Bankacılık sektörü de salgın sonrasını tartışıyor

Bankacılık sektörü de salgın sonrasını tartışıyor

“Cadı değilim bilen bilir bankacılık hayatım evrime hizmet ederek geçti.” diyen Önder Halisdemir, “Kovid-19  ‘Mış’ gibi yapan herkesi yola getirmektedir.” ifadesini kullandı.

Finans Gündem yazarlarından Önder Halisdemir, “Kovid 19: Geleneksel bankacılığın sonu” başlığını taşıyan yazısında, salgın nedeniyle başlayan değişimin bankacılık sektöründeki yansımalarına değindi ve sektörün evrim geçirmesi gerektiğini savundu.

Halisdemir, “Kovid 19 (corona virüs desase 2019) isimli 2019 yılında çıkan virüs, geleneksel bankacılığın ana hizmet kanalı şubeleri dünya çapında çalışamaz hale getirerek müşterileri ve bankaları formatladı.” dedi ve şöyle devam etti:

Geleneksel bankaların iki alameti farikası “evrensel bankacılık menüsü” ve “şube kanalı”dır. Şube kanalı çalışmıyor peki evrensel bankacılık menüsü olarak adlandırılan tam hizmet bankacılığı devam edecek mi? Pek değil. Öyleyse geriye ne kalıyor? Yeni form ne ve bu dönüşüm yönetilebilir mi?

2016 yılında yine bu mecrada “Yıl 2019 Bankacılığın Sonu” diye bir makale  yazmıştım. Meraklıları aratarak bulsun. O makalede ileri sürdüğüm tez geleneksel bankaların mevcut hizmet modelinin ancak 2019 yılına kadar onları taşıyabileceğini ileri sürüyor ve gerekçelendiriyordu. Elbette makalede bu sonucu 2019’da başlayan bir salgının tetikleyeceğini öngörmemiştim. İklim değişikliği, dinazorlar falan demişim ama 🙂 Ancak zaten evrim sürecinde olan her şeyin olması gerekene hizmet ettiğini yaşamın doğal akışında çözümlemişizdir diye düşünüyorum. Kovid kardeş de evrimdeki görevini yerine getirerek değişim karşısında kafasını kuma gömenleri, yokmuş gibi davrananları ve değişiyor gibi görünmeye çalışanları bireysel ve kurumsal planda sınamaktadır. 2019 yılında başka ne oldu? Ülkemizde dünyadaki benzerleri gibi bankacılık olarak sayılan işle ilgili “açık bankacılık” kulvarında devrim niteliğinde düzenlemeler yapıldı ve artık bankaların lisans duvarları ile korunan pek çok işini banka lisansı yerine başka lisanslarla yapmak mümkün hale geldi.

Bunları nasıl nokta atışı ile öngörebiliyordum? Cadı değilim bilen bilir bankacılık hayatım evrime hizmet ederek geçti. İşler ve teknoloijiyi harmanlayan yeni formlar keşfedip hayata geçirdim hep. En son 2007 yılında bu dönüşüme en uygun aygıtı genel müdürlüğüne geldiğim küçük bir bankayı kurgulayarak adını verdiğim “yeni jenerasyon bankacılık” modeli ile  işletim sistemini değiştirerek uyguladım. O küçük banka atletik biçimde büyüyerek, şubesiz şekilde ülkemizin en fazla hizmet noktasına bankacılık götüren yapısı oldu. En fazla şubesi olan bankadan fazla, en büyük fiziki dağıtım olan PTT’leri de kapsayarak; bakkalları, benzin istasyonlarını, şirket bayilerini, büfeleri de içine alarak PTT’lerden de fazla. PTT’lerde yolunu açtığım modelle bir bankacılık pazaryerine dönüşerek gelir ve hizmetlerini çeşitlendirdi ve bu sayede geleneksel başka bir modeli de evrimleştirmiş olduk.  Bu iş modelini faaliyet kitabı şekline getirerek yayınladığım ilk kitap “Sırlar Dünyası” adını verdiğim modeli tease eden kitaptı. İkinci kitaba “Yeni Jenerasyon Bankacılık”adını verdim, modeli ve sonuçları açıklıkla anlatıyordu ve 2015 yılında ayrılmadan önce yayınladığım “Bir Bankadan Ötesi” kitabı modelin evrimine işaret ediyordu. Bu üç kitabı da bankanın web sitesinden bulabilirsiniz.

Geleneksel bankanın ayrılmaz unsuru mevduat lisansı ve şube olmadan nasıl ülkenin en karlı ve birçok geleneksel bankayı geride bırakan banka formu oluşturulmuştu? Nasıl ve neden ülkemizin hatta dünyanın alanının lideri haline gelen ilk fintekleri (UPT, Ekent, Sigortayeri, Passolig vb.) kurulmuştu bu kitaplarda arkasındaki felsefeyi, öngörüyü gerçekleşmeleri ve sonra atılması gereken adımlardan bazılarını bulabileceğiniz bu yayınlara Aktif Bank’ın web sitesinden ulaşabilirsiniz.

Bu banka yalnızca ülkemizin karlılığı ve hizmet noktası en yüksek maruz kaldığı risk en düşük bankacılık modeli olmakla kalmadı HSBC ve Barclay’s gibi geleneksel devleri geride bıraktığı yarışmada “Dünyanın En Yenilikçi Bankası” seçildi. Bir Türk bankasının uluslararası arenada elde ettiği en önemli başarıdır. Banka yalnızca bankacılık modeli olarak yeni bir şeyi göstermiyor PTT, bakkal gibi geleneksel yapıları dönüştürüyor sermaye piyasası gibi konvansiyonel alanlarda yeni ürün ve pazarların önünü açıyordu. Aktif Bank modeli ne yapacağını bilmeyenlere modeli güncellemek kaydıyla en iyi seçenektir.

Denilebilir ki iyi de biz şubeli bankayız nasıl yapacağız bu işi? Cevap, değişime şu kadar yüz milyon dolar harcadık da gizli değil. Aktif Bank yasal minimumda olan sermayesi ve büyük bankaların ancak sıradan bir şubesi aktif büyüklüğündeki imkanları ile başardı. Şu an geleneksel bankaların rakibi olan finteklerin en büyüğü ancak birkaç milyon dolar sermayeye sahip. Demek ki şu kadar yüzmilyon dolar ayırma işi değil bu. Bu fintekleri alıp veya arka bahçede büyütüp geleneksel sisteme rakip olmalarını ortadan kaldırıp onları da geleneksel bir yapıya dönüştürerek hiç değil.

Bakın diğer bir kıymetli model “En Para” modelidir. Son 15 senede sektörümüzde iki zihin açıcı iş yapılmıştır biri 2007’de Aktif Bank modeli diğeri 2012 yılında  Finansbank’ın “En Para” sıdır. Ancak “En Para” birçok alandaki başarısına karşın geleneksel bir bankanın gölgesinde olmasının kanabilizasyon sancıları altında olması gereken menzile ulaşamamaktadır. Çözüm biran evvel bankadan ayırıp yeni yönetimi ile kendi başına ilerleyeceği bir ortama kavuşturmaktır.

Reçete: Konsalidasyon değil Bölünmedir.

Büyük ve geleneksel bankalar ile gereksiz biçimde onlar gibi olmaya çalışan orta ve küçük bankalara reçetem bölünmeleridir. Bu çalışan sayısını gereksiz biçimde azaltmalarının önüne de geçecektir. Bankacılık alanında yetişenler çok pahalı yetişmiş ve çok nitelikli hale gelmişlerdir. Bu arkadaşları dijitalleşme veya şube kapatma gerekçesi ile işten çıkarmak gerekmemektedir. Tam hizmet bankacılığını tek bir yönetim ile ayakta tutmak gereksiz pahalıdır ve artık hedeflenen sonucu vermemektedir. Liberal düzenlemeler ile lisans duvarları yıkılmıştır. Tam hizmet bankacılığı bir sporcunun olimpiyatlarda gülle atmada, yüzmede, halterde, koşuda ve her alanda yarışmasına benzer. Kabul edelim ki artık hayatın doğal akışına terstir. Gelinen noktada müşterileriniz mutlu değildir. Çalışanlarınız mutlu değildir. Hissedarlarınız mutlu değildir. Görülüyor ki regülatörler de mutlu değildir. Verimsiz bir modeli uzatmanın yani evrime direnmenin maliyeti değişmenin maliyetinden çok daha fazladır. Kovid 19  “Mış” gibi yapan herkesi yola getirmektedir. Hepimiz “Olanda hayır vardır” sözünden feyz almak kişisel/kurumsal aydınlanmamızı daha fazla bedeller ödemeden yaşamak zorundayız. Sağlıcakla kalın.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *