“Batı merkezli gelişen bilim anlayışı, küresel sorunların en ciddi sebebidir”

“Batı merkezli gelişen bilim anlayışı, küresel sorunların en ciddi sebebidir”

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş: “Batı merkezli gelişen bilim anlayışı, bugün gelinen noktada insanlığı felakete sürüklenmekten alıkoyamadığı gibi, yaşanan küresel sorunların da en ciddi sebebi durumundadır.”

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “İslam’ın ‘yaratılış’ fikrine karşı alternatif bir varoluş modeli iddiasıyla ortaya çıkan, bilimsel bir realite gibi kabul edilip sıkça gündeme getirilen her türlü düşünce ve ideoloji tepkiseldir, rasyonel açıdan da problemlidir.” ifadelerini kullandı.

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi tarafından düzenlenen, “4. Uluslararası Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi”nin açılışında Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın gönderdiği video mesaj yayınlandı.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Hz. Peygamber’e indirilen ilk ayette, yüce Allah’ın kendisini “Hâlik” sıfatıyla tanıttığını ifade ederek, “İlk vahiydeki söz konusu hakikat üzerine müesses olan İslam düşüncesine göre kâinattaki her şey, tek ve üstün kudret sahibi bir yaratıcı tarafından vücuda getirilmiştir. O da sınırsız ilmi ve iradesiyle evreni ve içindekileri bir ölçü ve düzen içerisinde kolaylıkla var eden, her an bir yaratma hâlinde olan, kendisinden başka hiçbir yaratıcı olmadığını çeşitli misal ve delillerle beyan eden “vâcibu’l-vücûd” yüce Allah’tır” dedi.

Başkan Erbaş, her sonucun bir sebebi, her sebebin de bir müsebbibi olduğuna dikkati çekrerek, “Buna göre, insanı ve kâinatı yaratan yüce Allah, bütün sebeplerin üstünde bulunan yegâne müsebbiptir. Hâl böyleyken, İslam’ın “yaratılış” fikrine karşı alternatif bir varoluş modeli iddiasıyla ortaya çıkan, bilimsel bir realite gibi kabul edilip sıkça gündeme getirilen her türlü düşünce ve ideoloji, tepkiseldir ve rasyonel açıdan da problemlidir” diye konuştu.

“Vahyin, aklı ve ahlakı inşa eden boyutunun ötelenmesi insanlığı birçok krizle karşı karşıya getirmiştir”

Son asırlarda ideolojilerin şekillendirdiği modern paradigmaların varoluş, gaye ve değerler alanında insanın zihin dünyasını alt üst edip büyük bir kafa karışıklığına sebep olduğunun altını çizen Başkan Erbaş,  “Vahyin, aklı ve ahlakı inşa eden boyutunun ötelenmesi başta anlam ve değerler krizi olmak üzere insanlığı birçok krizle karşı karşıya getirmiştir” ifadelerini kullandı.

Başkan Erbaş, günümüzde dünyanın akademik merkezlerinin de varoluş bağlamında epistemolojik krizlerini aşamadığı değerlendirmesinde bulunarak, şöyle devam etti:

“Aynı şekilde bilim ve ahlak arasındaki ilişki bugün teorik ve pratik boyutuyla trajedi ve paradokslarla doludur. Teknolojinin hayatı kuşattığı ve bilgiye ulaşmanın iyice kolaylaştığı çağımızda, söz konusu krizler ve çelişkiler özellikle gençlerin akıl ve gönül dünyasını tahrip edebilmektedir. Dolayısıyla düzenlenen bu kongrenin hayati derecede önemli olduğunu düşünüyorum. Buradan, insanlığın ve bilhassa gençliğin soru ve sorunlarına rehberlik edecek sunumlar çıkacağına inanıyorum. Bilimsellik etiketiyle hakikat arayışını sabote eden yaklaşımlar karşısında gençliğe ufuk kazandıracak tebliğler çıkacağına inanıyorum.”

“Dine ve hakikate karşı her müdahale, esasında fıtrata ve geleceğe bir müdahaledir”

Dini ve hakikati inkâr eden ve adeta ona savaş açan yaklaşımlarla doğru ve güçlü bir şekilde mücadele etmenin gerekliliğine vurgu yapan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “Aynı şekilde hakikati tahrif ve istismar eden yapılarla da mücadele etmek zorundayız. Zira dine ve hakikate karşı her müdahale, esasında fıtrata, hayata ve geleceğe bir müdahaledir” şeklinde konuştu.

“Batı’nın teklif hatta dikte ettiği düşünce ve davranış biçimi, geleceğe dair umudun zayıflamasına sebep olmaktadır”

Başkan Erbaş, bugün Batı merkezli bilginin, insanı ve hayatı dizayn ettiğine şahit olunduğunu belirterek, şunları söyledi.

“Ancak söz konusu anlayışın “insan-evren-Allah” tasavvurunda var olan ciddi kriz ve paradoksların bütün insanlığı derin bir çıkmaza doğru sürüklediğini de hepimiz görüyoruz. Batı’nın teklif hatta dikte ettiği düşünce ve davranış biçimi, insanlığın özlediği huzur ve güveni tesis edemediği gibi, geleceğe dair umudun daha da zayıflamasına sebep olmaktadır. Bu da açıkça göstermektedir ki Batı uygarlığı, 18. yüzyıldan itibaren insan, varlık ve âlem konusunda paradoksal bir anlayışa saplanmış; insanlığın hâl ve istikbaline dair ideal bir teklif sunamamıştır. Hakikati anlama çabasında aklı bilimsel bilgiyle sınırlayan yaklaşımlar, özellikle bilgi alanında Yaratıcıyı öteleyen parçacı ve marazi bir paradigmayı öne çıkarmıştır. Batı merkezli gelişen bu bilim anlayışı, bugün gelinen noktada insanlığı felakete sürüklenmekten alıkoyamadığı gibi, yaşanan küresel sorunların da en ciddi sebebi durumundadır. Buna mukabil İslam dünyası da son asırlarda yaşanan gelişmeleri ve olayları maalesef gereği gibi bir analize ve eleştiriye tabi tutamamıştır.”

“İslam tarihinin hiçbir döneminde bilginin İslami olanı/olmayanı şeklinde bir tasnif olmamıştır”

İslam’da, din ile bilimin, akıl ile vahyin arasında bir çatışma olmadığına vurgu yapan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “İlmin tüm yönlerini teşvik eden İslam’ın, bu olguları birbirine muarız kabul etmesi düşünülemez. Aynı şekilde din ile bilim arasında bir ayrışma da söz konusu değildir. Bu meyanda, İslam tarihinin hiçbir döneminde bilginin bugünkü manada İslami olan/olmayan şeklindeki bir tasnife tabi tutulmadığının da altını çizmek istiyorum. Nitekim İslam bilim tarihinde, İbn-i Sina gibi hem dinî hem de tecrübi ilimlerde zirve pek çok âlim vardır. Bu da günümüzde zaman zaman bütünü görmeye mâni olan branşlaşmanın ötesinde interdisipliner bir yaklaşımın varlığını ortaya koymaktadır” diye konuştu.

“Üretilen bilginin niteliği, toplumun ve dünyanın geleceğine katkısı, bizler için temel ölçüt olmalıdır”

“Üzülerek ifade etmeliyim ki bugün İslam dünyası da fizik, teknik, tıp gibi fen bilimleri alanında ve dahası sosyal bilimler ve hatta ilahiyat alanında bilgi üretme, bilgiyi güncelleyip değere dönüştürme ve hayata kılavuz yapma konusunda maalesef zamanın gerisinde kalmıştır” diyen Başkan Erbaş, sözlerini şöyle tamamladı:

“Esas sorun da zaten budur. Sahih bilgi zeminini kaybettiğimizde, bilgi üretmeyi ve geliştirmeyi ihmal ettiğimizde; sağlıklı düşünme, sorunları tespit etme ve çözüm üretme imkânını da ne yazık ki kaybediyoruz. Bu sebeple, üretilen bilginin niteliği, toplumun ve dünyanın geleceğine katkısı, bizler için temel ölçüt olmalıdır. Bunun için de özellikle yaşanan hayatın sorunları ile insanlığın geleceğine dair meselelerde daha gerçekçi olmaya, daha cesur yaklaşımlarla inisiyatif kullanmaya mecburuz. Bu duygu ve düşüncelerle, kongrede sunulacak bildirilerin ve yapılacak müzakerelerin bereketli geçmesini ve istifadeye medar olmasını; ulaşılacak sonuçların, milletimiz, âlem-i İslam ve bütün insanlık için hayırlı neticelere vesile olmasını Cenâb-ı Allah’tan niyaz ediyorum.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *