Hüzünlü bir hecede var olmak

Hüzünlü bir hecede var olmak

Vaktinden önce gelen bir kıştı bu. Ve ben bu kışa hazır değildim. İçimde soğuk yeller esmeye başladı. Haziranda, şubatı yaşıyordum. Üşüyordum…

Hüzünlü bir hecede var olmak

Hakverdi Bedilli

Benim adım Fecr
Şehid bir babanın kızı,
Taif’de taşlanan yetimin torunuyum
Ben de yetimim…
Temiz ruhların şehit düştüğü yerdenim.
Zorbanın zebanilerine karşı direnen babanın kızıyım
Yaşım 19
Ama sanki on dokuz defa yaşadım on dokuzu…

***

Tarih: Yakın tarih
Hakim siyasi gücün ezici baskısı altında köle gibi yaşamaya mahkum edilen Müslümanlar
Esaretten devrime hicret diyerek nefislerini yeni bir neslin yetişmesi için feda ettiler.
Yoksul yığınlar, imanı en temel kuvvet sayarak topluma karşı Kabil kesilen yönetime yeter demek için büyük bir miting düzenlediler.
Küfrün rüzgarına karşı aynı çizgi üzerinde saf olan Müslümanlara destek için babamla ben de oradaydık
Müslümanlara ‘terörist’ ismini münasip gören yönetim, imanlarının gereği olarak baskıcı etkilerini daha da arttırarak, bilinçli bir temizlik politikasını yürürlüğe koydular
“isyan bastırılacak” ve şehir “teröristlerden” temizlenecek 
Şehrin kuşatılması için emir gelir
Emrin sahibi: “Din’ine” kin bulaştırmış biri
Ve şehir yavaş-yavaş kuşatılır
Tankların ve topların istikameti bellidir. 
Gönlümüzün mahzun şehri…

***

Kitlelerin hareketi engellenemez noktaya ulaşınca
Korkunun tezahürü olarak ikinci emir gelir
Atış serbest…

***

Ve sadece bir gürültü…
Kulakları patlatırcasına bir gürültüden başkada bir şey hatırlamıyorum…

***

Gözlerimi açtığımda her yer toz duman içersindeydi
Korku ve endişeyle etrafa baktım.
İnsanlarda telaş, panik ve korku vardı
Sağımda solumda yaralılar ve ölüler…
Ayağa kalkmak istedim ama kalkamadım
Vücudumun çeşitli yerlerinde yaralar, ezilmeler vardı
Etrafa baktım tekrar
Babamı arıyordu gözlerim

***

Kızım, fecir’im diye bir ses duydum
Sesin geldiği tarafa yöneldi gözlerim
Babam yerde yatıyordu
O da yaralıydı, belliydi
Sürünerek yanına gittim
Yüzü gözü toz toprak içindeydi
Ve ağır yaralanmıştı
Hemen başını dizlerimin üzerine aldım
Elini tuttum
Eli sıcaktı. 
Babam diyebildim sadece…
Gözyaşlarım yanaklarını ıslattı
Hafifçe elimi sıktı
Korkma kızım dedi
Endişe etme
Sen benim güçlü kızımsın
Korkma… 

***

Derin-derin nefes alıyordu
Alnı terlemişti
Sildim…
Babam dedim
Babam diyebildim
Kelimeler düğümlenmişti sanki boğazımda

***

‘kızım dedi babana yazılan renk ‘şahadetin kırmızısı’ demek ki
Ve bana düşen de “Elhamdülillahi ala külli hal” demektir
Korkma sen dedi 
Ve elimi tekrar sıktı
Eğildim, ıslanmış yanaklarından öptüm
Korkmuyorum babam 
Sen rahat ol dedim
Çantamdan su çıkardım
Bir yudum içti 
Ve eli ile yeter dedi

***

Nefes almakta zorlanıyordu
Anlamıştım…
Kalbime sanki hançer saplanıyordu
Nefes almakta güçlük çekiyordum
Ferahlık ver gönlüme ya Rab 

***

Vaktinden önce gelen bir kıştı bu 
Ve ben bu kışa hazır değildim
İçimde soğuk yeller esmeye başladı
Haziranda, şubatı yaşıyordum
Üşüyordum…
Kışın ilk kar taneleri düşmüştü içime
Soğuk ayrılık getirmişti…
Hüznün dipsiz derinliklerindeydim

***

Kalbimin ağırlaştığını hissettim
Ve bayılmışım…
Gözlerimi açtığımda hastanedeydim
Sadece ‘babam’ diyebildim…
Ama babam yoktu…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *