Tekstil sektörü ile hazır giyim sektörü arasında kavga iddiası

Tekstil sektörü ile hazır giyim sektörü arasında kavga iddiası

Dünya gazetesinden Sadi Özdemir, “30 milyar dolarlık kardeş kavgası doğru mu?” diye sorduğu yazısında, tekstil ile hazır giyimin ‘birbirine muhtaçlıkları’ bakımından kardeş olduğunu belirtirken, ithalat-ihracat-korumacılık bağlamında Ankara’nın da dahil olduğu tartışmayı gündeme taşıdı.

Dünya yazarı Sadi Özdemir, iki sektörün çıkarlarının ara sıra çakıştığını ve tatsız tartışmalar yaşandığını belirterek, son dönemde yaşanan tartışmanın nedenlerine eğildiği yazısında İHKİB başkanı Mustafa Gültepe ile İTHİB Başkanı Ahmet Öksüz’ün görüşlerine yer verdi.

Özdemir’in yazısı şöyle:

Türkiye hazır giyimde yıllık yaklaşık 20 milyar dolarlık ihracatla dünyanın 5’inci, Avrupa’nın 3’üncü en büyük tedarikçisi. Yılda yaklaşık 10 milyar dolarlık tekstil ve hammaddeleri ihracatıyla da göz dolduruyor. Çoğumuz ‘tekstil’ denince hazır giyimi de beraber düşünürüz. Çünkü tekstil ile hazır giyim kökleri itibariyle, iş süreçlerinin tamamlayıcılığı ve ‘birbirine muhtaçlıkları’ bakımından kardeştir. Hatta bazı sanayicilerimiz hem tekstilci hem hazır giyimcidir. Ancak, iki sektörün çıkarları ara sıra çakışır ve tatsız tartışmalar yaşanır. Ankara’da lehte aleyhte kararlar aldırmak için lobiler yapılır. Birinin ürettiği diğerinin ara mamulü olduğu için bir bakmışız biri liberal ticaretin erdemlerine sarılırken öteki korumacılığın faydalarını anlatır, devran döner yer değiştirirler. Şimdi yine bir tartışma alevlendi, konu Ankara’da ilgili bakanlık koridorlarına taşındı. Bu defa, hazır giyimciler, tekstil (elyaf, iplik ve kumaş) ihracatının engellenmesini, bu ürünlerin ithalatındaki sektörün üretimini korumak amacıyla konulmuş ek vergilerin de kaldırılmasını istiyor.

Katma değeri yüksek ihracat

İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Mustafa Gültepe, bir süre önce kendi birliği dâhil, 5 ihracatçı birliği ve 13 sektör derneğinin başkanlarıyla yaptığı toplantıda, iplik ve elyaf ihracatının gözetim altına alınmasını, iplik ithalatında daha önce konulmuş ek verginin de kaldırılması istedi. Verdiği rakamlar gerçekten çarpıcıydı: 2021’in 10 ayında Elyaf ihracatı yüzde 66,2 artarak 807 milyon dolara, iplik ihracatı ise yüzde 78 artarak 2,2 milyar dolara ulaşmış. Kumaş ihracatı ise yüzde 35,2’lik artışla 3 milyar 663 milyon dolar olmuş. Başkan Gültepe, elyafın ihracat kilogram değerinin 2, ipliğin 4, kumaşın 6 dolar olduğunu belirterek, “Biz o ürünleri işleyip hazır giyim ve konfeksiyona dönüştürsek kilogramını 16 dolara ihraç edebiliriz. Böylece katma değerli ihracatımızı arttırarak ülkemize çok daha fazla döviz kazandırabiliriz” deyince bir dönem tekstilcilerin ‘iplik ve kumaş ithalatına ek vergi istedikleri’ geldi aklıma.

O günlerde hazır giyimciler, “Liberal ekonomide koruma önlemi de nereden çıktı? Biz, yurt dışından daha ucuza iplik ve kumaş alabiliyoruz. Yerli üretimi (tekstilde) korumak adına vergi koyarak bunu engellerseniz rekabet gücümüz çok olumsuz etkilenir. İstihdam ve ihracatımız darbe yer” diyerek tekstilde yerli üretimi koruma çabalarını şiddetle eleştirmişti.

Bir ürünün ithalatına vergi konulmasına karşı çıkmakla, konulmuş verginin kaldırılmasını istemek elbette çelişkili değil ama o ürünün ‘ihracatını da engelleyin ya da zorlaştırın’ demek durumu farklılaştırıyor. Elbette Başkan Gültepe kendi sektörünün çıkarlarını korumakla yükümlü ve küresel tedarikte ciddi zorluklar varken yerli hammaddenin, hazır giyimde rakip ülkelere ihraç edilmesini eleştirmekte de özgür ve kendi mantığı içinde haklı da görünüyor.

Tekstil cephesi ne diyor?

İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçı Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz’e, “Ahmet Bey, elyaf ve iplik ihracatınız çok mu arttı, hazır giyimciler ihracatın engellenmesini istemekte haklı mı” diye soruyorum. Öksüz, “Türkiye’nin 2 milyon ton pamuk ipliği üretim kapasitesi var ve bunun yüzde 88’i iç piyasada kullanılıyor. Konfeksiyon bu ipliği alan sektör değil. Dokumacı, örmeci yani tekstilci alıyor ve işliyor. Ana hammaddemiz pamuk. Bu ürünlerin ihracatındaki artış miktar bazında öyle çok büyük değil, fiyatlar çok hızlı yükseldi. Herkes işine gelen rakamları kullanıyor” diyor. İhraç fiyatlarının iç piyasadan daha yüksek olduğunu vurguladıktan sonra “İhracat kötü bir şey mi? İplikçi de para kazanıyor. Pakistan, Bangladeş ve Çin’e ihracat yapılıyor, bunun neresi kötü” diye soruyor. Hazır giyim cephesinin açıklamalarından sonra Ankara’yı kendilerinin de detaylı olarak bilgilendirdiğini belirtiyor.

Kim daha çok korunuyor?

İTHİB Başkanı Ahmet Öksüz, hazır giyimcilerin ‘iplik ithalatındaki ek verginin kaldırılmasını istemesine’ de ilginç ve sert bir yanıt veriyor. Öksüz, “Eğer, çok şikâyet ettikleri tekstil ürünlerinin ithalatına o ek vergiler zamanında konulmasaydı, şu anda belki de bütün tekstil ürünlerini ithal etmek zorunda kalacaklardı. O koruma önlemleri olmasaydı bugün bu kadar tekstil üretim kapasitemiz kalır mıydı? Aslında istediğimiz kadar da konulmadı o ek vergiler. Bir de ithal ipliğin yüzde 50’den fazlası zaten ‘dâhilde işleme’ ile geliyor ve ek vergi ödemiyorlar. Mevcut ek vergiler kati ithalatta var. İplikte yüzde 5-8, kumaşta yüzde 20. Hazır giyim ve konfeksiyonda koruma yok mu? Orada da ithalatta yüzde 30 vergi var. Arkadaşlar maalesef yanlış bir tartışmaya yol açtılar” diyor.

Pamuk ithalatı 3 milyar dolara gidiyor, gelin iş birliği yapalım

Türkiye’nin 2,5 milyar dolarlık pamuk ithalatı olduğunu belirten İTHİB Başkanı Ahmet Öksüz, tekstil ile hazır giyim sektörlerinin birlikte hareket etmesi gereken önemli konulara odaklanmasını öneriyor: “Pamuk tüketimimiz yıllık 2 milyon ton ama üretimimiz 800 bin ton. Asıl bu üretimleri artırmak için tekstil ve hazır giyim birlikte çalışmalıyız. Bu açık böyle devam ederse pamuk ithalatı gelecek yıl 3 milyar doları geçecek. İplik piyasası çok canlı ve şu anda ciddi üretim yatırımları yapılıyor. Gelecek yıl kapasite yüzde 20 artmış olacak, çok daha fazla üretir hale geleceğiz. İşbirliği yaparak yürüyelim. Hazır giyimde de yeni kapasite yatırımları gerekiyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yeni konfeksiyon kapasiteleri oluşturmak lazım.”

Biri de çıkıp ‘iyi ki bu tesisler var da ithalata bağımlı kalmadık’ demiyor

Hazır giyim cephesinin ‘iplik ihracatı gözetim altına alınsın’ talebinin de çok büyük hata olduğunu söyleyen Ahmet Öksüz, “İyi ki Türkiye’de iplik fabrikaları var da 1,6 milyon ton ipliği üretip iç piyasaya verebiliyoruz. Biri de çıkıp Allah’tan bu tesisler var da ithalata bağımlı değiliz demiyor. Şu anda boş atölye yok ve yeterli mal var. Hem iplik hem kumaş var da üretimi besleyebiliyoruz” diyor. Öksüz, bu tartışmanın tekrar başlamasının temel sebebinin de çok hızlı artan fi yatlar olduğunu söylüyor ve devam ediyor: “Bu bizim için de sıkıntı, biz de sattığımız ürünün hammaddesini yerine koyamıyoruz.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *