Riyad Anlaşması, Yemen’deki darbeyi meşrulaştırıyor!

Riyad Anlaşması, Yemen’deki darbeyi meşrulaştırıyor!

BAE destekli Güney Geçiş Konseyi (GGK) ile hükümet arasında imzalanan Riyad Anlaşması’nın GGK’ya meşruiyet sağlamaktan öteye gidemediği belirtiliyor.

Geçen yıl 5 Kasım’da Yemen‘de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) destekli Güney Geçiş Konseyi (GGK) ile hükümet arasında imzalanan Riyad Anlaşması, Husilere karşı olan siyasi güçleri Yemen Cumhurbaşkanı Abdu Rabbu Mansur Hadi’nin arkasında birleştirmesi ve 2014’ten bu yana başkent Sana ile kuzey illerinin çoğunu kontrol eden Husilerle mücadele için bir umut ışığı olmuştu.

Riyad Anlaşması siyasi yönüyle GGK’nin yeni bir hükümete katılımına odaklanırken, askeri konular ve güvenlik alanında, Aden ve GGK’nin kontrol ettiği valiliklerdeki güçlerinin çekilerek hükümet güçlerine entegre olmasını, böylece darbe nedenlerinin sona ermesini öngörüyordu.

Anlaşmanın uygulanmasında aylar süren aksaklıklar ve karşılıklı engelleme suçlamalarının ardından Suudi Arabistan, temmuz sonunda, hükümetin bir ay içinde kurulmasını ve anlaşmanın askeri ve güvenlik maddelerinin uygulanmasını hızlandıracak bir plan duyurdu.

Suudi Arabistan’ın ilan ettiği planın üzerinden 3 ay geçmesine rağmen, hükümeti kuracak ismin belirlenmesi ve Aden’e vali ile emniyet müdürü atanması dışında söz konusu planın gerekliliğine dair bir gelişme yaşanmadı. Hükümeti kurma konusundaki görüşmeler ise halen devam ediyor.

Gözlemciler ise, planın gerçek başarısının ölçüsü olan askeri ve güvenlik maddelerinin uygulanmasını sağlama konusunda ise bir ilerleme kaydedilmediğini belirtiyor.

“Barış ve Ortaklık Anlaşmasının kopyası”

Yemenli siyasetçiler ve analistler, Riyad anlaşmasının, Yemenli siyasi güçler ve Husilerin Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde 21 Eylül 2014’te imzaladıkları Barış ve Ortaklık Anlaşması’nın bir kopyası olacağına dair endişelerini dile getiriyorlar.

Anlaşmanın meşru hükümeti, dış baskılarla devlet meselelerindeki tavizler karşılığında alınan dış destekle güç elde eden milislerin yararına olacak şekilde zayıflattığından endişe ediliyor.

Yemenli gazeteci yazar Marib el-Verd, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “İki anlaşma arasında dört benzerlik var. Güç mantığını sürdürüyor ve isyancı milislerin sahadaki isyanlarına meşruiyet veriyorlar. Öte yandan, devletin ve milislerin otoritesini eşitlemeye çalışıyorlar. Barış ve Ortaklık Anlaşması, Husilerin siyasi sürece ve iktidara katılmaları karşılığında Sana’dan çekilmesi gerekiyordu ve aynı şey Aden’de de tekrarlanıyor.” dedi.

“Yaşanan şey, devlete yetkilerini, prestiji, kararları ve egemenliğinden isyancı milislerin yararına taviz vermesi için baskı yapılarak, milislerin dayattığı konuların olumlu bir adım olarak kabul edilmesidir.” diyen Verd, anlaşmalar arasındaki diğer bir benzerliğin iki anlaşmanın da güç ve dış desteğe sahip grupları Husilerin Sana’da GGK’nın da Aden’de yaptığı gibi siyasi taleplerini gerçekleştirmek için şiddete başvurmayı sürdürmeye teşvik etmek olduğunu söyledi.

Verd, iki anlaşma konusundaki dördüncü benzerliği ise şöyle ifade etti: “Barış ve Ortaklık Anlaşması konusunda BM ile siyasi geçiş sürecini desteklemekle ilgilenen ülkelerin büyükelçileri veya Riyad Anlaşması konusunda Suudi Arabistan, BAE ve BM Temsilcisi olsun, milislere anlaşma yükümlülüklerini yerine getirmeleri için herhangi bir baskı uygulamazken, devlete anlaşmayı kabul etme ve yetkilerinden taviz konusunda baskı yaptılar.”

“İki anlaşmada da darbecileri meşrulaştıran içerikler var”

Yemenli yazar ve araştırmacı Nebil el-Bekiri de “Bu iki anlaşma arasında neredeyse bir fark yok. Bu anlaşmaların içerikleri darbeleri meşrulaştırması ve uluslararası kabul görmüş anlaşmayı darbeciler için bir şemsiyeye dönüştürmesi açısından hemen hemen aynıdır.” dedi.

Bekiri, iki anlaşma arasındaki farkın birinin Sana’nın diğerinin ise Aden’in kaderini tayin ettiğini ancak “ikisinin de Yemen devletinin aleyhine darbecileri meşrulaştıran içerikleri olduğunu” vurguladı.

Verd, “Riyad anlaşmasında, birçok konuda meşru yönetime baskı kurma dışında hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Bunların en önemlileri sahadaki askeri durum ve devlete bir oldu bittiyi kabul ettirmek için baskı yapmak amacıyla savaşların zamanlaması gibi konulardır. Burada hedef Yemen yönetimidir ve amaç onu taviz vermeye zorlamaktır.” ifadelerini kullandı.

“Riyad Anlaşmasının uygulanamaması başarısız olduğunun açık ilanıdır”

Verd, anlaşmanın başarısız olduğunun açıkça ilan edilemediğini ancak maddelerinin uygulanamamasının anlaşmanın başarısız olduğunun açık bir ilanı olduğunu savundu.

Bekiri ise, Riyad anlaşmasının öncelikle askeri bir güvenlik anlaşması olduğunu, siyasi kısmında sunulmasının anlaşmanın baştan başarısızlığı anlamına geldiğini aktardı.

Riyad Anlaşması’nın içinin boşaltıldığını ifade eden Bekiri, “Anlaşma, Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonunun Yemeni ve milislerini kontrol etmek için elinde tuttuğu siyasi bir karta dönüştü.” diye konuştu.

Verd, anlaşmanın eğer uygulanırsa, süreklilik sağlayabileceğini çünkü anlaşmanın arkasındaki güçlerin başarısız görünmek istemediğini, aksi takdirde bu durumun Yemen’de onlar için bir başarısızlık ilanı olacağına dikkati çekti.

“Dış güçler için önemli olan Husilerin Kızıldeniz’deki ulaşımı hedef almamaları”

Anlaşmanın sağlanmasının Yemen’deki çatışmalara etkisi konusunda hükümet ile GGK arasındaki çatışmanın neredeyse kontrol altına alınmış durumda olduğunu söyleyen Verd, “Husiler ile olan çatışma durumunda da çok farklılık yok. Dış güçler için önemli olan Husilerin Kızıldeniz’deki ulaşımı hedef almamaları. Husilerin Suudi Arabistan’ı hedef almaları ise sahada etkili saldırılardan daha çok siyasi mesaj olarak değerlendiriliyor.” şeklinde konuştu.

Verd, Husiler ile Suudi Arabistan’ın ise tetikte ve izlemede kalarak ABD seçimlerinin sonuçlarını beklediğini ifade etti.

Bekiri, anlaşmanın ilan edilmesinin, Yemen’de meşruiyeti tesis etmek ve darbeyi sonra erdirme konusundaki hedefleri gerçekçekleştirme konusunda kendi başına bir başarısızlık olduğunu söyledi.

Riyad Anlaşması kapsamındaki gelişmeler

Riyad’da 5 Kasım 2019’da Yemen hükümeti ile GGK arasında “hükümetin Aden’e dönmesi, siyasi bir hükümet kurulması, tüm askeri teşkilatların savunma ve içişleri bakanlıklarına bağlanması, tarafların ellerinde bulunan esirlerin karşılıklı değişimi” gibi maddeleri içeren anlaşma imzalanmıştı.

Ancak özellikle anlaşmanın güvenlik maddeleri taraflar arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle uygulanamamıştı.

Suudi Arabistan resmi ajansı SPA’nın 29 Temmuz’da yayınladığı habere göre, Riyad yönetimi, Yemen hükümeti ile GGK arasında imzalanan Riyad Anlaşması’nın uygulanması ve ülkede istikrarın sağlanması için taraflara öneri sunmuştu.

Haberin ardından GGK Sözcüsü Nizar Heysem, Twitter hesabından, Konseyin, Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap koalisyonuna Riyad Anlaşması’nın hayata geçirilmesi için özerk yönetimden vazgeçtiğini duyurmuştu.

Yemen Cumhurbaşkanı Hadi de Suudi Arabistan’ın sunduğu öneri ve GGK’nin güney illerindeki “özerklik”ten vazgeçtiğini ilan etmesinin ardından çıkardığı kararnameyle Ahmed Salim Rabi’nin yerine Ahmed Hamid Lemles’i yeni Aden Valisi olarak atamıştı. Tuğgeneral Muhammed Ahmed el-Hamidi ise tümgeneral rütbesine yükseltilerek Emniyet Müdürlüğüne getirilmişti.

Hadi, daha sonra Başbakan Muin Abdulmelik’i, Riyad Anlaşması uyarınca yeni hükümeti kurmakla görevlendirmişti.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *