Medya istediğini görüyor, istemediğini görmüyor!

Medya istediğini görüyor, istemediğini görmüyor!

Medya ne Yemenli çocukları gördü. Ne Kaşıkçı’nın yasını tuttu. Ne de geçim derdinin kavurduğu haneleri duydu. Şarkıcı ve artistin kavgasına kenetlendi. Ağzı açık şarkıcının darp raporlarını tahlil etti.

Böyle başlıyor bugünkü yazısına Mine Alpay Gün ve toplumun önüne sunulan ‘sanatçı kavgası’ üzerine yaptığı yorumunda “Toplum ne yazık ki resmi makamlarından halkın her kesimine değin, medyatik isimlerin başına gelenle çok daha fazla ilgilenmekte. Gereksiz bir alâka ile hem ünlü kişileri Olimpos Dağı’ndaki ulaşılmaz keçi ayaklı pan zannetmekte, hem aşırı bir sempati yüklemekte.” diyor.

Anadolu halkının, ta 14. yüzyılda İbn Batuta tarafından anlatılan özelliklerinden de bahseden yazar, bugünden o tarihe bakarak ne büyük bir değişim olduğunu gözler önüne seriyor.

Milli Gazete‘deki yazısına şöyle devam ediyor Mine Alpay Gün:

Oysa ünlü türkücüler, futbolcular, artistler şarkıcıların büyük bölümü eşlerini öldüresiye dövmekte, aldatmakta, uyuşturucu ve alkol kullanmakta.

Ünlü bir şarkıcı kollarındaki plastik kamuflajı sıyırdığında paramparça yara izleri dolu idi, sevgilisi asitle yakmıştı. Her akşam sahneye çıkarken o kamuflaj maskeyi kollarına takmakta idi.

Halkımız her sanatçıyı çok paraları ile mutlu ikbal tahtında kral ya da kraliçe sanmakta.

Ne var ki bu gaddar insanlar şöhretlerine bir zarar kondurmamakta. Ünlü bir şarkıcı ölüp, mahallemizin mezarlığına gömüldüğünde, komşu teyzemizin erkenden elinde Kur’an’la onun mezarı başına okumaya gittiğini gördüğümde çok şaşırmıştım. Sıradan bir insan ölse bu kadın sabahın köründe mezarlığa koşar mı, diye düşünmüştüm. Ki şarkıcı evli olduğu halde genç bir kızın yanında gecelerken ölmüştü. Her şeyi karartmakta üstüne olmayan medya şarkıcının aziz hatırasına hürmeten yanında olan kişiyi daima yok saydı.

Fakat aynı medya dindar bir kişinin hatasını bütün dini karalamak istercesine bayrak yapıp göndere zevkle çekebilmekte.

Oysa madde bağımlısı sanatçılarla ilgili haberler, her gün basında çıkmakta, hiç mutlu evlilikleri olmadığı, ayrılıkları, bunalımları, alkol ve birbirlerine şiddet uygulayacak kadar vahşileşmeleri bile medya destekli yayınlarla onları hep ak kaşık tuttuğundan halkın özellikle genç neslin üzerinde ikon tesirini sürdürmekte.

Uyuşturucu ve alkolün sanat dünyasında legal hale düşmesi ile halk ve özellikle gençler hatta lise çağına değin kolayca ve çok ucuz fiyatla madde temin edilebilmesi, ahlâkın hunharca katledilmesi, ailenin zayıflaması, çocukların kopan tespih tanesi gibi ortaya saçılması, medyanın hep kötü örneklerle felaket tellallığı yapması, insanlara güzel örneklerin rol model olarak sunulmaması karartılan ufukların koyuluğunu artırmakta.

Ne kadar çok duymaktayız okullarda kavgaları, kız ve öğrencilerin bıçaklı döğüşleri, yumruklaşmaları, ailede cinayetler, büyük bir bataklığın içerisine sürüklendiğimizi göstermekte. Sivrisinekleri nezarete atıp cezalandırmakla olayları savmaya uğraşmaktayız. Oysa foseptik çukurunun ağzı sonuna kadar açık.

Sanatçılar uyuşturucu kullanıp sonra da yakalanıp ertesi gün çok paralar kazandığı dizisine dönebilmekte. Ne yazık ki sıradan insanın acısına duyarlı olmayan medya, sanatçının suçunu da sempatik göstermekte, yaşadığı acıyı da, hadi hep birlikte ağıt yakalım törenine dönüştürebilmekte.

Fakat şurası bir gerçek ki modern dünyada kadın, eskisinden daha fazla eziyet görmekte. Oysa mazide kadın çok daha saygın bir konumda idi. Bunu da İbnBatuta’nın seyahatnamesinden bir kez daha öğrenmekteyiz: “Türklerde kadınların yeri nazar-ı dikkatimi çekti. Bunlarda kadınlara erkeklerden daha fazla saygı gösteriliyordu. Bazı tüccar kadınlar vardır ki, pazara hizmetkârlarıyla beraber gelip mal satarlar. Türk kadınları çoğunlukla kocalarıyla beraber sokağa çıkarlar. Kocanın hanımına karşı olan saygılı davranışını görenler, bunu sanki o kadının hizmetkârıymış sanır.”

İbnBatuta bu satırları 14. yüzyılda yazmakta; coğrafyamızın kadınları pazarın sahibi, işinde gücünde üretip çalışıp kazanmakta, hayrını yapmakta, ailesi içinde mutlu, eşi ona hizmetkârı derecesinde hürmetli.

Anadolu’yu ve halkını anlatmalara doyamaz İbnBatuta: “Bilad-i Rum denilen bu ülke dünyanın en güzel memleketidir. Allah, güzellikleri öteki ülkelere ayrı ayrı dağıtılırken, burada hepsini bir araya getirmiştir. Burada dünyanın en güzel insanları, en temiz kıyafetli halkı yaşar ve en nefis yemekler pişirilir. Allah’ın yarattıkları içinde en şefkatli olanlar bunlardır ki, bundan ötürü, ‘Bolluk bereket Şam’da, şefkat ise Anadolu’dadır’ denilmiştir.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *