Almanya İslam’ı diye bir İslam olamaz!

Almanya İslam’ı diye bir İslam olamaz!

Bir tek İslam vardır. Onu da Kur’an bize bildirmiş ve Rasûlüllah(s.a.v) açıklamıştır. Kısaca Müslüman olmanın şartları Kur’an ve Hadisi Şeriflerde belirlidir. Ne mutlu ben Kurana ve Sünnete göre Müslümanım diyebilenlere!

Mehmet Kaçar / Hakimiyet

Almanya 1960 yılında, artan işçi ihtiyacını, İslam Ülkelerinden ve özellikle de Türkiye’den karşılama yoluna gitti. Almaya’ya işçi olarak giden insanlarımızın, ilk yirmi yılda ne dini ihtiyacını karşılayacak bir İmamı ve ne de Türkçeyi öğretecek bir öğreteni yanında yoktu. Ailesi, çoluğu çocuğu ve yakınları Türkiye’de kalmış tek başına gurbet ellerde işten heima gider gelir olmuştu. Çalıştığı işler ise Almanların tercih etmediği en alt seviyede ki işlerdi.

Almanya, ta o yıllarda plan ve projelerini yapmış olacak ki, Almanya’ya gelen Müslüman işçileri entegre edip, Almaya’ya uyum sağlamaları konusunda eğiterek islamdan uzak bir müslüman proto tipi oluşturacak ve bunları dünyaya lanse edecekti. Almanya’ya ayak basan ilk işçileri hemen kiliseye götürecekler ve kilisedeki resimleri örtülerle kamufle ederek, kilise papazının nezaretinde cuma namazı kılmalarına izin verilecekti.

1970’li yıllarda uygulanan planda ise, Alman ekonomik hayatına ki günlük üç vardiya şeklinde fabrikalarda çalışmalar devam ettirilmektedir. Oruç tutmak ve namaz kılmak uygun değil ve ekonomiye zarar veriyor diyerek planlarını dillendirmeye başlamışlardır. Okullardaki ders kitaplarında bu konu işlenmeye çoktan başlanmıştı bile. Bayanların tesettürlü olarak resmi kurumlarda çalışmasına da göz yumulmamaya başlanmıştı. Kız çocuklarının yüzme derslerine zorunlu olarak katılmaları sağlanır hale gelmişti.

1990’dan sonra Almaya’da ki müslümanlar aile birleşimini izinler dahilinde tamamlayıp kendi derneklerini kurmak yoluyla kendi kimliklerine dönmeye başlayınca Almanya İslamının ikinci aşamasına geçildi. Türkiye den din adamı gelmesin, İmamları Almaya’da biz yetiştirelim. şeklinde görüşler resmi ağızlardan dillendirilmeye başlandı ve daha sonraki yıllarda DİTİP ve Milli Görüş gibi teşkilatları hiç bir terör olayına karışmamalarına rağmen sürekli tehlikeli örgütler listesine almaya başladılar. Bunun yerine Alevi cemiyetlerini, PKK sempatizanlarını ve ve Türkiye’ye hainlik edenleri ve özellikle 1980’de Türkiye den kaçıp Almanya’ya sığınanları Milletvekili yapıp Alman İslamı’nın temsilcileri olarak sunmaya başladılar.

İslam dinini resmi bir din olarak tanımayan Almanya Eyaletlerin de Kurban kesmeyi yasaklamışlar ve bunun hayvanlara yapılan bir vahşet olduğunu dillendirmişlerdi. Sanki kendileri et yemiyor gibi. Ramazan Bayramında resmi tatil olmaması da yarı bir handikaptı. Firmaların özellikle Ramazan ayında izin almak isteyenlere rıza göstermemeleri bu planın ayrı bir parçası idi. İki binli yıllardan sonra Almanya İslamının diğer bir parçasını lanse etmeye devam ettiler. Kadınlı erkekli cemaat oluşturup, içlerinde bir kadını da imam yaparak kilisede namaz kıldırmaya başladılar. Bu cemaatin domuz eti yediği ve domuz kanı içtikleri de basına yansıyan aşikar bir durumdur.

Almanya; İslam Dinini resmi bir din olarak tanımayarak, Müslümanlara zulüm etmektedir. Ayrıca DİTİP ve Milli Görüş gibi teşkilatları asimilasyonun önünde bir engel olarak görmektedirler. Bunların Türkiye den İmam getirmelerini istememektedirler. Almaya’da İslami okulların açılmasına kötü gözle bakmaktadırlar. Tesettürlü bayanların bir an önce bu durumdan yani tesettürden vazgeçmelerini istemektedirler. Yada Almanların belirlediği bir örtü modelini benimsemeleri istenmektedir.

Berlin’li, sol görüşlü bir Alman’ın itirafları bu planın ne kadar ciddi bir şekilde uygulandığını da bizlere gösteriyor:” Ben olsam Alman vatandaşlığı için müracaat eden bir Türk’e önce ‘domuz eti’ yedirtirim. Eğer domuz eti yemezse vatandaşlık hakkı vermem” demişti. Der Spiegel dergisi son sayısı ve diğer basına yansıyanlara göre; 2006 yılından bu yana Alman İç İşleri bakanlığının düzenlediği İslam konferanslarında, toplantıya katılanlara Domuz eti ve kan sucuğu ikram ediliyormuş. Dünyaya hoşgörü ülkesi olarak tanıtılmaya çalışılan Almanya hoşgörüsü Alman olmayanların dinine saygısı Müslümanlar için geçerli değilmiş.

İslam’ın Almanyası, Türkiye’si, Arabistan’ı olmaz. Bizim bildiğimiz bir tek İslam vardır. Onu da Kur’an bize bildirmiş ve Rasûlüllah (s.a.v) açıklamıştır. Kısaca Müslüman olmanın şartları Kur’an ve Hadisi Şeriflerde belirlidir. Ne mutlu ben Kurana ve Sünnete göre Müslümanım diyebilenlere! Müslümanlar artık uyanık olup kendi kimliklerine sahip çıkmalılar, değilse Almanya gibi devletler bozulmuş bir din uydurmaya çalışacaklar. Amma bilmedikleri bir şey var ki bu dinin koruyucusu, bu dinin sahibi bizzat Yüce Allah’tır. Kaybedenler ise bu dini bozma teşebbüsünde olanlar olacaktır. Almanya’nın bir başka planı da Türkiye’de ki diğer İslam coğrafyasına örnek olan İslami yaşam biçimine bir alternatif Alman İslamı geliştirmeye çalışmasıdır.

Selam ve dua ile

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *