Özgün İrade’nin Ağustos sayısı çıktı!

Özgün İrade’nin Ağustos sayısı çıktı!

Derginin bu sayısı “Türkiye’nin Mülteci Baharı Bitti mi?” manşeti ile çıktı.

Büyük çoğunluğu Suriyeli olan mültecilerin içerisinde bulunduğu durumu, birçok açıdan değerlendiren dosya ağırlıklı yazılardan oluşan bu sayının ilk yazısını sunuyoruz:

EDİTÖR’DEN

2003’ te Irak’ı işgal eden ABD, hayatı Cehenneme çevirdi.

2011’de Tunus’ta bir gencin isyan ateşiyle alevlenen olaylar, alev alev Arap ülkelerine sıçradı. Bir kıvılcım onlarca ülkede -sanki o anı beklermişçesine- aniden ve hızla halk ayaklanmalarına sebep oldu.

Mısır’da, Irak, Libya, Afganistan ve Suriye’de devam eden bu sıcak olaylar yıkım, ölüm ve göç’ ü de beraberinde getirdi.

Ülkesinde can güvenliği olmayan, bir ekmeğe muhtaç yoksulluğuyla, geleceği olmayan, geleceği karanlık, nefes dahi aldırmayan bir rejimden siyasi, askeri, ekonomik veya kişisel nedenlerle ve mecburen ülkesini, evini terk eden kişiye kucak açmayacak mıyız?

Komşu/kardeş/insan derken biz ne anlıyoruz? Açlık, sefalet derken; korku, takip, yıkım, savaş derken ne anlıyoruz?

Kim temenni eder ki, ansızın bir gün ülkesi düşman tarafından işgal edilecek, hayatın o sükûnet, o insicam hali bozulacak, evleri başına yıkılacak, aileler dağılacak, kimi orada, kimi burada, kimi ölü, kimi diri, kimi de faili meçhul…

Bu nasıl bir daralma, nasıl bir çaresizlik ki, ölümüne, bedel ödeyerek, sıradan botlarla, koca denizlere, tıkış tıkış doluşarak yola çıkılıyor. Akdeniz’e gömüleceklerini bile bile… Kurtulsalar bile tutuklanacaklarını, sınır dışı edileceklerini bile bile yola koyulmak… Bu nasıl bir çaresizlik, nasıl bir seçeneksizlik?

Bu insanlar akıllarını mı yitirmiş ya da bu rejimler bu insanları nasıl çaresiz bırakmış olmalı ki, belki de kalan son şanslarını denemekteler.

Tükenmişlik öyle zirve yapmış ki göçmenlerde, ölüm tacirlerine kişi başı şu kadar bin dolar ödeyerek yola koyulabiliyorlar.

Mazlumların bu hikâyelerini hepimiz bilir, okur da bir empati yapmayız, neden?

Afganistan’daki yoksulluğun ve karmaşanın, Libya’da hâlâ devam eden bölgesel iç savaşın, Yemen’de tarifi imkânsız açlığın ve zulmün, Irak’ta ta 2003’den beridir yer yer devam eden çatışmaların, belirsizliklerin ve Suriye’de bitmek bilmez bir iç savaşın, korkunun, açlığın, ölümün bir benzeri -Allah korusun- şu ya da bu ülkede veya ülkemizde yaşandığını bir an için düşünüp empati kuralım-eğer hâlâ zihni ve empati yapma melekelerimizi yitirmemişsek- bugün ona yarın belki bize diyelim de ne olur bir parça ibret alalım!

Onların akıllarına gelir miydi bir gün bu büyük felaketi yaşayacakları?..

Kimin, hangi ülkenin yarın için bir garantisi var ki?

Zorda kalanlara, insan olarak da, devlet ve hükümet olarak da yardım etmek, ellerinden tutmak asil bir davranıştır.

Göçmenin, mültecinin diline, dinine, cinsiyetine, rengine, yaşına-başına bakmaksızın onlara kucak açmak onurlu bir davranıştır.

Güvenlik nedir, açlık ve yoksulluk nedir hepimiz çok iyi biliriz; bunlara maruz kalmamak için dualarımızı baş tacı ederiz namazlarımızda.

Hayat beklenmedik sürprizlerle dolu, gelecekte bizi neler bekliyor, bilinmez.

Bir depremle varlığı, zenginliği sıfırlanan insanlar biliriz ekmek kuyruklarına giren… 

***

AK Parti hükümeti, milyonlarca Suriyeli göçmeni ülkesinde ağırlayarak, onlara barınma, iş, aş ve eğitim imkânları sağlayarak güven içerisinde yaşamalarını sağlamıştır. Bu övgüyü fazlasıyla hak ediyor AK Parti.

Hem hükümet hem halkımız ve hayırsever kuruluşlar adeta seferberlik ilan edercesine kesintisiz bir gayret içerisinde oldular her zaman. İnancımız, insanlığımız, nebevi uygulama ve tarihimiz,  bizim, muhacir göçmenlere, zorda kalanlara, mültecilere karşı imkânları seferber etme noktasında sicili tertemizdir.

Hiçbir karşılık beklemeksizin sadece Allah rızası için yoksulun, zulme maruz kalanın yarasına merhem olmak şerefli bir iş ve onların duası bize yeter, diye düşünmeliydik.

Hükümet de böyle düşünmeliydi, belki düşündü de… Ama sıkıntılı süreç onu paniğe sürükledi…

31 Mart ve 23 Haziran seçim sonuçlarında beklediği neticeyi alamayan AK Parti, bunda, göçmenlerin/Suriyelilerin önemli bir payı olduğunu düşündü. Anketler ‘Suriyeliler’ rahatsızlığının ekonomi ve işsizlikten sonra ikinci sırada yer aldığını gösteriyordu.

‘15 Temmuz darbe girişiminin savuşturmasını, Türkiye’de doğan 450 bin Suriyeli bebeğe bağlayan’ İçişleri Bakanı kolayca sözlerini unuttu…

‘Resmi sınırlar farklı, sizler gönül sınırlarımızdasınız; Türkiye sizin de vatanınız’ diyen Erdoğan ise bugünlerde suskun, vekâlet İçişleri Bakanında…

Suriyeli göçmenlere imkânlar hazırlayan hükümetin ‘İstanbul’ özelinde sertleşmesi, akıllara mültecilerin baharı sona mı eriyor demekten kendimizi alamıyoruz!..

Korku dağlarından gelen insanları yeniden korkutmak, tedirgin ve taciz etmek, sinmelerine, saklanmalarına, evlerine kapanmalarına neden olmak doğru ve insani bir tutum değildir.

Ekonomik daralmanın sebebi göçmenler veya Suriyeliler değildir, seçimi kaybetmenizin de sebebi asıl onlar değil. Bu konuda varsa teknik bir düzensizlik bunun da sorumluluğu hükümetin.

 Göç dalgası 2011’ den beridir devam ediyor, bu sürede defalarca AK Parti açık ara seçimleri aldı, hem yereli hem geneli…  Son seçimlerde oylarda daralma başlayınca fatura kime çıkarılacak, panikle onun adresleri aranmaya başlandı. 

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *