Suriye’de yaşanan vahşeti Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, tek tek anlattı. İnsanların kendi cenazelerini yemek zorunda kaldıklarını, aynı hastanenin 7 kez vurulduğunu, 500 yaralı için Putin ile 10 kez konuşulduğunu…
Milliyet yazarı Abdullah Karakuş’un kendi köşesinde aktardığı o önemli röportajda Kızılay Başkanı Kerem Kınık, Kızılay’ın yardımlarını aktardı. İşte Suriye’de abluka altındaki halkın gerçek durumu:
Dünyayı Suriye’deki insani drama sessiz kalmakla suçlayan Türk Kızılayı Başkanı Kınık, Doğu Guta başta olmak üzere bir çok yerde insani yardımların engellendiğini belirterek, “İnsanlar kedi, fare yiyor. Cenazelerini yediler. Bu kadar acı durum” dedi.
Türk Kızılayı Genel Başkanı Kerem Kınık, Türkiye’nin Suriye’nin bir çok yerinde 500 bin kişiye barınma hizmeti ve 40 bin tır insani yardım yaptığını, ancak başta Doğu Guta olmak üzere Suriye’de bir çok yerde insani yardımların engellendiğini belirtti. Kınık, “İnsanları muhasara altına alıp aç ve susuz bırakıyorlar. Buna karşı dünyadan hiç bir ses yok, çıt yok. 5 yıldır böyle. İnsanlar açlıktan kedi, fare yiyor, cenazelerini yediler. Durum bu kadar acı” dedi. Kızılay Genel Merkezi’nde Milliyet’in sorularını yanıtlayan Kınık, ABD ve BM’yi sert dille eleştirdi. Kınık’ın açıklamaları özetle şöyle:
– BATSIN BU DÜNYA: Suriye’deki yara insanlığın uluslararası hukuka ve sisteme olan güvenirliğini zaten sıfırladı. Kimsenin artık lafının beş para değeri yok. BM Güvenlik Konseyi şu kararı aldı falan gibi şeylerin zerre kadar değeri kalmadı. Hatta bunların bir oyalamaca olduğu ve sivil can kaybını artıran süreçler olduğu kanaati beslenmeye başlıyor. Doğu Guta’da kimyasal silah kullandığını Esad rejimi kabul ettikten sonra, ABD ‘bu bizim kırmızı çizgimiz’ dedikten sonra uluslararası müdahale neye yol açtı? Rejimin ömrünün uzamasına yol açtı. Çökmek üzere olan bir sistem halkına kimyasal silah kullandı ve siyasi iktidarının ömrünü uzattı. Böyle bir dünya sistemi olabilir mi? Böyle bir adalet olabilir mi? Batsın bu dünya. Bunun bir şekilde telafi edilmesi gerekiyor. Telafi edilmezse bu bir domino efekti yaratır.
– YARDIMLAR ENGELLENİYOR: İnsani yardımlar engelleniyor. Buna müsaade etmeleri lazım. Bir ay ateşkes ya! Biz riski alacağız. Beyaz bayrağımızı konvoylarımıza koyacağız, gideceğiz. Suriye’nin her tarafına bu yardımları dağıtacağız. Ama izin verilmiyor. En azılı savaşlarda bile esir değişimi, yaralıların toplanması için ateşkes yapılır. ABD, Rusya, Suriye, BM bir karar verip ‘bir ay ateşkes yapıyoruz’ diyemiyor. Diyemeyince insani yardım konvoyları vuruldu. Onlarca kamyon şoförü hayatını kaybetti.
– BİR HASTANE 7 SEFER VURULUR MU?: İnsani yardım çalışanları özellikle hedef seçiliyor. Hedef seçilen iki unsur var. Biri hastaneler. İki, insanı yardım depoları, konvoyları ve çalışanları. Psikolojiyi çökertmeye çalışıyorlar. Bunu sadece terör örgütleri değil büyük devletler de yapıyor. İdlib’de farklı zamanlarda 7 sefer bir hastane vurulur mu?. En son dağların içini oydular da mağara hastane yaptılar. Oraya da kimyasal silah attılar.
– DÜNYANIN EN ADİ SUÇU: Doğu Guta’da olduğu gibi dünyanın en adi suçu insanları muhasara altına alıp susuz ve aç bırakmaktır. Açlığı silah olarak kullanmak, kime karşı, 400 bin sivile karşı. Buna karşı dünyadan ne ses var? Çıt yok. 5 yıldır böyle. İnsanlar kedi, fare yiyor ya. Cenazelerini yediler. Durum bu kadar acı. Buna karşı ne yapılıyor? Hiç.
‘500 bin kişiye barınma sağladık’
Elimizden geldiğince İdlib bölgesi ve Fırat Kalkanı bölgesine un, yakıt, barınma desteği veriyoruz. Krizin başladığı günden bu yana Suriye için depolarımızdan çıkarttığımız çadır sayısı 80 bin. Bu bizim milli afet kapasitemizin nerdeyse iki katı. 80 bini altı ile çarpınca yani 500 bin kişiye barınma hizmeti vermişiz Kızılay olarak. Sağlık Bakanlığımızla beraber yürüttüğümüz bir Cerablus Hastanesi projemiz var. Ayrıca El Rai ve El Bab’ta iki yeni hastane bitmek üzere. Biri 50 diğeri 200 yataklı. Burada artık normalleşen bir hayat istiyoruz.
– 40 BİN TIR YARDIM: Savaşın başladığı günden bu yana Kızılay ve partnerleri aracılığıyla Suriye’nin içerisine gönderdiğimiz insanı yardım malzemesi takriben 40 bin tır. İçinde çok farklı malzemeler var. Suriye içerisinde 13 milyon insan yardıma muhtaç. 6.5 milyon insan evlerini silah zoruyla terk etmiş. 5.5 milyonu da ülkenin dışına çıktı. Yani 12 milyon insan evini barkını bırakıp çıktı..
‘YPG Afrin’den sivil çıkışına izin vermiyor’
Afrin’deki çatışma bölgesinden sivillerin çıkışına YPG ve Suriye rejim güçleri izin vermediler. Afrin içerisinde 323 bin insan olduğu tahmin ediliyor. Bunun 125 bini Halep’ten buraya göç etmiş iç mülteciler. Buraya YPG gelip işgal ettikten sonra buradaki bazı aileleri sürdü. Burada kalanların çocuklarını zorla kendi silahlı güçlerine kattı. Baskıyla sindirilmiş durumlar.
– PAPA İLE KONUŞTUM: Oradakiler Afrin’den çıkmak istiyor fakat çıkışlarına izin verilmiyor. Bu konuyla ilgili Cenevre’de Kızılhaç Komitesi Başkanı ile Roma’da da Papa ve Arap Kızılay Başkanı ile görüştüm. Suriye içerisindeki sivillere yönelik yardımların kesintisiz ulaşmasının sağlanmasını görüştüm. Bizim orada istediğimiz ve özellikle uluslararası camia üzerinde baskı kurarak buradaki sivillerin tahliyesine Halep’e geçişine izin verilmesi. ABD’ye, Suriye rejimine ve YPG’ye baskı yapılması gerekiyor. Çünkü, sivillerin çıkışına izin vermemek biz sivilleri canlı kalkan olarak kullanacağız anlamına geliyor. Bu da insancıl hukuk açısından bir vahşet ve cinayet.
‘300 bin kişi daha sınırımıza dayandı’
İdlib’de son günlerde yoğun çatışma var. Hama kırsalında rejimin ve Rusya’nın çok ağır hava bombardımanları ve karadan yapılan müdahalelerle burada 300 bini aşkın insan sınırımıza dayandı. Biz bunların tamamına barınma, gıda, ısınma, battaniye, yatak hizmeti veriyoruz. AFAD ile beraber sınıra yakın yerlerde kamp alanı oluşturuyoruz. Bu Afrin operasyonundan önce bizim Afrin’den olası bir göç dalgasına karşı yürüttüğümüz çalışmaydı.
– AZEZ VE İDLİB’E ÇADIRKENT: Biri Azez bölgesinde, diğeri de İdlib’de iki çadırkent kuruyoruz. İki tarafta da 200’er dönümlük yerler. Alt yapısı bir hafta içerisinde belirli noktaya gelecek. Biz çadırların kurulması ve insani destekleri üstleniyoruz. İlk etapta bu çadırkentlerde 5’er bin kişiye hizmet verilecek. Ama bu rakamı biz alan itibariyle 50 bin kişiye hizmet verebilecek seviyede kurguluyoruz. Sadece çadırlar kurulmuyor. İçme suyu tesisi, tuvalet-banyo tesisleri, sosyal donatıları kuruluyor.
– AVRUPA’YI BEKLEYEN TEHLİKE: İdlib’de siyasi çözümün bulunması gerekiyor. Gelen göç de sadece Türkiye’de kalmaz. Çok büyük kısmı Avrupa’ya geçer. Türkiye’ye bir anda 1 milyon ilave insanın girmesini kaldırabilecek durumda değiliz. Bu tamamen Avrupa sınırlarının güvensizliği anlamına gelir. Dolayısıyla insanlar ölümden kaçınca bunlara yok diyemezsiniz. Hiç bir sınır hiç bir güvenlik tedbiri böyle büyük bir göç dalgasını durduramaz. Burada siyasi çözümü desteklemeyenler bunun bedelini o mültecilere kapılarını açarak ve ihtiyaçlarını karşılayarak ödeyecekler yarın.
– PUTİN İLE 10 SEFER KONUŞULDU: İnsani yardım geçsin, yok. Doğu Guta’da 500 yaralı var, çıkartmak için Cumhurbaşkanımız belki 10 sefer konuştu Putin ile. 500 çıkaracağız, 29 tane dediler. Suriye ordusu karşılığında 29 esir asker istedi. 29 çocuğun çıkarılması sürecinde de o çıkamaz bu çıkamaz derken bir bebeğimiz öldü. 26 tane çıkarabildik ancak. Kim bunlar. Uzaydan gelmedi bunlar, Suriye vatandaşı. Kendi vatandaşına tıbbi tedavi uygulamak için yalvarıyoruz.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *