İSİPAB 16’ncı Konferansında 17. toplantının yeri kararlaştırıldı

İSİPAB 16’ncı Konferansında 17. toplantının yeri kararlaştırıldı

“Paylaşım, Vicdan ve İslam: Filistin, Göç ve Afganistan” temasıyla düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) 16’ncı konferansın kapanış oturumunda konuşan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, 17. Konferansın Tunus’ta yapılacağını duyurdu.

İstanbul Kongre Merkezi’nde “Paylaşım, Vicdan ve İslam: Filistin, Göç ve Afganistan” temasıyla düzenlenen İSİPAB 16’ncı Konferansı’nın kapanış oturumunda TBMM Başkanı Mustafa Şentop kapanış konuşmasını yaptı.

‘İslam alemini yakından ilgilendiren konuları görüştük’

“Paylaşım, Vicdan ve İslam: Filistin, Göç ve Afganistan” temasıyla düzenlenen konferansta Şentop, ev sahipliği yaptıkları konferansı başarıyla tamamlamaktan memnuniyet duyduklarını dile getirdi. Gerçekleştirdikleri oturumlarda, Filistin, Afganistan ve göç konuları başta olmak üzere İslam alemini yakından ilgilendiren pek çok konuda görüş alışverişinde bulunduklarını aktaran Şentop, uluslararası alanda şahit oldukları köklü değişiklikleri dikkate aldıklarında, İslam ülkeleri olarak bu dönüşüme kayıtsız kalmalarının mümkün olmadığını ifade etti.

Mustafa Şentop, bu dönüşümün aktif bir öznesi olmanın ve İslam dünyasının karşı karşıya kaldığı hayati meselelerin çözümü için hep birlikte çaba göstermenin herkesin dini vazifesi, vecibe-i insaniyet ve vicdaniyeden olduğunu savundu.

‘İnsanlığın karşısına yeni sınamalar çıkıyor’

Şentop, ”Günümüz gerçekleri, insanlığın karşısına her geçen gün yeni sınamalar çıkartıyor. İslam dünyası olarak bunlara karşı ancak ortak adımlar atarak kalıcı çözümler bulabiliriz. Devralmış bulunduğumuz İSİPAB Dönem Başkanlığımız süresince İslam dünyasını yakından alakadar eden konularda parlamenter mekanizmaları bu anlayışla ve süratle devreye sokmaya yönelik çabalarımızı sürdüreceğiz” diye konuştu.

İSİPAB çatısı altında parlamenter düzeyde ortaya koydukları gayretlere tüm üye ülkelerin desteklerini sürdüreceğine inancının tam olduğunu belirten Şentop, “Bu vesileyle, Filistin davası, Kudüs, Afganistan bağlamında dayanışma gösterilmesiyle İslam düşmanlığı, yabancı düşmanlığı, terör, düzensiz göç, salgın, iklim değişikliğiyle mücadele alanlarında iş birliği yapılması gibi hususlarda bugün kabul ettiğimiz İstanbul Bildirisi’nde vücut bulan ortak irademiz ve kararlarımızda, tüm parlamenterlerimize katkıları dolayısıyla şükranlarımı sunuyorum.” ifadelerini kullandı.

17. konferans için yer belirlendi

Bu toplantıların, İslam dünyasında var olan tefrikaların bertaraf olmasına ve ümmetin vahdetinin sağlanmasıyla birlikte meşveret mekanizmalarının artırılmasına vesile olmasını temenni eden Şentop, İSİPAB 17. Konferansı’nda Tunus’ta bir araya gelineceğini sözlerine ekledi.

İstanbul Deklarasyonunda ‘Demokrasi’ vurgusu yapıldı

İSİPAB Türk Grubu Başkanı Orhan Atalay’ın okuduğu 22 maddelik deklarasyonda, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) kurucu ilkelerine, özellikle diğer devletlerin içişlerine karışmama, devletlerin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı gösterme ve ihtilafların diyalogla barışçıl yollarla çözülmesi ilkelerine bağlılık yinelendi.

BM ve uzman kuruluşlarının, özellikle dünya barışının, bölgesel güvenliğin, insan haklarına ve devlet egemenliğine saygının tesis edilmesine yönelik çalışmalarının geliştirilmesine olumlu ve verimli katkıları sürdürme kararlılığının yeniden teyit edildiği deklarasyonda, insan haklarına saygı ve demokrasinin güçlendirilmesi, toplumların kalkınması yeniden teyit edildi, parlamentoların insan haklarına saygıyı, hoşgörüyü ve ayrımcılık yapmamayı ulusal ve uluslararası düzeyde teşvik etmedeki önemli rolü ve sorumluluğu hatırlatıldı.

Bölgesel ve küresel mesele, krizleri vicdan ve paylaşımı ön planda tutan İslami bir anlayışla çözme çabalarının yararlılık ve gerekliliğine inanıldığı vurgulanan deklarasyonda, uluslararası toplumun, Arap-İsrail çatışmasının çözümünde özellikle Filistin halkının tüm meşru haklarından yararlanması ve başkenti Kudüs-ü Şerif olan bağımsız bir devlet kurması, böylece Filistinli mültecilerin Birleşmiş Milletlerin ilgili kararlarına uygun olarak anavatanlarına geri dönüş koşullarını sağlamadaki sorumluluğu hatırlatıldı.

Deklarasyonda, Afganistan’daki kritik insani durumun yanı sıra devam eden terör tehdidi ve yüksek istikrarsızlık riskinden derin endişe duyulduğu, süregelen bölgesel ve küresel sığınmacı krizinin ağır sonuçlarının bilincinde olunduğu ve mültecilere insani yardım sağlamanın sadece ev sahibi ülkelerle bölgedeki ülkelere yüklenemeyecek kadar büyük bir külfet olduğunun akılda tutulduğu kaydedildi.

Irkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve nefret söyleminin dünya genelindeki rahatsız edici yükselişinden, toplumların barış ve uyumuna karşı oluşturduğu büyük tehditten derin endişe duyulduğu vurgulanan deklarasyonda, Kovid-19 salgınının, bu tehlikeli tehditlerdeki artışı şiddetlendirmek suretiyle halihazırda savunmasız durumdaki kişilere yönelik damgalama ve şiddetin artmasına yol açan olumsuz etkisinin farkında olunduğu dile getirildi.

Yanlış bilgilendirme, dezenformasyon ve yalan haberlerin endişe verici oranda yayıldığı, özellikle sosyal medya platformları üzerinden yayılan dezenformasyon ve yalan haberlerin halkı yanlış yönlendirmek, kutuplaşma yaratmak, nefret suçları ile ayrımcılığı teşvik etmek için kullanıldığı belirtilen deklarasyonda İslamofobi, popülizm, ırkçılık ile yabancı karşıtlığının yükselişini artırdığını, İSİPAB’a üye olmayan ülkelerdeki Müslüman azınlıklara yönelik şiddeti kışkırtılmasından endişe duyulduğu ifade edildi.

İslamofobinin, ırkçılığın en yaygın biçimleri arasında yer almasından derin endişe duyulduğu aktarılan deklarasyonda, İSİPAB’a üye olmayan ülkelerdeki Müslüman azınlık toplulukların maruz kaldığı insan hakları ihlallerinin, İSİPAB gündemine daha fazla dahil edilmesine ve kurumsal izlemeye ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.

Terörün kolektif güvenliğe, istikrara ve refaha yönelik risklerinin ve İslam dünyasının imajı üzerindeki haksız etkisinin hatırlatıldığı deklarasyonda, terörizmle mücadelenin, terör örgütleri arasında ayrım yapılmaksızın kapsamlı bir stratejiyle yapılması gerektiği kaydedildi.

Kovid-19 salgınının insanlığa yönelik en hayati ve acil tehditlerden biri olduğunun ve herkes güvende olana kadar kimsenin koronavirüse karşı güvende olmayacağının bilincinde olunduğu belirtilen deklarasyonda, salgına karşı tüm ülkelerin aşılara eşit, uygun maliyet ile zamanında ve evrensel erişiminin sağlanmasının önemi yinelendi.

Deklarasyonda, “Filistin Davasının; birliğimizin, ülkelerimizin ve halklarımızın kaygıları ve savunuculuk faaliyetlerindeki merkezi konumunu ve Birleşmiş Milletlerin ilgili kararları uyarınca, başkenti Kudüs-ü Şerif olan bağımsız bir devlet kurmak amacıyla meşru haklarını arayan Filistin halkıyla dayanışmamızı yeniden teyit eder; şehrin karakterini ve kimliğini değiştirmek amacıyla işgal kuvvetleri tarafından İslami ve Hristiyan yerleşim yerlerinde ve Kudüs-ü Şerif sakinlerine yönelik yerleşim faaliyetlerini ve ihlallerini kınamaktadır.” denildi.

Birleşmiş Milletleri ve uzman kuruluşları, Filistin halkının yanı sıra işgal altındaki topraklarda bulunan anıtlar, mimari ve kültürel alanlar için gerekli korumayı sağlamaya ve işgalci İsrail kuvvetlerini Filistin halkına uygulanan haksız ablukayı kaldırmak için zorlamaya çağıran deklarasyonda, Afganistan halkını oluşturan tüm etnik grupların temel insan haklarını koruyan kapsayıcı ve herkesi temsil eden bir siyasi sisteme yönelik desteğe vurgu yapıldı.

Uluslararası topluma; etkin, şeffaf ve hesap verebilir mekanizmalar aracılığıyla Afganistan’a acil insani yardım sağlama çabalarını artırmak ve Afgan halkının geçim kaynaklarını korumak için önlemler almak için çağrıda bulunulurken, kronikleşen mülteci durumlarını hafifletmek üzere adil yük ve sorumluluk paylaşımı yapılması gerektiği bildirildi.

Üye devletler üzerindeki göç baskısını azaltmak ve yerinden edilmiş kişilerin güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde geri dönüşleri için gösterdikleri çabaları desteklemeye yönelik ortak politikalar geliştirme ihtiyacının vurgulandığı deklarasyonda, sığınmacı krizinin temel nedenlerini çözmek için ortak eylemlerde bulunmak ve düzensiz göç akışlarının sürdürülebilir bir biçimde önlenmesi adına menşe ülkelerde asgari ekonomik, siyasi ve sosyal yaşam koşullarını sağlamaya yönelik politikaları geliştirmek noktasında teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Deklarasyonda, insan ticareti ve göçmen kaçakçılığı ile mücadelede ve uluslararası koruma ihtiyacı olmayan kişilerin geri dönüşüne yönelik çabalarda operasyonel iş birliğinin geliştirilmesi gerekliliğinin, yanlış bilgilendirme, dezenformasyon ve yalan haberlerle uluslararası düzeyde mücadele edilmesinin önemini vurgulanırken, uluslararası toplumun tüm aktörlerine bu sınamaların üstesinden gelmek için uluslararası standartlar ve mekanizmalar üzerinde çalışma çağrısı yapıldı.

Uluslararası toplum, özellikle Müslümanların giderek daha fazla şiddet içeren ayrımcılık, ırkçılık, İslamofobi ve nefret söylemine maruz kaldığı gayrimüslim ülkelerdeki tehlikeli eğilimlere karşı ortak somut adımlar atmaya çağrıldı.

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 15 Mart tarihini “Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü” olarak belirleyen kararının memnuniyetle karşılandığı ve uluslararası toplumun bahse konu günü tanımaya ve anmaya çağıran deklarasyonla, Siyasi İşler ve Dış İlişkiler Komitesine, İSİPAB üyesi olmayan ülkelerdeki Müslüman azınlık toplulukların yaşadıkları insan hakları ihlallerini ve karşılaştıkları zorlukları izlemek üzere özel bir komite oluşturması için yetki verildi.

İnsan haklarına, dinlere ve inançlara saygıya dayalı bir hoşgörü ve barış kültürünün her düzeyde desteklenmesi amacıyla küresel çaplı bir diyaloğu teşvik etmek üzere güçlendirilmiş uluslararası çabaların gösterilmesi çağrısının yer aldığı deklarasyonda, ulusların ve diğer uluslararası ortakların mevcut ve gelecekteki güvenliği, istikrarı ve refahına yönelik büyük bir tehdit olmaya devam eden terörizmle mücadelede bölgesel ve küresel düzeyde ortak çabaların önemine değinildi.

Terör propagandası, terör örgütlerinin finansmanı ve üye kazandırma faaliyetlerinin uygun şekilde üstesinden gelinebilmesi için terörizme karşı kapsamlı bir strateji benimsenmesi ihtiyacının kabul gördüğü deklarasyonda, terör örgütlerinin kötü emellerine ulaşma amacıyla hak ve özgürlükleri kötüye kullanmasının önüne geçilmesinin önemi kaydedildi.

İklim değişikliğinin yıkıcı etkileriyle mücadele çabalarını arttırmak ve küresel iklim eylemine aktif bir şekilde katkıda bulunmak için ülkeler arasında yakın iş birliği çağrısında bulunulurken, güçlendirilmiş küresel iklim eyleminin desteklendiği ve bu konudaki ortak eylemlerin geliştirilmesi vurgulandı.

Deklarasyonda, uluslararası topluma, başta tüm insanlığın Kovid-19 aşılarına ve tıbbi malzemelere zamanında erişimini sağlama bağlamında olmak üzere, dayanışma içinde daha eşgüdümlü çabalar göstermesi için çağrı yapıldı.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *