İslam’da can güvenliği: Kısasta hayat vardır!

İslam’da can güvenliği: Kısasta hayat vardır!

İslam, insanların her hakkını korur ve kişinin can ile mal güvenliğini sağlamayı temel alır. Amaçlanan adil dünya düzenini sağlayabilmek için de bazı temel kaideler belirlenmiştir.

 Bu kaidelerin en önemlisi insanın can güvenliğinin korunmasıdır. Kasten adam öldürmenin cezası olarak da kısas hükümlerinin uygulanmasını farz kılar.

Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas emredildi. Buna göre hüre hür, köleye köle ve kadına da kadın kısas edilir. Fakat kâtil, öldürdüğü kimsenin yakını tarafından affedilirse kısas düşer. O zaman affeden, uygun görülen diyeti kabul etmeli, affedilen de diyet borcunu güzelce ve tam olarak ödemelidir. Bu, Rabbinizin bir hafifletmesi ve merhametidir. Bütün bunlara rağmen kim Allah’ın koyduğu sınırı aşarsa, pek acı bir azabı hak etmiş olur. Ey akıl sahipleri! Sizin için kısasta hayat vardır. Umulur ki böylece hem öldürmekten hem de öldürülmekten korunursunuz. (Bakara – 178, 179)

İslam, insanın her türlü hakkını koruyan, onun can ve mal emniyetini sağlayan bir dünya düzeni tesis eder ve bunu gerçekleştirmek için de lazım gelen temel kaideleri belirler. Bu temel kaidelerin en önemlilerinden biri insanın can güvenliğidir. İslam, kısas emriyle bu hususta en keskin çareyi ortaya koyar.

İSLAM’DAN ÖNCE İNTİKAM VARDI

İslam’dan önce Araplar’da kabileler arası savaş, baskın, yağma, öç alma adetleri çok yaygındı. Kabile mensupları dışında kalan insanların hayatlarına değer verilmiyor ve hunharca katlediliyorlardı. Bu da güçlünün zayıfı ezmesine, adaletin ortadan kalkmasına neden oluyordu. Araplar da “Hayatı korumanın çaresi öldürmektir” diyor, öldüreni öldürmek suretiyle intikam alıyorlardı. Fakat bunu yaparken adalete riayet etmedikleri için bir sürü insan canından oluyordu.

Rivayetlere göre bu ayetin nazil olmasına da Arapların bu adet ve tutumları sebep oldu.

KASTEN GERÇEKLEŞMELİ

Kısas kelimesinin kökünde, ‘izlemek, izini takip etmek ve kesmek’ manaları vardır. Öldürme suçunu ve suçlusunu takip edecek ihtilafların bitirilmesi kısasla mümkün olacağından bu ismi almıştır. Yazının girişinde zikredilen ayet-i kerimeyle ölümle alakalı kısas cezası ve ona dair hükümler belirlenir. Bunun için öldürme olayının “kasten” gerçekleştirilmiş olması gerekir. Hataen meydana gelen öldürme olaylarında geçerli olan hükümleri Nisa Suresi 92. ayet, ölüm haricinde vuku bulan yaralamalarla alakalı hükümleri ise Maide Suresi 45. ayet belirler.

MAĞDURUN HAKLARI KORUNUR

İslam’a göre herkes kendi işlediği suçtan sorumlu olur. Suçluya da işlediği suça denk bir ceza verilmesi istenir. Kasten adam öldürenin öldürülmesi ve kasten yaralayıp sakat bırakanın da aynı şekilde cezalandırılması, bu yüzden mağdur olan kimselerin haklarının korunması esasına dayanır. Bu gibi suçlar şahsi hakların ihlali olarak değerlendirildiği için bu hususta mağdur olan tarafa yani öldürülen kimsenin yakınlarına ve yaralanan şahsa söz hakkı tanınmıştır. Suç kasten işlenmişse, mağdur tarafın kısas isteme veya kısas yerine diyet talep etme hakları vardır.

HAYAT HAKKI EMNİYETE ALINIR

Kısas, insanın hayat hakkını emniyet altına almayı hedefler. Zira hayat hakkı, insan haklarının temelini oluşturur. Diğer hakların kullanılması ise tümüyle hayat hakkına bağlıdır. Kasten adam öldürme ve yaralamalar kısasla cezalandırılarak insan hayatına yönelik haksız tecavüzlerin önü kesilir. Ayrıca suçlu, işlediği suça denk bir ceza görmüş ve böylece adalet gerçekleşmiş olur.

AFFETMEK TAVSİYE EDİLİR

Kısasla alakalı ayetlerde “affetmek” özellikle tavsiye edilir. Maide Suresi 45. ayette “Kim kısas hakkını bağışlarsa bu, onun günahları için bir keffâret olur” beyanıyla bunun ahirette günahlara kefaret olacağı belirtilir. Böylece yüksek ahlâkî duyguların hâkim olduğu ve İslâm kardeşliğinin yaşandığı bir toplum hayatı hedeflenir. Kısas, aslî bir hak ve ilk borçtur. Af ise bir fazilettir. Bu fazilet, ya tam olarak bedelsiz şekilde ya da diyet veya bir bedel karşılığında yapılır.

SONRASI DA DÜŞÜNÜLÜR

Bununla birlikte Bakara 178’te “Bütün bunlara rağmen kim Allah’ın koyduğu sınırı aşarsa, pek acı bir azabı hak etmiş olur” buyrularak kısas, diyet veya af, bunlardan hangisi olursa olsun karşılıklı anlaşma gerçekleşip, hüküm karara bağlandıktan ve icra edildikten sonra tarafların birbirlerinin hukukuna saygılı olmaları istenmekte, buna riayet etmeyenler acı bir azapla tehdit edilir.

FARZ KILINMIŞTIR

Sonuç olarak, ihtiva ettiği hayati güzellikler ve hedefler itibariyle çok önemli olan kısas, günahlardan korunabilmemiz, öldürmeden, kısası ihmal veya kötüye kullanmaktan sakınıp, hayatımızı ve yaşama hakkımızı muhafaza edebilmemiz için farz kılınmıştır.

(Zeynep Betül Erhun/Yeni Şafak)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *