Arap Birliği’nin kararı ve gösterdiği gerçek…

Arap Birliği’nin kararı ve gösterdiği gerçek…

Bu kararın ilginç noktası, birbirinden çok ayrı özelliklere sahip, hatta kimi halen birbiriyle savaşan İslam ülkelerinin karar üzerinde birleşmiş olmalarıydı…

Arap Birliği’nin kararı ve gösterdiği gerçek… (I)

Ertan Günçiner / Başkent Gazete

22 üyeli Arap Birliği ülkesi toplandı ve Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü operasyonla ilgili kararını verdi…

Kararda, Barış Pınarı operasyonu “İşgal ve Suriye’nin egemenliğinin ihlali” olarak nitelendi…

Bu açıklamadan sonra Mısır Dışişleri Bakanı, uluslararası topluma Türkiye’ye müdahale çağrısı yaptı.

***

Bu kararın ilginç noktası, birbirinden çok ayrı özelliklere sahip, hatta kimi halen birbiriyle savaşan İslam ülkelerinin karar üzerinde birleşmiş olmalarıydı…

Birliğe üye olan ülkeleri hatırlayalım: Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, BAE, Umman, Yemen, Kuveyt, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Fas, Moritanya, Sudan, Somali, Filistin, Cibuti, Komorlar…

Yani “mümtaz dostumuz” Katar bile “katara ” katılanlar arasında!

***

Bu olay, bana Samuel Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” kitabında öne sürdüğü tezleri hatırlattı…

Hatırlanacağı üzere Bush yönetiminin akıl hocalarından Huntington, 1994 yılında yani Sovyetler Birliği’nin dağılmasından kısa bir süre sonra yazdığı bu ünlü kitapta, iki kutuplu dünyanın yarattığı soğuk savaşın sona ermesinin ardından dünyada farklı medeniyetler arasındaki çatışmaların öne çıkacağını, bunların en şiddetlisinin de Batı medeniyeti ile Ortadoğu’daki Arap ülkelerinin ağırlık merkezini oluşturacağı İslam medeniyeti arasındaki çatışma olacağını iddia etmişti…

Son operasyonla ilgili olarak gerek Amerikalı yetkililerin, gerekse Arap Birliği (AB) ile Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin yaptıkları açıklamalar arasındaki benzerlik, en azından Türkiye söz konusu olduğunda “medeniyetler çatışması”nın yerini “uzlaşma”nın aldığını gösteriyor.

***

Aslında Huntington’un tezi, ABD’nin küresel efendi olarak istediğini yaptığı Bush yönetiminin işbaşında olduğu 1990’lı yılların bir ürünüydü…  Dünya, “medeniyetler” temelinde bölünüp parçalanacak, ama bu “medeniyetler”in tümü ABD’ye tâbi olacaktı…

Daha sonra koşullar değiştiğinde, yani bir daha ayağa kalkamayacağı düşünülen Rusya yeniden toparlandığında ve Çin ekonomik bir dev olarak ortaya çıktığında, o tezler ABD’nin strateji merkezlerinde revize edildi…

CIA ile bağlantılı strateji kuruluşlarından Stratfor’un kurucusu George Friedman tarafından 2009 yılında yazılan “Gelecek 100 Yıl-21. Yüzyıl için Öngörüler” adlı kitapta açıklanan yeni tezlere göre  bu kez hedef “Rusya ve Çin olarak belirleniyor, “ılımlı İslam” olarak adlandırılan İslam dünyası içindeki Amerikancı akımlar o savaşta “baş müttefik” olarak görülüyordu.

***

Tezlerde Türkiye’ye de çok özel bir rol veriliyordu… İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin kurduğu Batı ittifakı ve askeri paktlar içinde önemli roller üstlenen, ve “ılımlı İslamcı” akımlara önderlik edebilecek özellikler taşıyan Türkiye, Rusya’ya karşı açılacak olan savaşın en ön saflarında yer alacaktı…

Friedman’ın öğrencilerinden olan ve onun  görüşlerini popülarize ederek genişleten İsrailli stratejist ve “gelecekbilimci” Prof. David Passig,  “2050” adlı kitabında  Türkiye’nin gelecekteki rolünü şöyle tanımlıyordu:

“Coğrafi ve kültürel şartlar, ABD açısından Türkiye’yi, Rusya’ya karşı olası bir mücadelede ideal ana ortak haline getiriyor. ABD’nin, Türkiye’yi kuvvetlerini kuzeye, Balkanlar’a doğru hareket ettirmeye ikna etmek için çok uğraşması gerekmeyecek… ABD, Türkiye’nin güneyindeki ülkelerde, yani Ortadoğu’daki Müslüman ülkelerde de etkili olması için herşeyi yapacak. Bu etki başta siyasi, kültürel ve ekonomik, daha sonra da askeri olacak.”

***

“Arap Baharı” operasyonlarının tezgâha konulduğu günlerde Amerikalı ve İsrailli stratejistler tarafından oluşturulan bu tezlere göre, 2020 yılında Rusya’ya karşı açılacak savaşta,  “Avrupa ülkeleri ve NATO ciddi herhangi bir mücadeleye niyetli olmadıkları”, ABD ise “yaşanacak silahlı mücadelede aktif rol oynamak istemeyeceği” için savaşın başını Türkiye çekecekti! (a.g.k. s. 206)…

Senaryo, Kırım Savaşı’nın yeni bir versiyonu gibiydi…

O sıralar Friedman, gerek kitabında gerekse Türkiye’yi ziyaretinde yaptığı konuşmalarda Türkiye’nin bir “süper güç” haline geldiğini, önümüzdeki dönemde Arap ülkelerini de kapsayan Osmanlı İmparatorluğundan daha geniş bölgesel bir imparatorluk oluşturacağını ve İslam dünyasının lideri olacağını ilan ediyordu.

(Devam edecek)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *