“İsrail ile barış” temalı Erbil Konferansı’nda neler yaşandı?

“İsrail ile barış” temalı Erbil Konferansı’nda neler yaşandı?

Irak’taki bazı aşiret liderleri İbrahim Anlaşmalarına katılmayı talep ediyor. IKBY hükümeti ise Erbil’deki konferansın izni ve onayı olmadan düzenlendiğini açıkladı. Mukteda es-Sadr konferans katılımcılarını ‘iğrenç tipler’ diye niteledi.

Şarku’l Avsat’tan Basim Francis’in haberi

New York merkezli Center for Peace Communications (CPC) isimli kuruluşun Başkanı Yahudi asıllı Iraklı Joseph Braude, İsrail ile barışı desteklemek için Erbil kentinde düzenledikleri konferansın, İran’ın ‘yayılmacı’ politikalarına yanıt niteliğinde olan İbrahim Anlaşmaları”na Irak’ın da dahil olmasını isteyen gençler başta olmak üzere ülkede geniş kesimlerinden destek gördüğünü savundu.

CPC, 24 Ağustos’ta Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Erbil kentinde ‘Barış ve Yeniden Kazanmak’ başlığı altında bir konferans düzenledi. Braude’a göre, konferansa Irak’ın Bağdat, Musul, Anbar, Selahaddin ve Diyala kentlerinden aralarında bazı Şii ve Sünni aşiret liderlerinin de bulunduğu 300 civarında isim katıldı.

Braude, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, “Konferansın hazırlıkları uzun zaman aldı. Konferansın düzenlenmesi için bu zamanlamadan faydalanmak gerekiyordu. Bu zamanlama da bölgedeki siyasi, sosyal ve kültürel gelişmelerin genel çerçevesiyle bağlantılıdır. Iraklıların büyük bir kesiminin özellikle de gençlerin, konferanstaki katılımcıların bahsettiği sebeplerden ötürü Irak’ın İbrahim Anlaşmalarına katılmasını arzuladıkları hiç kimse için bir sır değil. Irak kamuoyu iki eğilim arasında bölünmüş durumda. Birinci eğilim iç savaşları, fitneleri, yolsuzlukları ve krizleri; ikinci eğilim ise bölgedeki gelecek nesillerin istikbali adına kalkınmayı, hoşgörüyü, işbirliğini ve kardeşliği teşvik etme ve geçmişteki musibetlerin üstesinden gelme arzusuyla genişlemeye başlayan İbrahim Anlaşmaları’nı temsil ediyor” diye konuştu.

Barış arzusu!

Braude, “Irak’ın barışı arzulaması, İran’ın Irak üzerindeki hegemonyasına yönelik homurdanmaların yansımasıdır. İran’ın yayılmacı politikalarına alternatif aramayı arzulayan bir eksen var. Üçüncü nokta ise bu meselenin köklerinin olmasıdır. Irak’taki Yahudilerin kadim tarihi Kral Nebukadnezar’ın günlerinden başlayıp 20. yüzyılın ortalarına kadar ulaşır. Nitekim 20. yüzyılın ortalarında ülkede hoşgörü ve insanlar arasında dayanışma hakimdi. Temelleri atılmakta olan modern Irak Devleti’nin ilk maliye bakanı Yahudi olan Ezekiyel Sason idi. Iraklılar liyakat, şeffaflık ve vatanseverlik konularında Sason’u örnek gösterir. Irak asıllı Yahudiler de bu ülkeyi özlüyor” dedi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Erbil’deki konferans, Irak Cumhurbaşkanlığı, Bağdat hükümeti ve dini merciler tarafından tepkiyle karşılandı. Sosyal medya platformlarda dolaşan diyaloglar göz önüne alındığında halkın konferansa yönelik tepkilerinin birbirinden farklı olduğu söylenebilir.

Braude, konferansın Irak ve İsrail arasında normalleşmeyi mi amaçladığı sorusuna, “Çabalarımız sivil topluma odaklanıyor. Bizim siyasi meselelerle ilgimiz yok ve böyle meselelere girmeyiz. Biz, bir sivil toplum kuruluşuyuz. Çalışmalarımız sivil, sosyal ve kültürel faaliyetlerle sınırlıdır. Bunun nedeni, siyasi çözümlerin, halkın barışa geniş kapsamlı destek vermesini ve çözümler bulma noktasında esnek olunması gerektirdiği yönündeki inancımızdan kaynaklanıyor. Bu da söz konusu ilkelere dayanan bir toplumsal bilinç olmadıkça gerçekleşmez. Dolayısıyla biz sahada yapıcı bir medya veya bilinçlendirme ya da toplumsal sözleşme gibi düzeylerde çalışıyoruz” diye yanıt verdi.

Braude, “Biz aynı zamanda Arap ülkeleri düzeyinde de çalışıyoruz. Fakat Erbil konferansının kendisine has özellikleri var. Benim annem Irak asıllı. Ağır koşullar nedeniyle zorla yerinden edilmesine rağmen bizi Irak sevgisi ve aidiyeti ile büyüttü. Biz de Irak’taki geniş halk arzusuna cevaben bir şey sunmaya çalıştık” ifadelerini kullandı.

İsrail ile daha önce anlaşma imzalayan Arap ülkeleriyle koordinasyon içinde konferansın düzenlendiği iddiasını yalanlayan Braude, “O anlaşmaları takdir ediyoruz. Fakat bu bize ait bir girişimdi. Yüksek bir maliyet gerektirmedi. Katılmaları için kimseye hiçbir mali destek sunmadık. Herkes kendi iradesiyle ve gönüllü olarak geldi. Biz sadece düzenleme ve organizasyon ücretlerini ödedik” dedi. Iraklı yetkililere, vatandaşlara düşünce özgürlüğü tanıyan demokratik ilkelere bağlı kalma çağrısında bulunan Braude, “Konferansa katılanlara yönelik herhangi bir saldırının olması, demokratik yasalara aykırılık teşkil edecektir” şeklinde konuştu.

Braude, “Uluslararası toplum, insan hakları ilkeleriyle çeliştiği için normalleşme karşıtı sözde kanunları reddediyor. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Sudan’ın bu kanunları iptal etme kararı memnuniyetle karşılandı. Boykot etmek ise donukluğun ve esnekliğin olmayışına sebep olan yalnızlık anlamına gelir. Barış iki tarafa da uzlaşı, bazı konularda taviz verme ve yapıcı davranma alanı tanır. Bu nedenle bu kanunlar ve politikalar Filistin meselesine asla hizmet etmiyor. Eğer Filistin meselesinin çözümüyle ilgileniyorsam o zaman diyalog ve karşılıklı tanışma için sosyal ilişkilerin oluşturulmasını teşvik etmem gerekir.

IKBY’nin bilgisi ve onayı dışında yapılan konferans

IKBY İçişleri Bakanlığı tarafından konferans hakkında yayınlanan açıklamada “Konferans IKBY hükümetinin bilgisi, onayı ve katılımı olmadan gerçekleştirilmiştir. Bu konferans hiçbir şekilde IKBY hükümetinin resmi tutumunu yansıtmamaktadır. Bu toplantının nasıl düzenlendiğini araştırmak için gerekli işlemler yapılacak” ifadelerine yer verildi.

Bununla birlikte Braude, IKBY İçişleri Bakanlığı’ndan konferans için onay aldığını belirtti ve ekledi, “Bu fırsatı bize verdikleri için onlara çok teşekkür ediyoruz. IKBY hükümetini, barışı arzulayan ve bölgenin seçkin hükümetlerinden biri olarak görüyoruz. Kürt toplumundan isimlerin konferansa katılması ise zikrettiğimiz şehirlerden gelen kesimlerin isteğiyle yapılan davetle gerçekleşti. Öte yandan IKBY bölgedeki ülkelerin çoğuyla geniş kapsamlı ilişkilere sahip. Bize bu fırsatı veren ve konferansa yetkili gönderen IKBY’dir.”

Braude, PCP’nin bundan sonra hangi adımları atacağı sorusuna, “Bu tür zor ve sofistike meseleler üzerinde çalışmanın zor bir görev olmasından ötürü bu adım uzun bir yolda atılan ilk adımdı. Fakat elimizden geldiğince Irak ve diğer ülkelerdeki dostlarımızla birlikte çalışacağız. Biz sadece Filistin-İsrail meselesi üzerinde çalışmıyoruz aynı zamanda genel olarak iç savaşları sona erdirmek için çalışıyoruz. Karşılıklı tanışma için kültürel ve başka programlarımız olacak. İsrail’i ziyaret etmeyi arzulayan herkesi memnuniyetle karşılıyoruz. Neden insanlık için kardeşler arasında karşılıklı tanışma gerçekleşmiyor? Yarım milyon Irak asıllı İsrailli var. Bir kişi bunların kardeşini ziyaret etmesini nasıl engelliyor?” dedi.

Diplomatik ilişkiler

Irak Kültür Bakanlığı’nda arşiv uzmanı olarak görev yapan Seher et-Tai, konferansın sonuç bildirgesini okudu. Bildirgede “İbrahim Anlaşmaları’na katılmak istiyoruz. Bu anlaşmalar nasıl imzacı ülkelerle İsrail arasında diplomatik ilişkiler sağlıyorsa, biz de gelişme ve kalkınma arzusuyla İsrail ile normal ilişkiler ve halkıyla sivil ilişkilere dayalı yeni bir politika talep ediyoruz” ifadelerine yer verildi. Tai, “İster yerel ister harici olsun hiçbir gücün böyle bir çağrı yapmamızı engellemeye hakkı yok” dedi.

ABD’nin gözetiminde Eylül 2020’de imzalanan İbrahim Anlaşmaları kapsamında İsrail ile bazı Arap ülkeleri arasında barış anlaşmaları imzalandı.

Konferansa katılanlar arasında yer alan Sahva Silahlı Güçleri lideri Şeyh Visam el-Hardan, Independent Arabia’ya verdiği demeçte, “Basın yayın organlarında ve sosyal medya platformlarında yanılgılar oluştu. Bizim katılımımız yanlış bir şekilde yorumlandı. Sanki İsrail’i kuran ve Filistin topraklarından taviz veren bizmişiz gibi çeşitli suçlamalarla karşılaştık. En basit tabirle biz, barış davetçileriyiz. Biz sadece misafirdik. Konferansın hazırlık komitesi tarafından hazırlanan konuşmayı yaptım. Konuşanlar arasında tanındığım için de beni seçtiler. İçinde normalleşme kelimesi geçen bir ifade okudum. Oradaki normalleşmeden kasıt, daimi barışın sağlanması için Filistinliler ile Yahudiler arasındaki normalleşmeydi. Soruyorum: barışa çağıran kimse cezalandırılır mı? Yoksa savaşmamız mı gerekiyor? Biz diyoruz ki; savaşa ve çatışmaya elveda. 20 yıldır şiddet ve savaştan ne kazandık?” ifadelerini kullandı.

Hardan, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Normalleşme kelimesi yanlış bir şekilde yorumlandı. Irak’ın İsrail ile ortak sınırı yok. İkincisi, normalleşme meselesi devlet kurumlarının ve resmi kanalların görevleri arasında yer alıyor. Biz halk olarak veya halkın bir kesimi olarak buna karar verecek yetkiye sahip değiliz. Öte yandan toplumun farklı kesimlerinden oluşan katılımcıların tamamı federal bölgelerin aktifleştirilmesi talebiyle sivil unvanla geldi. Bu, Anayasa’nın bir maddesi ve meşru bir taleptir. Biz, tüm insanlık ve dinler arasında eşitlik, adalet ve barışın temin edilmesi için çalışan barış elçileriyiz. Irak İbrahim Peygamber ile başlayan dinlerin ülkesi olması hasebiyle krizlerin, nefretin ve din düşmanlığının yaratılmasına karşıyız. Yahudileri (Irak’tan) tehcir edenlerin Iraklılar olmadığını söyledik. Çünkü ülkemiz İngiltere mandası altındaydı. O dönem yaşananlardan İngiltere sorumludur. Yahudilerin Irak’a geri dönerek mallarını talep etmeleri halinde tavrımızın nasıl olacağı soruldu. Biz de onlara bunun Irak Devleti’nin kararına bağlı olduğunu söyledik. Katılımcıların İsrail’i ziyaret etme niyeti yoktu. Benim gelecekte İsrail’i ziyaret etmek gibi bir hedefim veya gayem yok. Irak’tan tehcir edilen hiçbir Yahudi ile akrabalık bağımız da yok. Bizim amacımız, barış için tamamen insani bir bakış açısından doğuyor. Bu ilk ve tek katılımdı. Gelecekte benzer adımlar atacağımızı sanmıyorum.”

Irak merkezi hükümetinin katılımcılar hakkında adli takibat başlatmasıyla ilgili endişelere değinen Hardan, “Muhtemelen konferansa katılan Iraklılar hakkında işlem başlatılması için Iraklı yetkililerin girişimleri olacaktır. Fakat bu girişimlerin en nihayetinde insafla ve kanunen güvence altına alınan demokrasiyle bağdaşmayacağını düşünüyorum. Ayrıca cezalandırılmamızı gerektirecek ne suç işledik?” diye konuştu.

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, konferansa katılanları “iğrenç tipler” diye niteleyerek, IKBY hükümetine “bu tür terörist ve Siyonist toplantıları engelleme” çağrısında bulundu. Merkezi hükümetin tüm katılımcıları suçlu sayması ve tutuklaması gerektiğini belirten Sadr, “Hukuken, aklen ve ulusal açıdan üzerimize düşeni yapacağız ve Allah’ın rızasına erişmek için hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmayacağız. Müminler bu iğrenç tiplerle meşgul olmaya başlamak için bizden emir beklesin. Irak normalleşmeye başkaldırdı. Çoğunluğun ve Başbakanlığın ardından bizim de bir pozisyonumuz olacak. ‘Bekleyin, biz de bekliyoruz’” ifadelerini kullandı.

Merkezi hükümete İsrail ile normalleşme çağrısı yapan kişileri tutuklaması yönünde çağrıda bulundu. Sadr dün yaptığı açıklamada “Erbil’in bu toplantıları engellemesi gerektiğini” söyleyerek “normalleşme yanlısı toplantıları engellemek için yasal, akli ve ulusal olarak çalışmakla” tehdit etti.

Katılımcılar hakkında tutuklama kararı

Irak Yüksek Yargı Konseyi, aralarında eski bir vekilin de bulunduğu konferansa katılımcılarından 3 kişi hakkında tutuklama kararı aldı.

Konseyin internet sayfasında yayınlanan açıklamada, “Kerh Birinci Sorgu Mahkemesi, Ulusal Güvenlik Danışmanlığı’nın sunduğu bilgilere dayanarak, İsrail ile normalleşme çağrısı yapan Visam el-Hardan hakkında tutuklama kararı verdi. Mahkeme aynı suçtan Misal el-Alusi ve Kültü Bakanlığı çalışanı Seher Kerim et-Tai hakkında da tutuklama kararı verdi” denildi. Açıklamada ayrıca geri kalan katılımcıların tam isimlerinin öğrenilmesi durumunda haklarında hukuki işlemlerin başlatılacağı bilgisi paylaşıldı.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *