebilir enerji gelişimini desteklemek için temiz, sürdürülebilir ve düşük karbonlu enerji hedeflerine işaret etti.

Çin ve Suudi Arabistan’ın iklim meselelerinde iş birliğinde bulunma arzusunu doğrulayan Enerji Bakanı, krallığın emisyonda karşılaşılan zorlukları ele almak için entegre ve kapsamlı olarak, döngüsel karbon ekonomisi yaklaşımı ile Paris Anlaşması doğrultusunda emisyonlara odaklanmanın önemini vurguladığını ifade etti.

(Riyad/Şarku’l Avsat)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *