Bakan Koca’dan aşılarla ilgili geniş açıklama

Bakan Koca’dan aşılarla ilgili geniş açıklama

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sağlık Bakanlığı Bilkent Yerleşkesi’nde dün akşam Koronavirüs Bilim Kurulu Toplantısı’nın ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Salgın boyunca her durumda tüm gelişmeleri zamanında ve en açık şekilde iletmeye çalıştığını belirten Koca, bunun görev olmasının yanında insani yönünün bulunduğunun altını çizdi.

Koca, kısıtlama ilan etmenin, korku dolu haberleri en anlaşılır şekilde vermeye çalışmanın, kayıpları açıklamanın ve bunu salgın boyunca yapmanın zorluğuna işaret ederek, bu zorlukta en büyük desteğinin vatandaşlar olduğunu belirtti. Koca, “Karşınıza her çıktığımda umutla dinlediniz ve destek oldunuz. Beni ailenizin bir ferdi olarak kabul ettiniz. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim.” ifadesini kullandı.

Salgın hastalık ortaya çıkınca, Türkiye’nin de kendisini, tüm dünya devletleri gibi karanlık bir tünelin içinde bulduğunu vurgulayan Koca, şöyle konuştu:

“İlk günden beri bilimin ışığıyla o tüneli aydınlatmaya ve önümüzü görmeye çalıştık. Ülkemizin her bir ferdini arkamıza alarak, elimizde bilimin meşalesi, yolumuzu belirlemeye çalıştık. Huzurlarınızda bir kez daha Bilim Kurulumuza bu konuda teşekkür etmek isterim. Metanetle, sabırla ve gayretle bize yol gösterdiler.

Tünelin ucunda bir ışık belirince arkamızdakilerin öne doğru atıldığına, önden gidenleri ezmeye çalışmasına, izdihama sebep olabilecek hatalar yapmalarına da şahit olduk. Bu, her ne kadar işimizi zorlaştırsa da elimizdeki meşaleyi bırakmadan, bilimden vazgeçmeden yolumuza devam ettik. Bunun en büyük şahidi sizlersiniz.”

Koca, salgının her alanı etkilediğinin ve dünyanın ahlakını yeniden tanzim ettiğinin altını çizerek, bu süreçte bazı ülkelerin birbirlerinin yardım malzemelerine el koyduğunu hatırlattı.

“Milyon nüfus başına vefat sayımız 216’ya ulaştı”

Alışkanlıkların değiştiğinin, selamlaşmadan alışverişe, toplantı düzenlemekten okul derslerine kadar tüm hayatta sancılı değişiklikler yaşandığının farkında olduğunu dile getiren Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu yıl, tüm dünyanın ortak bir amaç uğruna mücadele ettiği ancak henüz sonuca ulaşmadan sonlanan bir yıl olarak tarihe geçecektir. Tarih bu yılları, hastalığa adını veren 2019’dan başlayarak büyük salgın yılları olarak anacaktır.

Bugüne kadar Almanya’da her 1 milyon nüfus başına 325 kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetti. Sürü bağışıklığını uygulamaya çalışan İsveç’te 789, en çok vaka ve vefat sayılarına ulaşan ABD’de 984, virüste mutasyon görüldüğü iddiasıyla gündeme gelen İngiltere’de 994 kişi öldü. Türkiye’de ise milyon nüfus başına vefat sayımız 216’ya ulaştı.”

Koca, günlük vaka sayılarının dünyada, nisandaki ilk pik döneminde 80 binlerde olduğuna, şu an ise neredeyse 9 kart artışla 700 binlere ulaştığına işaret ederek, “Bununla birlikte nisan ortasındaki ilk pik döneminde 8 bin 500 civarında olan günlük vefat sayılarının şu an yüzde 70 artışla 14 binlere ulaştığını üzüntüyle görüyoruz. Son günlerde İngiltere gibi ülkeler kontrolsüz vaka artışlarını virüsün mutasyonuna bağlayarak açıklamaya çalışmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.

Salgının, gelişmiş olduğunu iddia eden ülkeyle, geri kaldığı sanılanı eşitlediğini dile getiren Koca, şöyle devam etti:

“Ülkemizde de ekim ayının ikinci yarısından itibaren hızlı bir vaka artışı baş gösterdi. Birçok ilimizde yüzde 100’leri aşan artışlar oldu. Hastanelerimiz, yoğun bakımlarımız yükü kaldırmada zorlanmaya başladı.

İl ziyaretleriyle yerinde değerlendirme, HES kodunun tüm kamu kurumlarında, ulaşımda ve konaklama tesislerinde kullanımının yaygınlaştırılması, toplu etkinliklerin ertelenmesi, düğün nişan gibi törenlere kısıtlama getirilmesi, kademeli mesai uygulaması, çeşitli iş yerlerinin çalışma saatleri ve hizmet sunum şekillerinin sınırlanması, kalabalık meydan ve sokaklar için getirilen kısıtlama ve kontroller, açıkta sigara içme yasağı, okulların tekrar uzaktan eğitime geçmesi, hafta içi geceleri ve hafta sonunda dışarıya çıkış kısıtlamaları gibi yaygın genel tedbirler hayata geçirildi.”

Bakan Koca, ayrıca salgının seyrine göre illerle ilgili tek tek değerlendirme yapıldığı, yerel imkanların seferber edildiği, yoğun bakım kapasitelerinin ve filyasyon ekip sayılarının hızla artırılmasının yanında motorize ekipler halinde yaygın temaslı takibinin yapıldığı bir dönem yaşadıklarını belirtti.

Valiler ve il sağlık yöneticileriyle yaptıkları görüşmeleri ve illerin durumunu anlık olarak kamuoyuyla paylaşmaya gayret ettiğini vurgulayan Koca, şu bilgileri paylaştı:

“Sıkı takip ve tedbirlerin uygulanması sayesinde günlük vaka sayılarında Gaziantep’te yüzde 66, Tekirdağ, Bursa ve İzmir’de yüzde 60, Ankara ve Samsun’da yüzde 55, Trabzon ve Adana’da yüzde 50, Diyarbakır ve Hatay’da yüzde 48, Kayseri ve Kocaeli’de yüzde 45, Şanlıurfa’da yüzde 40, Antalya’da yüzde 30 ve Mersin’de yüzde 30’a varan düşüşler sağlandı. İstanbul’da vaka sayısında önemli oranda düşüş kaydedilirken, bu durum poliklinik başvurularına yüzde 50, hastane yatışlarına ve yoğun bakım doluluk oranlarına yüzde 25 olarak yansıdı.”

Bakan Koca, bu tedbirlerin yoğun bir şekilde uygulanmasının temini ve iller düzeyinde bütün kamu kaynaklarının harekete geçirilmesindeki destek ve katkılarından dolayı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve valilere teşekkür ederek, “İçişleri teşkilatımız salgının yönetiminde bize en büyük desteği veren görünmez kahramanlardır.” ifadesini kullandı.

Bugünlerde dünyanın virüsün mutasyonuyla ilgili tedbirlere yoğunlaştığını belirten Koca, kendilerinin de tedbirleri vakit geçirmeden uyguladığını dile getirdi.

İngiltere’nin mutasyonun virüsün daha hızlı yayılmasına neden olduğunu ilan ettiğini anımsatan Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bilinmelidir ki bu mutasyon eylül ayından beri mevcut. Koronavirüs zaten damlacık enfeksiyonuyla bulaşan bir hastalıktır ve yayılma hızı çok yüksektir. Mutasyonun yayılma hızını arttırması çarpan etkisi yapabilir ancak mutasyon ve varyasyonlar düzenli olarak taranmaktadır. Ülkemizde halk sağlığı referans laboratuvarlarımız bu işi düzenli olarak yapmakta ve gelişmeleri Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) bildirmektedir. Anlaşılan o ki İngiltere’deki kontrolsüz vaka artışının nedeni araştırılırken eylülden beri var olan mutasyon, ilgililerin dikkatini çekmiştir.”

Koca, Türkiye’nin salgının ilk zamanlarından beri, gelişmeleri dikkate alarak ve hastalığı önemseyerek, tedbirleri en erken alan ülkelerin başında geldiğini söyledi.

Bu sayede virüsün Türkiye’ye girişinin 3 ay geçiktirildiğini belirten Koca, “Mutasyonlar konusunda da düzenli incelemelerimiz hep devam etti. Müsterih olunuz, virüs daha hızlı bulaşsa da tedbirler yine en etkili silahımız.” ifadesini kullandı.

DSÖ’nün bu durumun aşı çalışmalarını olumsuz etkilemeyeceğini açıkladığını hatırlatan Koca, her geçen gün aşıyla ilgili yeni ve eksik ya da asılsız haberler yayıldığını belirterek, neden inaktif aşı tercih edildiğini bir kez daha izah etmek istediğini söyledi.

Bilinen en kadim aşı yöntemi olan inaktif aşıda, uygun ortamda çoğaltılan virüsün öldürülerek, tanıması için vücuda enjekte edildiğini anlatan Koca, bu tür aşıların çocukluk çağı aşılamalarında yaygın olarak kullandığının altını çizdi.

Bu aşı türüyle ilk defa bağışıklama amaçlı aşılama yapılmadığını vurgulayan Koca, şunları kaydetti:

“Bu daha önce tecrübe ettiğimiz ve faydasından emin olduğumuz bir yöntemdir, temel bir kaidedir. Tecrübe edilmiş olanın tekrar tecrübe edilmesi gerekmez. Ayrıca ülkemizde devam eden aşı çalışmalarından önde giden üç tanesi inaktif aşılardır. Aşılama programının devamı açısından da bu önemli ve değerlidir. Bununla birlikte ülkemizde, adenovirüs temelli 2 aşı adayımız insan deneyleri safhasına ulaşmıştır. Benzer şekilde, virüs benzeri parçacık temelli bir aşımız da insan deneyleri safhasındadır.”

Koca, aşının ne zaman Türkiye’ye geleceğinin en çok merak edilen konulardan biri olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

“Başından beri, Türkiye’de klinik çalışması olan, kendi insanımızda etkisi gösterilmiş bir aşıyı kullanmak istediğimizi beyan ettik. Tercih ettiğimiz aşının da klinik çalışmalarının somut neticelerini bekleyip, ona göre harekete geçmek için uğraş verdik. İnaktif aşının, ülkemizdeki faz 3 klinik çalışması başarıyla sürmektedir. Vaka sayılarının yüksek olduğu günlerde, çalışma da çok hızlı ilerlemekteydi. Zira aşılanan gönüllerin ister gerçek aşıyla ister plasebo aşıyla aşılansın hastalığa yakalanıp, yakalanmayacağı izlenmektedir. Bu durumda ülkede çok vaka varken çalışma daha hızlı ilerlemektedir. Bu sonuçları elde etmeyi bekledik. Vaka sayıları aldığımız tedbirlerle hızla azalınca klinik çalışma da yavaşlamış oldu. Yeterince yüksek sayıda gönüllüye ulaştığımız anlaşıldı.”

Aşılama programına bir an evvel başlayabilmek için Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun klinik çalışma yürüten merkezlerden çalışmaların ara sonuçlarını istediğini aktaran Koca, acil kullanım onayına temel teşkil edecek bu verilerin, Bağımsız Değerlendirme Komitesi tarafından incelenerek, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna iletildiğini kaydetti.

“Artık aşının Türk insanında etkili ve güvenilir olduğundan eminiz”

Kurumun da çalışmanın ara sonuçlarını Bilim Kurulu’na sunduğunu aktaran Koca, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bilim Kurulumuzun değerlendirmeleriyle aşının ülkemizde kullanılması konusunda kendi insanımızda gösterdiği etkiden emin olduk. Artık aşının Türk insanında, etkili ve güvenilir olduğundan eminiz. Bu güzel haberi, yeni bir haberle daha süslemek isterim. Çin makamları da Türkiye’ye gönderilecek olan aşı dozları için onay işlemlerini tamamladılar. Üreticinin depolarında hazır olarak bizden gelecek haberleri bekleyen aşılarımız bir aksilik olmazsa pazarı pazartesiye bağlayan gece yola çıkıyor. Bir yılı çok yorucu ve yıpratıcı şekilde geçirdik. İnancımız bize her darlıktan sonra bir genişlik olduğunu söylüyor. İnanıyorum ki bugün millet olarak, bu darlık zamanından genişlik günlerine geçişimizin habercisi olacak. Milletimizin inanç ve azmi her türlü badirenin üstesinden gelecek büyüklüktedir. Bu güzel haberlerin ülkemiz için insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.”

Bilim Kurulu üyesi Ünal’dan bilgilendirme

Bakan Koca, konuşmasının ardından sözü faz 3 çalışmasının sonuçları hakkında bilgilendirme yapması için Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal’a bıraktı.

Konuşmasında bir sunum yapan Ünal, Çin SinoVac firması tarafından üretilen CoronaVac adlı inaktif virüs aşısı faz-3 çalışmalarının 14 Eylül’de Türkiye’de başlatıldığını anımsattı.

Ünal, Bağımsız Değerlendirme Komitesince yapılan değerlendirmeye göre, 23 Aralık itibarıyla 24 merkezde taranan 9 bin 150 gönüllüden 7 bin 371’inin çalışmaya alındığını, bunların 4 bin 759’unun aşı kolunda, 2 bin 612’sinin ise plasebo kolunda yer aldığını söyledi.

Önce sağlık çalışanlarına, 18 Kasım’dan itibaren de vatandaşlara aşı yapıldığını anımsatan Ünal, ilk gruba bir aşı bir plasebo, ikincisine ise iki aşı bir plasebo yapıldığını belirtti.

Ünal, “Tamamı değerlendirildiğinde, çalışma kapsamında 7 bin 371 gönüllüye 10 bin 828 doz uygulandı. Çalışma kapsamında 3 bin 457 gönüllüye iki doz uygulama yapıldı.” dedi.

CoronaVak aşı kolunda 752, plasebo kolunda 570 gönüllü olmak üzere 1322 kişi üzerinden değerlendirme yapıldığını belirten Ünal, “752 aşı yapılmış kişide sadece 3 hasta olurken, 570 plasebo yapılmış kolda 26 hastalık meydana geldi.” diye konuştu.

Söz konusu aşının Dünya Sağlık Örgütü’nce belirlenen güven aralığına uygun olduğunu vurgulayan Ünal, toplam aşı etkinliğinin yüzde 91,25 hesaplandığını belirtti. Bu oranın gelecek günlerde daha da artacağını dile getiren Ünal, “Çünkü plasebo kolunda sayı daha az olduğu için onlarda hasta sayısı daha artarak gidecek. Öbür kolda daha çok vaka olmasına rağmen böyle geldi.” ifadesini kullandı.

Tabloya ilişkin bilgi veren Ünal, “Kırmızılar aşı kolundaki hasta sayısı, maviler plasebo kolundaki hasta sayısı olmak üzere 21. günden itibaren iki grup arasındaki fark ortaya çıkıyor. Aşı kolunda düşük sayı kalırken aşı olmayan kolda vaka artışı meydana geliyor.” diye konuştu.

Ünal, plasebo kolunda olan 26 vakanın 6’sının hastaneye yatış gerektiren ciddi korona enfeksiyonu olarak tedavi edildiğini, buna karşılık aşı kolunda olan 3 kişide hiçbir semptomun olmadığını, hastalığın meydana gelmediğini kaydetti.

Aşının yan etkilerine de değinen Ünal, aşı güvenliği analizlerinin 2 bin 964 kişinin verisiyle yapıldığını 593’ünde yan etki meydana geldiğini söyledi. Ünal, en sık görülen yan etkilerin yorgunluk, baş ağrısı, aşı yapılan bölgede ağrı olduğunu, ikinci aşıda da aynı etkilerin bulunduğunu ifade etti.

Ünal, “Aşımız güvenlik datası açısından güvenli gözüküyor, etkinlik açısından da yüzde 91,2. Acil durum gereklilik nedeniyle 29 vakayla ön değerlendirmemizi, ara değerlendirmemizi sunduk Bakanlığımıza. 40’a gelene kadar da devam etme planımız var.” dedi.

“Dünyaya da bu anlamda bugün açıklanan bir data, veri olacak”

Bakan Koca, bu sonuçların aşıyla ilgili dünyada açıklanan ilk veriler, ilk data olduğunu söyledi.

Dünyanın ve Çin’in devlet olarak bu dataları kullanacağını dile getiren Koca, “Aşının koruyuculuğu yüzde 91,25 oranında, bu erken dönemde, giderek daha da artmış olacak. Çünkü biz normalde 40 enfekte olan kişi olduğunda açıklamayı düşündüğümüz bir durumdu. Şu an 29 kişi söz konusu o nedenle 40 kişinin enfekte olduğu döneme kadar bu çalışma devam ediyor olacak. Giderek bu sonucun, oranın daha da yukarı çıkacağını söyleyebiliriz.” diye konuştu.

Aşı çalışmalarına gönüllü olanların kimisine plasebo, kimisine aşı yapıldığını belirten Koca, şunları kaydetti:

“29 kişide enfeksiyon görülmüş oldu. 29 kişinin 26’sı aşı yapılmayandı, 3 kişi aşı yapılandı. Bu 3 kişi de sağlık çalışanı yani riskli gruptu. Dünyada riskli grubu bu çalışmalarının içine alan diğer aşıların da olmadığını bilelim. Riskli olmasına rağmen bu 3 kişinin PCR’ı pozitif. Ateş ve solunum problemi olmayan, akciğer tutulumu olmayan, çok hafif geçiren bir tablo olduğunu görüyoruz. Özetle o 3 kişiyi riskli olmakla birlikte aşılı olmasına rağmen çok hafif geçirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Önümüzdeki günlerde bu tabloyu daha da net söyleme imkanımız olur.

Dolayısıyla şu an güvenilir alanı yüksek, yüzde 50’nin üzerinde olduğu için aşıyı çok rahatlıkla kullanabileceğimizi söylemek mümkün. Bu, dünyaya da bu anlamda bugün açıklanan bir data, veri olacak. Çin aşısıyla ilk veri olmuş olacak, Sinovac ile ilgili söylüyorum. Muhtemelen kullanımla ilgili bundan sonra bu datanın kullanılabileceğini düşünüyoruz.”

“Aşılar Türkiye’ye geldikten sonra aşılama stratejisi nasıl olacak? Aşılanacak gruplar netleşti mi? Aşılamanın ne kadar zamanda yapılması planlanıyor?” sorusuna Koca, şu yanıtı verdi:

“Pazartesi itibarıyla Türkiye’de aşıların olacağını söyledim. Bilim Kurulumuz bu konuyla ilgili geniş bir çalışma yaptı, bir strateji hazırlandı. Dört aşamalı bir stratejiydi bu. Bu strateji de özellikle ilk planda sağlık çalışanları olmak üzere yapılmıştı. Öncelikle de sağlık çalışanlarımızdan başlamış olacağız. Birinci aşamada 9 milyona yakın kişinin olduğunu söyleyebilirim.

Şubat sonuna kadar elimizde sözleşme gereği olmasını düşündüğümüz 50 milyon aşı olduğunu daha önce de söylemiştim. Dolayısıyla ilk planda sağlık çalışanlarından başlamak üzere mümkün mertebe daha kısa bir zaman diliminde, ocak-şubat-mart gibi en geç nisan olmak üzere yaygın ilk 2 hafta 3. aşamada olan kişileri aşılamayı hedefliyoruz.”

Kitlesel bağışıklamada ne kadar dar bir zaman diliminde yoğun aşılama yapılırsa o kadar başarılı olunacağını dile getiren Koca, buna özellikle odaklanmaya gayret ettiklerini söyledi. Bakan Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu aşılamayı yaparken de yine daha önce ifade ettiğim şekliyle özellikle birinci basamak sağlık hizmetlerimizin çok güçlü olduğunu biliyoruz. Aile sağlığı merkezlerimiz ve hastanelerimiz kamu, üniversite hatta özel hastanelerimiz bu aşılama için kullanılmış olacak. Dolayısıyla aynı anda yaygın bir şekilde Türkiye’nin her tarafında yapabileceğiz. Günde ortalama 1,5 hatta 2 milyona kadar aşı yapma imkanımızın olduğunu söyleyebilirim.”

“Şu an yeni bir kısıtlamayı düşünmüyoruz”

Bakan Koca, İngiltere kaynaklı mutasyon sonrasında 4 ülkeden uçuşların kısıtlandığının hatırlatılıp bu tedbirlerin genişletilip genişletilmeyeceğinin ve mutasyon üzerinden enfekte olan bir vakaya rastlanılıp rastlanılmadığının sorulması üzerine, temmuz, ağustos ve eylül ayından itibaren dünyada yer yer mutasyonların görüldüğünü, Türkiye’de de benzeri mutasyonların var olduğunu söyledi. Bu mutasyonun virulans üzerinde değil daha çok bulaştırıcılık üzerinde etkisi olduğuna ve daha önce bunu açıkladıklarına işaret eden Koca, Türkiye’de belli zaman dilimlerinde yaygın şekilde mutasyon olup olmadığının analizlerinin yapıldığını aktardı.

Koca, ellerindeki verilerin de bulaştırıcılığın arttığı yönünde olduğunu ancak İngiltere’dekinin birden fazla mutasyonun bir arada görüldüğü ve bulaştırıcılığın özellikle daha fazla olduğunu kaydetti. Bakan Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bizim şu ana kadar yaptığımız ön inceleme ve analizlerde buna benzer bir mutasyona rastlamadığımızı ama gelecek hafta, özellikle bir tam genom analizi yaparak bununla ilgili daha net bir şey söylemek mümkün ama ön incelemelerimizde benzer bir mutasyon olmadığını fakat genel olarak dünyada mutasyonun bulaştırıcılığının artması yönünde olduğunu biliyoruz.

Bildiğiniz gibi İngiltere, Danimarka ve Güney Afrika için bir kısıtlama söz konusu oldu. Şu an yeni bir kısıtlamayı düşünmüyoruz ama ülkelerle ilgili farklı bir şey gündeme gelirse her an bu kısıtlamalar tekrar yapılabilir öneri anlamında.”

Bir araya gelmelerin, kapalı ortamlarda bir arada olmanın, bu bulaştırıcılığın artışıyla birlikte daha riskli olduğunu söyleyen Koca, vatandaşların kapalı ortamlarda yoğun bulunmamaya gayret etmesinin ve maske noktasında da hassasiyet göstermesin son derece önemli olduğunu yineledi.

Yerli aşı çalışmaları

Bakan Fahrettin Koca, yerli aşıda Faz-2 aşamasına ne zaman geçileceğinin, kaç gönüllünün yer alacağının ve Faz -1 aşamasına yaklaşan çalışmaların ne durumda olduğunun sorulması üzerine, yerli aşıyla ilgili yoğun bir gayret içinde olduklarını ifade etti. Beş ilave aşıda insan çalışma safhasına gelindiğini, bunlardan üç tanesinin inaktif aşı olduğunu ve adenovirüs çalışmasının da ayrıca söz konusu olduğunu belirten Koca, bunların bir veya iki tanesinin faz çalışmalarına gelecek ay içinde geçilmiş olunacağını belirtti.

Koca, “Bunun dışında inaktif olan, Faz-1 çalışmasını tamamlamış olan aşımızla ilgili Faz-2 de 200 kişiyle yapılmış olacak. Faz-1 biliyorsunuz 44 kişiyle yapıldı, Faz-2 200 kişiyle yapılmış olacak. Bununla ilgili gönüllülerin sağlık taramalarına başlandığını söyleyebilirim.” dedi.

MIS-C sendromu

Çocuklarda görülen MIS-C sendromunun arttığı ve İngiltere’den de mutasyona uğrayan virüsün çocukları etkilediğine yönelik açıklamaların geldiğinin belirtilmesi ve çocuk hasta sayısının artabileceği göz önünde bulundurularak tedbir önerisinin olup olmadığının sorulması üzerine Bakan Koca, Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Hacettepe Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara’ya söz verdi.

Prof. Dr. Kara, toplum içerisindeki genel vaka sayısı artınca virüsü alan çocuk sayısında da artış gözlendiğini ve 2-3 hafta sonrasında MIS-C tablosundaki çocuklarda da artışın yansımış olduğunu, şu anda da vaka sayısındaki azalmayla bunda da azalma yaşandığını söyledi. Kara, şöyle devam etti:

“Bu MIS-C dediğimizde, çocukların özellikle Kovid-19 için neden olan SARS-CoV-2 virüsünü aldıklarında çok fazla semptom geliştirmiyorlar ama vücutları buna karşı bir cevap oluşturuyor ve o cevabın da 2 ila 3 hafta sonrasında aşırıya dönmesiyle farklı bulgular ortaya çıkmaya başlıyor. Gözlerinde kızarıklık, kalplerinde tutulum veya ciltlerinde döküntü gibi bulgular ortaya çıkmaya başlıyor. MIS-C dediğimiz tablo da o. Genellikle bu da virüsle karşılaştıktan 3 hafta kadar sonra oluyor. Bu yoğun dönem geçen haftalarda olduğu için onun yansımasını görmüştük, şu anda da bu azalmaya başladı.”

Bir gazetecinin, Brezilya’da Faz-3 çalışmalarının açıklanmasının Çin’in talebi üzerine ertelediğinin hatırlatması ve Brezilya’daki Faz-3 çalışmalarında sorun olup olmadığını sorması üzerine Koca, “Bununla ilgili bir şey söylemem mümkün değil. O, Brezilya’nın kendi iç sorunu olabilir. Bizim için başından beri ifade etmiştim, özellikle Faz-3 çalışmalarına izin verirken Türkiye’deki başarısını, bu aşıların bizim vatandaşımız üzerindeki etkisini görerek aksiyon almak istiyoruz demiştim. O nedenle de biz hem Pfizer hem de Sinovac aşısına Faz-3 çalışması için izin vermiştik ve ikisi de devam etmiş oldu. Bizim sonuçlarımız bizim için önemli ve 24 merkezde yapılan, bağımsız komite tarafından da yakın takip edilen bu sonuçları görmemizin diğer sonuçlardan daha önemli olduğu kanaatindeyim.” dedi.

BioNTech aşısı ile ilgili gelişmeler 

Pfizer ve BioNTech’in ortak geliştirdiği aşı ve Prof. Dr. Uğur Şahin’in “Türkiye için yeterli aşının depolandığı ile ilgili açıklamalarının” sorulmasına karşılık Koca, bu konunun biraz fazla gündeme getirildiğini ve yer yer yanlış bilgi aktarımının olduğunu söyledi.

Bakan Koca, inaktif aşıyı önemsediklerini ancak başından itibaren BioNTech aşısını geliştirenin iki Türk bilim insanı olması nedeniyle, bilim insanlarıyla yakın iş birliği içerisinde bu aşının Türkiye’de uygulanmasını istediklerini vurguladı. Koca, şöyle devam etti:

“Bununla ilgili bize başından beri söylenen 25 milyon gibi bir aşının söz konusu olabileceği, 2021 yılı için yıl sonuna kadar belki 500 veya 1 milyon gibi bir aşının da olabileceği ifade edilmişti. Fiyat boyutuyla herhangi bir sorunumuz olmadı. O konuda, olması gereken bir fiyatın olduğunu, dünya ölçeğinde daha uygun bir rakam olduğunu söyleyebilirim ama bizim esas bu dönemde yaşadığımız sorun şu oldu; bu dönemde ‘aşının üretimiyle ilgili sorumluluk taşımama’ durumunun sözleşmeye yazılması istendi. Acil kullanım izni olduğu için pandemi döneminde olunduğundan, üretimle ilgili bir sorun olma durumunda sorumluluk taşımama sözleşmeye koyulmak istendi. Biz, doğrusu bundan yana olmak istemedik. Çünkü vatandaşımıza, herhangi bir sorun olursa üretici firmanın bir sorumluluk taşımadığını söylemenin doğru olmadığını düşündük.”

Prof. Dr. Uğur Şahin ile görüştüklerini, son 2-3 gün 5-6 kez telefonda konuştuklarını ve bu sorunu kısmen aştıklarını belirten Koca, şunları kaydetti:

“Toplantı öncesi tekrar görüştüm. Hem Bilim Kurulumuza bu konuyu tekrar açacağımızı hem vatandaşımıza da bunu açıklayacağımızı da ifade etmiştim kendilerine. Sözleşmenin miktarıyla, üretimle ilgili bir sorun olduğunda sorumluluk taşıyabileceklerini belirten bir maddeyi koymaya karşılıklı razı olduk. Yani sözleşme miktarından daha fazla bir sorumluluk taşımama noktasında ısrarcı olduklarını, bunu aşmamızın mümkün olmadığını ifade ettiler. Böyle olunca biz sözleşmenin miktarınca sorumluluk alınabileceğini belirterek bu aşıyı yapabileceğimizi konuşmuş olduk. Mart ayı sonuna kadar 4,5 milyon ve opsiyonal olarak 30 milyona kadar da ocak ayında, en geç şubat ayında talep olması durumunda bunun söz konusu olabileceğini görüşmüş olacağız. Dolayısıyla 4,5 milyon mart sonuna kadar, opsiyonel olarak 30 milyona kadar aşının sözleşmesinin detayları netleşmiş oldu. Bu gece veya yarın en geç imzalanmış olur. Bu aşının da bu süreçte yaygın bir şekilde imkanlar ölçüsünde kullanımını sağlamış olacağız.

Çin’den gelecek aşının ne zaman ve ilk etapta nereye geleceğine ilişkin soruya Bakan Koca, “SinoVac aşısı ilk planda 3 milyon olarak gelecek. Şubat ayı sonuna kadar toplam 50 milyon gibi bir sözleşme yapıldı. İlk partinin 3 milyon dozunun da pazartesi sabahı Türkiye’de olacağını söyleyebilirim. Pfizer-BioNTech aşısıyla ile ilgili de mart sonuna kadar 4,5 milyon doz gibi planladık. Zannediyorum ocak ayında bunun 1 veya 1,5 milyon gibi bir kısmı gelmiş olacak ama önümüzdeki haftalarda Uğur Hoca da bunu bir takvimle netleştirerek bize bildirmiş olacak. Ankara’da olur merkez.” diye konuştu.

Koca, Türkiye’nin satın aldığı aşıların bir dozunun kaç dolara ithal edildiği sorusuna, “Pfizer ile ilgili aşının fiyatının, dünyada birçok ülkeye satılan fiyattan daha aşağı olduğunu söyleyebilirim. Firmanın bu anlamda açıklamasını istemediği için söylüyorum ama çok rahatlıkla dünyada satılan, bilinen fiyatlardan daha aşağı olduğunu bilelim. Benzer şekilde SinoVac aşısı için de yine firmanın bunu açıklamamamızı ama bu fiyatın Endonezya ve Brezilya’daki rakamlardan da düşük olduğunu özellikle belirtmiş olalım.” yanıtını verdi.

Bakan Koca, “Biz hem Sinovac hem Pfizer aşısını dünyadan daha ucuza almış olacağız. Bu aşıları alırken de direkt firmaların kendileriyle görüşüyoruz.” dedi.

Sinovac aşısının 11 Aralık sonrası Türkiye’ye gelmesi beklenirken yaşanan gecikmenin sebebi sorulan Koca, “Sözleşme gereği 11 Aralık’tan sonra Türkiye’ye gelmesi yazılıydı, ayın 5’inden itibaren firmada, depolarda bu aşı hazırdı. İzinlerin alınması bu gecikmeyi oluşturdu, başka hiçbir sebep yok. Bugün de bütün izinler tamamlandı.” ifadelerini kullandı.

“Sağlık çalışanlarıyla birlikte ilk aşıyı olan kişilerden biri olacağım”

Aşının zorunluluğu konusunda görüşü sorulan Bakan Koca, “Aşı zorunlu değil.’ demiştik. Bilim Kurulu olarak aşının zorunlu olarak yapılmasından yana değiliz. Biz ikna ederek bu aşının yapılması gerektiğine inanıyoruz. Vatandaşımızı yan etkileri en az olan, güvenilir ve etkinliği fazla olan aşı noktasına ikna edebilirsek ben herkesin bu aşıyı yaptıracağına inanıyorum. Kendim de sağlık çalışanlarıyla birlikte ilk aşıyı olan kişilerden biri olacağım.” dedi.

Aile içi bulaş konusunda attığı tweeti değerlendirmesi istenen Koca, aile içi bulaşın kapalı ortamlara geçtikçe giderek artmaya başladığını söyledi.

Bakan Koca, özellikle misafirliğin ev içi bulaş anlamında etkili olduğunu ve bunun etkinliğinin yüzde 85’lere kadar çıktığını belirterek, “O nedenle çekirdek aile dışında ev ortamında bir araya gelmemeye gayret göstermemiz son derece önemli ve virüsün bulaştırıcılığının da arttığı bu dönemde bir araya gelmeleri olabildiğince azaltmak gerekiyor. Biz, ne kadar mesafeye uygun hareket eder, bir araya gelişleri azaltır, kapalı ortamlarda bir araya gelmez, kalabalık ortamları oluşturmazsak o kadar bu virüsün bulaştırıcılığı azalmış olur.” diye konuştu.

Grip aşısı

Kovid-19 ile mücadele edilirken grip vakalarının azalıp azalmadığı sorulan Bakan Koca, şunları kaydetti:

“Halk sağlığı olarak rutin taramalarımızda şu an influenzayı görmüyoruz. Bunun sebebin de bu dönemde alınan maske, mesafe ve hijyenin tedbirlerinin katkısı çok büyük. İnfluenzanın daha çok çocukluk yaş grubunda görüldüğünü biliyoruz. Çocukluk yaş grubunda görülen influenza, şu dönemde yok. Çocuk hastaların sayısı her yıl ekimde başlar kasım, aralık ve ocakta pik yapar. Çocuk poliklinikleri çok yoğun geçer, halen çocuk polikliniklerinde hasta yoğunluğu yaşamıyoruz ve bu belki de ilk oluyor.

Son yılların, özellikle viral enfeksiyonların yoğun olduğu ekim, kasım, aralık ve ocak ayında şu an damlacık enfeksiyonu ile bulaşan enfeksiyonları azlığı, poliklinik sayılarının da çok azalmış olduğunu belki de bu anlamda ilk defa yaşamış oluyoruz. Bu, muhtemelen tedbirlerin etkisi diyebiliriz.

Grip aşısında riskli kişileri her gün giderek genişletiyoruz. Şu an 60 yaş üstünde olan herkese artık açtık. Dolayısıyla birçok vatandaşımız e-Nabız’a bakarak kendisinin bu anlamda uygun olup olmadığını çok rahatlıkla görebilir. Halen elimizde 600 bine yakın aşının olduğunu da söylemek istiyorum. Eczaneler üzerinden yapmaya devam ediyoruz ama vatandaşımız şundan emin olsun, müsterih olsun, bu yıl daha şu aya kadar, yıl bitiyor influenza yok.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *