‘Sorun korona da mı yoksa liberal virüste mi?’

‘Sorun korona da mı yoksa liberal virüste mi?’

Gazeteci Şerif Egemen Ahmet yazısında bu soruyu yöneltti: Sorun hayatı felç eden koronada mı, devletlerin devreye soktuğu ağır tedbirlerde mi yoksa liberal virüste mi?

Şarku’l Avsat’ta kaleme aldığı makalesinde Şerif Egemen Ahmet, liberalizme atıf yaparak, “Ne garip ki virüs bulaşan vatandaşlar söz konusuyken, önleyici maske küresel şirketlerin kar marjına takılıyor.” dedi.

Evden çalışma konusuna da dikkat çeken Ahmet, “Halk sağlığı yerine şirketlerin karlarının garanti altına alındığı sistemde son günlerde pazarlanan ‘evden çalışma’ da yine aynı çarpıklığa hizmet ediyor.” ifadesini kullandı.

“Koronavirüse karşı liberal virüs” başlıklı yazısında Şerif Egemen Ahmet şöyle dedi:

Yüksek maliyetli bir Hollywood filminin figüranları gibi hissettiğimiz günlerden geçiyoruz. Yerkürenin tek gündemi, Çin’in Vuhan kentinden dünyanın dört bir yanına yayılan koronavirüs (Kovid-19) ve neden olduğu kayıplar. Bu satırlar kaleme alınırken Kovid-19’a yakalanan kişi sayısı 160 bini, hastalık sebebiyle yaşamını yitirenler ise 6 bini aşmıştı. Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıktığı günden itibaren konuşulan hastalık, başlarda Batı’da Asyalı karşıtı ırkçı histeriyi beslerken bugün apayrı bir tabloyla karşı karşıyayız. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) hastalığın yayılma hızına dikkat çekerek “pandemi” ilan etti ve Çin’de etkisini yitiren “koronanın yeni merkezinin” Avrupa (özellikle de İtalya) olduğunu bildirdi.

DSÖ’nün açıklaması, sorunun küresel mahiyetinin kanıtı. Hastalık sınırları aştıkça sadece insanlar değil, aynı zamanda kendi elleriyle kurduğu kapitalist sistem de hedef haline geldi. Korona yayıldıkça, liberal düzenin nasıl bir virüs olduğunu da gözler önüne serdi. Hastalığın sisteme yönelik ifşası, alınan tedbirlerde saklı. Yaygın bir şekilde devreye sokulan önlemlerden biri, seyahat serbestisinin kısıtlanarak uçuşların iptal edilmesi. Seyahat yasağı diye yazılsa da esasında bahsi geçen bir tür “hareket engeli”. Bireysel özgürlüklerden bahseden sistem, bireyin ölmemesi için her bir kişiyi eve kapatıyor. Kimin kimden korunduğu meçhul; kişi toplumdan mı yoksa yönetenler halktan mı korunuyor? Küreselleşmenin “içe kapanmacı” tavır karşısında yenilgisi anlamına gelen bu tedbir, esasında her koyunun kendi bacağından asıldığı sistemin insan zihninde yeniden üretilmesini sağlıyor.

Seyahat yasağı tek başına hastalığın yayılmasını durduramadığı gibi dünyada sınırların kapanmasını savunan radikal siyaseti de kuvvetlendiriyor. Fransa’da aşırı sağcı lider Marine Le Pen, İtalya’da ırkçı Lig partisi Genel Başkanı Matteo Salvini -göçü engellemek adına- seçim vaatlerinde yer alan “sınırlarda tam denetimi” yüksek sesle ifade etti. Gerekçe ise AB tarafından yüzüstü bırakılan ülkelerinin koronadan korunması. Irkçılar, yalnızlık bahsinde haklılar. Zira Avrupa’da koronanın merkez üssüne dönüşen İtalya henüz Brüksel’den istediği desteği alabilmiş değil. Çin’in dahi sağlık malzemesi gönderdiği Roma hükümeti AB’nin ikiyüzlülüğüne isyan ederek soruyor:

“Avrupa dayanışma şimdi göstermeyecekse ne zaman harekete geçecek? Biz Avrupalı değil miyiz?”

Aslında Avrupa Konseyi üye ülkelere 7 milyarı hemen devreye girecek toplam 25 milyar dolarlık yardım paketi açıkladı. Fakat bu para sanılanın aksine yardım malzemeleri yerine şirketlerin -dolayısıyla ekonominin- aksamaması için hazırlanmış. ABD ve Fransa’da da benzer tedbirler mevcut. Okulları, kafeleri, parkları kapatarak vatandaşların kamusal alanda bulunmasını yasaklayan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, perşembe akşamı gerçekleştirdiği ulusa seslenişinde aslan payını ekonomiye ayırdı. Kovid-19’dan olumsuz etkilenen şirketlere ekonomik yardım yapılacağını kaydeden Macron, salgın nedeniyle şirketlerin vergi ödemelerinin ertelenebileceğini belirtti. Ne garip ki virüs bulaşan vatandaşlar söz konusuyken, önleyici maske küresel şirketlerin kar marjına takılıyor.

Halk sağlığı yerine şirketlerin karlarının garanti altına alındığı sistemde son günlerde pazarlanan “evden çalışma” da yine aynı çarpıklığa hizmet ediyor. Dünyada “home office” sistemine geçildiği vaaz edilirken, kimin uzaktan çalışacağı sorgulanmıyor. Merkezdeki işçilerin evden çalışanlara kuryelik yapıp yapmayacağı sorusuna yanıt verilmiyor. Örneğin beyaz yakalıların selameti adına temizlik işlerini üstlenenlerin evden çalışması söz konusu olmazken, keza yağmalanan süpermarketlerde boşalan rafları dolduranların tedbirlerden muaf olduğu vurgulanmıyor. AVM’lerin mesai saatlerinin 12.00-20.00 arasıyla sınırlandığı Türkiye’deyse istihdamın olumsuz etkilememesi için kısalan süre çalışanların yıllık izninden düşülecek.

Sonuç olarak, genelkurmay başkanından yaşlı bir emekliye kadar sınıf gözetmeden herkese bulaşabilen korona karşısında alınan tedbirlerin virüs kadar demokratik olduğunu söylemek güç. Peki, sorun hayatı felç eden koronada mı, devletlerin devreye soktuğu ağır tedbirlerde mi yoksa liberal virüste mi?

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *