Mısır’da ünlü Tahrir Meydanı’nda başlayan ve çoğu gençlerden oluşan protestocuların “Özgürlük, Adalet; Yeter Artık Sisi!” sloganları eşliğinde Sisi yönetiminin istifasını istediği gösteriler sürüyor. Ancak bu gösterilerin fikri bir zeminden beslendiğine dair somut bir işaret bulunmuyor.
Korku duvarı Tahrir’de yıkılıyor
Mısır’da Sisi yönetimine duyulan öfke sokaklara taşmış durumda. Cuma günü akşam saatlerinde ünlü Tahrir Meydanı’nda toplanan ve çoğu gençlerden oluşan protestocular “Özgürlük, Adalet; Yeter Artık Sisi!” sloganları eşliğinde Sisi yönetiminin istifasını istediler. Tahrir Meydanı’nda başlayan gösteriler kısa sürede başta İskenderiye ve Süveyş olmak üzere farklı şehirlerde de görülmeye başladı. Sokağa çıkma çağrılarını ilk başta fazla ciddiye almayan Sisi, işin ciddiyetini fark etmiş olacak ki güvenlik güçlerini hemen harekete geçirerek gerekli tedbirleri aldı. Ana yollar ve köprüler tutularak göstericiler engellenmeye çalışıldı. Ancak tüm engellemelere rağmen göstericiler meydanlarda toplanarak protestolarını sürdürmeye devem ediyorlar. Rabia Meydanı’ndaki gösterilerde vaktiyle binlerce insanı öldürmekten çekinmeyen güvenlik güçleri, bu defa göstericilere karşı nispeten ılımlı davransalar da müdahalelerde iki kişinin hayatını kaybettiği, birçok kişinin yaralandığı haber kanallarına yansıdı. Mısır İktisadi ve Toplumsal Haklar Merkezi ilk iki günde 274 kişinin tutuklandığını açıkladı. Mısırlı bazı avukatlara dayandırılan haberlerde ise tutuklu sayısının bini geçtiği ifade ediliyor.
Mısır’da aniden başlayan bu süreç kimi tahlillerde sürpriz bir gelişme olarak değerlendirilse de aslında pek de sürpriz bir durum olarak görülmemeli. Sisi takip ettiği baskıcı politikayla nispi bir sükûnet ortamı sağlamış olsa da kötü ekonomik gidişata duyulan tepki günden güne artıyordu. Uzun yılların kötü ekonomik koşullarına duyulan öfke bir kez daha patlama noktasına gelerek sokağa taşmış bulunuyor. Zira 2011 yılında halkı meydanlara döken ve Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’i koltuğundan eden sebepler hâlâ olduğu gibi duruyor. Halkın önemli bir bölümü yoksulluk sınırında yaşıyor. Gençlerin kahir ekseriyeti işsiz ve gelirsiz. İnsanlar çok zor koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. Her üç Mısırlıdan biri günde 1,40 doların altında bir gelirle yaşıyor. Baskı, ekonomik kriz, işsizlik gibi konularda arzu edilen gelişmeler bir türlü sağlanamamış durumda. Bununla birlikte, iktidar çevresinde odaklanmış elit bir tabaka tek başına ticareti, siyaseti ve parayı elinde tutuyor. Ülke siyasetinde söz sahibi olanlar konumlarını sadece kendilerine yarayan bir rant aracı olarak kullanıyorlar. Gelir dağılımındaki adaletsizlik had safhada. Ülke bir ekonomik kriz sarmalında ve bu konuda yakın bir zamanda bir iyileşme olacağına dair bir umut da yok.
Saydığımız bu gerekçelerle Mursi’yi koltuğundan indiren Sisi’nin halka en büyük vaadi, ülkeyi içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkararak refah ve mutluluğu geniş halk kesimlerine yaymaktı. Nitekim kendisine destek veren kesimlerin de gerekçesi önemli oranda onun bu vaatleriydi. Fakat Sisi yaklaşık altı yıllık iktidarı boyunca bu hedefi gerçekleştiremediği gibi, uyguladığı siyasi ve ekonomik politikalar Mısır halkını daha büyük bir krizin eşiğine getirdi. Uzun yıllardır ekonomik yönden sıkıntılı olan halkın önemli bir kesimi ise uygulanan baskıcı politikalardan bunalmış durumda. Mursi’ye karşı yapılan darbe sürecinde binlerce insan katledildi ve yüzbinlerce insan ya hapse atıldı ya da ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı. Bu durum halkın önemli bir bölümünde derin yaralar açtı. Ekonomik kriz, işsizlik, tutuklamalar ve benzeri sebepler halkın hemen tüm kesimlerini etkiledi. Biriken öfke adeta bir kıvılcım bekliyordu. Bu kıvılcımı bu defa sanatçı kimliği de olan bir işadamı çaktı.
Düşünce itibariyle liberal bir eğilime sahip olan ve şimdiye kadar genellikle ordunun işlerini yapan müteahhit Muhammed Ali, ordudan alacağını tahsil edemeyince Sisi’ye karşı bir kampanya başlattı. Bu kampanyayı yurt dışından sürdüren Muhammed Ali, yakın bir işbirliği yaptığı ordu içinde yaşandığını iddia ettiği bazı yolsuzlukları etkili bir şekilde servis ediyor. Muhammed Ali özellikle sosyal medya üzerinden yayımladığı videolarla işsiz ve dolayısıyla kızgın olan gençler arasında büyük bir infiale sebep oldu. Özellikle Sisi’nin kendisine konut olarak yaptırmakta olduğu yüksek maliyetli köşkle ilgili sızdırdığı bilgiler büyük bir öfkeye neden oldu. Halk bu denli zor şartlara mahkumken Sisi’nin kendisi için bu kadar maliyetli yeni bir köşk inşa etmesi, patlama noktasına gelmiş gençleri sokağa dökmeye yetti.
Sisi halk nezdinde tepki çeken bu politikalarının yanı sıra, ordu ve emniyet teşkilatı içinde de ayrılığa sebep olan bazı uygulamalara imza attı. Artık sivil bir cumhurbaşkanı olmasına karşın hâlâ ordunun küçük-büyük neredeyse bütün işlerine müdahil olması tepki çekiyor. Katıldığı tüm toplantılarda komuta kademesini de arkasına alarak güç gösterisinde bulunuyor. Her fırsatta, ordu ve emniyet teşkilatı üzerinde adeta tek yetkili olduğunu ispatlamak istercesine, komutanlara ve müdürlere halkın önünde aleni talimatlar vererek onları küçük düşürüyor. Bunun yanı sıra pek çok üst rütbeli subayı sebepsiz yere emekliye sevk etti. Sisi’nin bu “tek adam politikaları” güvenlik güçlerinin de bir bölümünde kızgınlık yarattı. Ülke ekonomisinin önemli bir bölümünü elinde bulunduran ve muazzam bir rant alanı oluşturan Mısır ordusu, Mübarek dönemi de dahil olmak üzere öteden beri perde gerisinde ülkenin kaderini belirleyen yegâne güç oldu.
Mübarek komuta kademesini çeşitli menfaatlerle kendisine bağlamayı başarmıştı. Sisi ise bu bağlılığı idari baskıyla oluşturabileceğini düşünerek ordu üzerinde tahakküm sağlamaya çalıştı. Onun bu tutumunun askerler arasında ciddi bir rahatsızlık meydana getirdiği dile getiriliyor. Hatta kimi tahlillerde, emniyet güçlerinin göstericilere gizli bir destek sağladığı ve bu yüzden yumuşak davrandığı iddia ediliyor. Muhammed Ali’nin kampanyasını işte bu küskün komutanlarla işbirliği içerisinde başlattığı dahi sosyal medyada dile getirilenler arasında. Pek çok emekli subay da tıpkı Muhammed Ali gibi çeşitli yolsuzlukları anlatan videolar paylaşarak Sisi’yi yıpratmaya çalışıyor. Özetle söylemek gerekirse, Sisi’nin bu yanlı politikası ordu içinde bir ikilik oluşturmuş görünüyor. Öyle ki ordu içindeki Sisi karşıtı grubun, ona bir mesaj vermek üzere, bu gösterileri perde gerisinden planladıkları dahi ifade ediliyor.
Farklı şehirlerde, hatta yurt dışındaki bazı merkezlerde de sürdürülmekte olan, ancak henüz sınırlı bir kalabalığa ve etkiye sahip olan bu gösterilerin ileride nasıl şekilleneceğini şimdiden tahmin etmek güç. Zira bu öfkenin nasıl yönlendirileceği hususunda henüz çok fazla emare yok. Pek çok şehirde başlayan sokak eylemlerinin belli bir liderliğe sahip olduğu da görünmüyor. Bu öfkeyi kanalize edebilecek organize bir yapı da henüz söz konusu değil. Nitekim Muhammed Ali dün gece yaptığı çağrıda savunma bakanını, dolayısıyla orduyu Sisi’yi tutuklamaya davet etti. Muhammed Ali’nin önerisi de yine askeri bir alternatif oldu. Oysa eğer ortada tutuklamayı gerektiren bir durum söz konusuysa bunu askerin değil yargının yapması gerekmiyor muydu? Bu çağrısı, Muhammed Ali’nin öncülüğünün ülkedeki temel paradigmaya bir başkaldırı mahiyetinde olmadığını, sergilediği tutumun fikri sebeplerden ziyade kişisel saiklere dayandığını gösteriyor. Ordu içinde muhalif olan grubun da Sisi’yi tahttan indirmeyi hedeflediklerine dair bir işaret henüz yok.
Mısırlı gençler bu gösterilerde de tıpkı 2011 gösterilerinde olduğu gibi başı çekiyor. Zira Mısır’daki ekonomik krizden en çok etkilenen onlar. İşsizlik, yoksulluk, istibdat, Mısır gençlerini büyük bir öfkeye sürüklemiş durumda. Dünya artık küçüldüğünden, bir ucundaki bir gelişmeyi öbür ucundaki insanlar da rahatlıkla takip edebiliyor. Sosyal medya sayesinde dünyanın refah ve mutluluk sahibi bölgeleri anlık olarak izlenebiliyor. Dünyanın birçok bölgesinin sahip olduğu demokratik ortam, refah ve mutluluk gençlerde aynı beklentiyi yaratıyor. Başka bölgelerdeki gençlerin iş-güç sahibi olduklarını, kaliteli bir yaşam sürdürdüklerini gören gençler, kendilerinin bu imkanlardan mahrum kalmalarının yegâne sebebi olarak mevcut siyasileri görüyorlar. Bu durum, onları siyasilere karşı öfke beslemeye sevk ediyor. Bu öfke geniş kesimlere yayıldıkça iktidarlar sarsılıyor. Tunus’ta, Mısır’da, Sudan’da yaşanan sürecin başlıca sebebinin bu olduğunu söylemek mübalağa sayılmamalıdır.
Bazı sosyal medya hesaplarında, hamasi duygularla, bu eylemlere fikri bir rol biçmeye çalışan paylaşımlar yapılıyor. Ancak bu gösterilerin fikri bir zeminden beslendiğine dair somut bir işaret bulunmuyor. İhvan mensupları Sisi’ye karşı büyük bir öfke besleseler de henüz kurumsal bir tepki ortaya koymuş değiller. Sisi yönetiminin onlara karşı uyguladığı acımasız tutumun doğurduğu korku ve çekingenlik açıkça hissediliyor. Gösteriler şimdilik herhangi bir grubun güdümünde değil. Hatta “İhvan’ın sokağa çıkması bu gösterilerin başarısız kılınması için bir gerekçe oluşturur” düşüncesi bile dile getiriliyor. İhvan mensupları muhtemelen bu endişeyle bir “bekle gör” politikası takip ediyorlar. Bu ise şimdilik en sağlıklı tutum olarak değerlendiriliyor. Gerçekten de İhvan’ın sokağa çıkması Sisi yönetimi için gösterileri bastırmada bulunmaz bir fırsat olacaktır. Zaten bir “terör örgütü” olarak tanımladığı bir yapıya karşı kamu düzenini sağlamaya çalıştığını iddia ederek, gelebilecek tepkiyi azaltma imkânı bulacaktır. Öte yandan ülkede önemli bir ağırlığı bulunan liberal kesim (yani Mübarek yandaşları ve diğerleri) böyle bir durumdan endişe duymaya başlayacak ve göstericilere destek vermekten çekinecektir.
Gösterilerin nereye evrileceği, nasıl bir sonuç doğuracağı konusunda bir öngörüde bulunmak için henüz çok erken olsa da Sisi’nin önemli oranda yıprandığı ve destek kaybına uğradığı muhakkak. Bu yıpranmış haliyle iktidarda bundan sonra ne kadar kalabileceği biraz da kendisine destek çıkan dış güçlerin tutumuna bağlı. Şimdilik tahmin edilmesinde zorluk bulunan husus, Sisi’nin süresinin dolup dolmadığıdır. Zayıf da olsa bu güçlerin Sisi’yi gözden çıkarabileceği yönünde bazı işaretler var. Zira onun bu yıpranmış haliyle daha fazla iktidarda kalması, mevcut öfkeyi kontrol edilemez bir hale getirme tehlikesi barındırıyor. Dolayısıyla bu öfke birikiminin kontrollü olarak boşaltılması için Sisi’nin kenara alınması ve yeni bir oyuncunun piyasaya sürülmesi elzem hale gelmiş olabilir. Gösterilerin bu anlamda bir yönlendirmeye tabi tutulduğuna dair bazı işaretler de görülüyor. Gösterileri başlatan kişi olarak kabul edilen Muhammed Ali’nin orduyu göreve çağırması bunun en önemli göstergesi sayılıyor. Bazı emekli üst rütbeli subayların da sosyal medya hesaplarında bu yönde paylaşımlarda bulunmaları bu anlamda dikkat çekici. Tüm bunları bir arada değerlendirdiğimizde, Mısır’da etkin olan güçlerin Sisi’yi gözden çıkardıklarını söylemek mümkün. Göründüğü kadarıyla plan, Sisi’nin yerini yıpranmamış bir ordu mensubuna bırakması yönünde.
Mısır’da yönetimin sivillere bırakılması ise çok zayıf bir ihtimal. Bazı sosyal medya paylaşımlarında sivil yönetim talepleri dile getirilmekteyse de bu konuda henüz güçlü bir umut yok. Zira Mısır’ın, küresel güçlere göre “Mısırlılara bırakılmayacak kadar” önemli olduğu biliniyor. İsrail ve destekçilerinin Mısır’da kontrolü çok zor olacak sivil bir yönetime razı olmayacakları su götürmez bir gerçek. Zira demokratik yöntemlerle belirlenecek herhangi bir yönetimin İsrail’in çıkarları açısından tehlike oluşturacağı ortada. Mısır halkının serbest seçimlerle işbaşına getireceği herhangi bir yönetimin İsrail’le uyuşmayacağı da kesin. Bu yüzden, başta İsrail olmak üzere Batılı ülkelerin ve Körfez ülkelerinin bu konudaki tutumu Mısır’ın geleceği üstünde önemli oranda belirleyici olacaktır. Tıpkı Sudan’da yaşanan süreçte görüldüğü üzere, uluslararası destekten mahrum bir oluşumun başarılı olması ihtimal dahilinde görünmüyor. Bundan dolayı Mısır’da ordu, yönetim için hâlâ en büyük aday konumunda.
Bu durum ise halkın motivasyonunu olumsuz yönde etkiliyor. Alternatifin yine ordu olması, halkın geri adım atmasında önemli bir etken. Zira Sisi’nin gidip yerine yeni bir askerin gelmesi mevcut durumu değiştirmeyecek. Ancak Sudan’da yaşanan süreç, bir nebze de olsa göstericilerin bu umudunu canlı tutan şey gibi duruyor. Israrlı bir mücadelenin ardından Sudan’da kısmi de olsa sivil bir hükümetin kurulmuş olması, Mısır’da da sokak hareketlerine moral desteği sağlıyor.
[Prof. Dr. Enver Arpa Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Doğu ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü (DOAF) müdürüdür]
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *