“Seçilen kimse karar alma sürecine ne oranda yurttaşı katmakta?” sorusuna yanıt, Türkiye’de 50 milyona yakın kimsenin akıllı telefon sahibi olduğu ve “e-katılım” sisteminin artık mümkün olduğu şeklinde veriliyor.
Konuyu bugün Star Açık Görüş’te değerlendiren, Türkiye Kent Konseyleri Birliği Hukuk Danışmanı Cüneyd Altıparmak, artık yeni bir sistem, halkın katılımının bilfiil arttığı yeni bir sistem düşünülmesi gerektiğini vurguluyor.
Özellikle yerel yönetimlerde halkın yöneticiler tarafından alınan kararlara etkisinin artırılması gerektiğini belirten Altıparmak, hayatın içinde artan teknoloji kullanımının bu işi mümkün kıldığının altını çiziyor.
“Yeni yönetim anlayışı: Katılım” başlıklı yazısında şöyle diyor Altıparmak:
Yönetim konusunda çağımızın en moda kavramı “katılım”. Katılım, kamu ve özel ayırmaksızın tüm yöneticilerin cümlelerinde sihirli bir kelime olarak bulunuyor. Bu sihirli kelimenin bir çırpıda tanımı yapılsa da uygulamada çoğu zaman yerinde yeller esiyor. Adı var ama çoğu zaman kendi yok olan katılımın kıymeti, yanıtı dönemden döneme değişen şu temel soruda yatmaktadır: “Kamu politikaları nasıl belirleniyor?” Bu soruya verilen“Yönetim yetkisini devreden yurttaş, kendisini temsil eden kimselerce bu politikaları belirler”, “siyasilerin temel hedefleri doğrultusunda bürokratlar kamu yönetimini planlar”, “yurttaş seçimle tercihini yapmıştır, bir dahaki seçime kadar irade seçtiklerindedir”, “Bürokrasi, hukuk metinlerine bakarak idare etmelidir” biçimindeki cevapların artık bir kıymeti harbiyesi kalmadı. Bugün küresel, ulusal ve yerel ölçekteki kamu yönetimi anlayışında, “seçim/tercih” hala rol oynasa da artık asıl değerli olan “seçmenle sürdürebilir müzakere” ve “yurttaşın karar verme sürecine katılması”. Günümüzde, seçimler ve sonuçları, seçilene “bir dahaki seçime değin danışmadan iş görme yetkisi verir” fikri artık rağbet görmüyor. İşte katılım bu anlamda çok önemli. Zira, halka yakın bir siyaset ile seçim kazanılabilir ve önemlidir, lakin bundan daha önemli olan halkı seçimden sonra da karar alma süreçle-rine yakın tutmaktır. Yani artık soru değişmiştir. “Kim seçildi” sorusundan kıymetli olan ve bir dahaki seçimi kazandıracak soru şudur: “Seçilen kimse karar alma sürecine ne oranda yurttaşı katmaktadır?”. Ülkemizin de bunu okuması ve değişen soruya cevap vermesi elzemdir.
Eğilim yoklamaları
Katılım, halka yakın karar verme sürecinin işletilmesidir. Bu da beş temel unsuru getirecektir: İlkin, yönetimi vatandaşa yaklaştıracaktır. Seçilen kimsenin halka yakın siyasetini, karar verme sürecine yansıtması ile vatandaş aynı zamanda ve orantılı biçimde yöneten konumuna gelecektir. İkinci olarak, kararların içeriğini zenginleşecektir. Kararı verirken -en azından- ilgilileri ile yapılan müzakere, karar verme sürecini uzatabilir fakat çıkan sonucunda sürecini uzatacaktır. Üçüncü olarak seçilen kimsenin politikalarını izah etme imkânı olacak ve sahiplenilen bu fikirler ile politikaların uygulanmasının tabana yayılması sonucu doğacaktır. Dördüncü olarak, kararların alınma süreçlerinin açık biçimde ortaya konulması, fikirlerin alınması olası meşruiyet krizlerini izale edecektir. Ve son olarak yönetimin, muhataplarınca sade, açık ve anlaşılır olması sebebiyle kavranması ve sahiplenilmesi sağlanacaktır.
Katılım, işteş bir süreçtir. Yani karşılıklı olması gerekir. Bunun için anket, referandum, halka sorma, sorunları dinleme gibi tek taraflı süreçleri, katılım sanmak hatadır. Eğilim yoklaması şeklideki bu araçlar önemlidir ancak katılım olarak addedilemez.
Katılım nasıl sağlanır?
Peki, katılım nasıl sağlanacaktır. Yani katılım araçları nelerdir. Bunun dünya çapında birçok örneği var. Lakin bu geniş bir değerlendirmeyi ge-rektirmektedir. Burada ülkemiz için var olan hususları ve önerebileceğimiz birkaç hususu arz etmek ile iktifa edeceğiz. Bunlardan ilki kent konseyleri-dir. Buna daha önce değinmiştik. Bir diğeri, meclis toplantılarına ilgili meslek odalarının davet edilmesi ve özellikle ilgili meslek odalarının bu toplan-tılarda gözlemci bulundurmasını sağlamak ve hatta bunları ilgili komisyonlarda bulunmasının sağlanmasıdır. Bir başka araç ise, mahalle meclisleri-nin oluşturulması ve bunun aktif biçimde işletilmesidir. Bilgi edinme hakkının kullanımı noktasında yerel yönetimlerin şeffaf bir süreç işletmeleri de katılım açısından önemli bir boyut olacaktır.
Sivil toplum ayağı
Bu anlattıklarımıza ek olarak önereceğimiz bir kaç yöntemi de belirmek isteriz. Öncelikle yerel yönetimlerin, sivil toplum geliştirme merkezleri eliyle katılım sürecini aktif hale getirmesi mümkündür. Buradaki temel yaklaşım, tüm sivil toplum kuruluşlarının “katılım” konusunda bilgilendirilme-si ve bunların karar süreçlerine katkı sunmasını sağlayan bir izlek öngörülmesidir. Bunda özellikle belediyelerde, STK’ların “proje bazlı”, kendisinin de katkı sunduğu ve belediyenin de destek verdiği işlere imza atması sağlanmış olacaktır. Böylece, STK kendi hedefini gerçekleştirirken, Belediye’nin hizmet alanına giren bir konuda hizmeti planlama, örgütleme, güdüleme ve denetleme imkânı bulacaktır. Bunun sonucunda, sivil toplum mekaniz-malarının, yerel yönetimlerin karar süreçlerine katkı sunmalarına dair sürdürülebilir bir ilişki doğacaktır.
Katılımcı bütçe
Yine, kişilere açık proje yarışmalarının düzenlenmesi katılımı destekleyici bir yönetmedir. Burada belediye hizmetlerinin görülmesi noktasındaki sıkıntıları çözümü ile masaya yatıran ve katılımcılığı ana faktör olarak gören fikirlerin yerel yönetimlere bir girdi olarak katılması, öte yandan bunu ortaya atanların karar verme sürecine etkileri sağlanmış olacaktır. Bunun yanında, akademik olmayan daha ziyade “arama toplantıları” olarak nitelenebilecek ve hedef kitlesinin dezavantajlı gruplar olduğu “forumlar” düzenlenebilir. Bir diğer konu da “katılımcı bütçe” yaklaşımıdır. Bugün ülkemizde pek az belediye bunu uygulamaktadır. Oysa bu, siyasetin gündemine oturmayı hak eden bir yöntemdir. Kamu yönetimi için esas planla-ma, bütçe ile yapılır. Yani gelirlerin ne olduğunu bilmek ve bunların nereye aktarılacağına karar verdikten sonra, diğer karar süreçlerine halkı katmak “göstermelik” kalabilmektedir. Oysa, yukarda bahsettiğimiz bileşenler, yerel yönetim bütçesini yani yol, park ve benzeri yapım için ayrılan bütçeyi belirleme, bazı alanlara aktarılmamasını düzenleme konusunda katkı sunabilir. Bu, katılım konusuna nirengi noktasından bir dokunuş olacaktır. Türkiye’de 50 milyona yakın kimse akıllı telefon kullanmaktadır. Bu da katılım konusunda “e-katılım” sisteminin kurulmasının artık mümkün olduğunu göstermektedir. Uygulamalar eliyle, doğrudan başkan veya yöneticilere “şikayet-temenni”lerin iletilmesinin ötesinde interaktif süreçlerin işletilebi-leceği metotlar geliştirilmelidir.
Katılım, sistemi “katı bürokrasi” etkisinden arındıran, “klasik yönetim” anlayışına meydan okuyan bir sistemdir ve halkı arkasına alacak güçlü, sürdürülebilir yönetimler ortaya çıkaracaktır. Katılım konusunu sağlamak, bu çağın ruhuna uygun ve en güzel adım olacaktır. Katılım ile kararlar meşru ve geniş tabanlı olacaktır.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *