‘Hatıralarım’ için ne dediler?

‘Hatıralarım’ için ne dediler?

Yayınevimizden geçen ay çıkan, Mukaddes Özkan’ın kaleminden ‘HATIRALARIM’ kitabını okuyan ve düşüncelerini bizimle paylaşan tüm okurlarımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz. Kitaba ilişkin fikirlerini yazılı olarak ileten bazı dostlarımızın paylaşımlarını sizin de ilginize sunuyoruz…

ÇAĞLAYAN ÖMERUSTAOĞLU:

Bir savaşçıya omuz hizasından bakmak, onu kollamak, görünen bilinen bilinmeyen tehditlere karşı onu, onun misyonunu korumak savaşçının kendisi kadar büyük bir inanca disipline ihtiyaç duyar. Mukaddes hanımın hatıralarını okurken işte o kişiyle tanışıyoruz, Mukaddes (Taner) Özkan hanımefendiyle. Öncü büyüklerimizden iman ve fikir iklimimizi zenginleştiren Ercüment Özkan’ı anlatırken söze “Benim anlatmaya çalışacağım Ercüment Özkan, hem herkes gibi olan hem de hiç kimse gibi olmayan biriydi. Onu anlatmak hem çok kolay hem de çok zor. İnsan kendini ve kendine kendi gibi yakın insanları anlatırken yaptıklarıyla hep gurur duymak ister. Yapamadıklarını söylerken de mutlaka bir sebep bulur. İşte bu yüzden kendimizi övmekten, gurura kapılıp hatalarımızı da başkalarına yüklemekten, bunları biz böyle yaptık ama suçlusu biz değiliz demekten Allah’a sığınırım. Allah’a sığınarak birlikte yaşadığımız hayatı anlatmaya onu da elimden geldiği kadar sizlere doğru tanıtmaya çalışacağım. Allah’ın dininin üzerine atılan molozları temizlemeye adadığı ömrü boyunca o yaşadığı sıkıntıları, bu uğurda aldığı yaraları birer madalyonmuşçasına göğsünde taşıdı hep. Hayatımın otuz iki yılını acısıyla tatlısıyla birlikte geçirdiğim bu insanı, sizlere onun anısına gölge düşürmeden, onu olduğu gibi yansıtma gayretiyle hareket ettim. Rabbim mahcup etmez inşallah.” cümleleriyle başlıyor. 

Eser boyunca Türkiye’nin ellili atmışlı yetmişli yıllarından doksanlı yıllarına kadar geçirdiği siyasal düşünsel süreçlerle ve tanıdığımız birçok değerli insanla birlikte yeniden hatırlıyor ve yaşıyoruz o süreçleri. Kimler yok ki bu yürüyüşte. Saatçi Musa Amca (Çağıl), Hamza Türkmen, Aykut Edibali, Alparslan Türkeş, Necip Fazıl Kısakürek ve dönemin birçok önemli şahsiyeti ilk gözden yeniden karşımıza çıkıyor.

Mukaddes Hanım, Ercüment Bey’in tebliğ çabalarını anlatırken şöyle diyor: “Camilerde kim gümüş yüzük takıyorsa kendine yakın bulup ona açılıyordu. Ama asıl köklü ilişkilerini oluşturduğu bazı arkadaşlarıyla Musa Çağıl vasıtasıyla tanışmıştı. Musa Bey’in Sıhhiye’de bir saatçi dükkanı vardı. İslam ile haşır neşir olmayı seçen birçok Müslüman oraya uğrar, birbiriyle konuşur, tartışır, tanışırlardı. İşte pek çok kişiyle orada tanışmıştı. Daha sonraları Ercüment ve arkadaşları konusunda şunları söylüyordu Musa Bey: “Bu davada ona ayak uydurmak zordu. Belli kilometrelerde bazı arkadaşları döküldüler. Evet Ercüment bu konuda oldukça muzdaripti. Bana bir gün, ayağına denk bir dost bulamadan gitti, diye yazın mezartaşıma” diyerek sitem ediyordu. Bu sitemden bana da pay vardı. Hiçbir konuda onun hızına yetişmek mümkün olmuyordu.”

Bir yazısında şöyle anlatmıştı yaşamını Ercüment Özkan: “Biz belki bir buzkıran gibi yavaş yol alabildik. Zira gemimizi yüzdürmeye çalıştığımız deniz buzulu idi. Buzkıranlar da gerçekten yavaş yol alırlar.”

Mukaddes Hanım: “Kendini kendisi anlatacaktı Ama ömrü vefa etmedi. Onu anlatmak başkalarına kaldı.” diyor kitabın son kısmında. Kitap boyunca hayran kalıyoruz, bir de insanının yanında duruşuna sabrına dolu dolu yaşanmış eşsiz bir hayata. 

Mukaddes Hanım’ın hatıralarının 80’leri  ve 90’ları kapsayan dönemlerini okurken onun hayatının paralelinde kendi mücadelemizi aynı sosyal siyasal olayların bize yansımalarını yeniden yaşama fırsatı yakaladım.

İRFAN YALÇINKAYA:

Merhum Ercümend Özkan’ın eşi Mukaddes hanımefendi, daha önce İktibas dergisi ve sitesinde kaleme aldığı, kendisi ve eşi ile ilgili hatıralarını nihayet kitaplaştırdı. Hatıralarını bölümler halinde dergi sitesinde ilk okuduğumda “Ercümend Özkan’la Bir Yastıkta 32 Yıl” ismini düşündüğüm kitap konusunda kendisine fikir ve önerilerimi iletmiş, zaman zaman çeşitli vesilelerle kendisini arayıp kitabın niye hâlâ hazır olmadığı konusunda sitem edip teşvik etmeye çalışmıştım. 

Ercümend ağabeyin vefatından 26 yıl sonra dahi olsa, bu kitabın çıkması çok anlamlı ve güzel bir gelişme. Bildiğim kadarıyla bu ülkede fikir ve mücadele adamlarının eşleri tarafından yazılmış hatıra kitabı ya hiç yok ya da yok denecek kadar az. Bu nedenle kitabın düzeni ve muhtevası ile ilgili farklı fikirlerim olsa da, Mukaddes ablanın elinden geleni yaptığına inanıyor ve kendisine teşekkür ediyorum. Zira bu ülkede, “rahle-i tedris’inden geçmiş bir talebesi olmakla bahtiyar olmuş ve onur duymuş” ben dahil binlerce belki de onbinlerce insanın fikirlerini etkilemiş, hayatlarının az ya da çok bir kısmında yer almış ‘özel ve güzel’ birinin yanıbaşında olup omuz vermiş en yakını olan eşinin anlattıkları elbette çok çok önemlidir. İslami kesimde öncü isimlerden biri olan Ercümend Özkan’ı bir de hayat arkadaşının gözünden ve kaleminden okuyun derim. Kendisine de ifade etmiştim, bir cezaevi ziyaretinde yaşadığı ve hissettiği şeyleri (sh. 155) okurken çok etkilenip duygulanmıştım. Hâlâ alıp okumadı iseniz ne duruyorsunuz. Bir an önce kitabı (anlam yayınları ya da kitapyurdu.com’dan) temin edip okuyun lütfen.

SEMİH ÖZEL:

Mukaddes ablanın Hatıralarını dikkat ve ilgiyle okudum. Samimi yazılmış hatıraların müthiş bir düzenle derlenişi okumamı kolaylaştırdı. Yarım asır önceden başlayan hayal meyal hatıralarımın belli bir kısmı netlik kazandı. Bazı ortak paydalarımız olduğu için dikkatle okudum. Okudukça hatırladım. Amcam Ethem Özel’den dolayı Mukaddes abla kadar olmasa da birçok yeri ben de görmüştüm. Hafızamdaki bazı noktalar aydınlandı. Çok teşekkür ediyorum. Emeklerinize sağlık. Önce onurlu bir babanın hizmetine çocuk kalbiyle yardımcı olan, sonra film gibi bir hayatta eşine destek olan Mukaddes ablaya SELAM olsun. Tüm ömrünü davasına vakfeden Ercüment Ağabeyimize de Allah Rahmet Eylesin. Teşekkürlerimle.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *