Kafası Karışan Biri mi Arıyorsunuz?

Kafası Karışan Biri mi Arıyorsunuz?

Malumunuz, inanç ve düşüncelerimizin, kavram ve anlam dünyamızın birileri tarafından sürekli manipüle edildiğine dair haklı iddialar var.

Subliminal mesaj diye bir şey varmış…

Ve üzerinde olabildiğince yoğunlaşılsa dahi, kolay kolay fark edilemezmiş çünkü o şekil tasarlanırmış.

Keza öyle bir şeymiş ki düşünce ve davranışlarımızla dışarıya vurulmasına sebep olacak kadar bilinçaltını etkilemekte üstüne yokmuş.

Mesela bir filmin, bir dizinin karelerinde; hikâye, roman, kitap, makale, şiir, söyleşi gibi şeylerin satır aralarında; ayrıca yiyecek, içecek, giyecek, araba yani tüketilen her ne varsa onların sembol ve reklamlarında obje namına her ne kullanılıyorsa onda içkin veya gömülü olan bir işaret olarak bilinirmiş. Tüketimi teşvik etmenin dışında, propaganda amaçlı olarak da kullanılırmış…

Bir de illimunati diye bir kavram ve tabii ki kendilerini aydınlanmış olarak gören bir takım insanlar tarafından yine bu kavramla isimlendirilerek 17. yy. da kurulduğu söylenen bir cemiyet varmış. Amacı da türlü şekil ve yöntemlerle zihin kontrolü uygulayarak hükümetleri, sair kurum ve kuruluşları ele geçirmek ve böylelikle kendi arzuları istikametinde “Yeni Dünya Düzeni “kurmakmış.

Daha da açarsak, monarşik yapıları yıkmak, Dini inançları yok etmek, Ulus devletleri ve buna bağlı vatanseverliği sonlandırarak sosyal düzeni alt üst edip kaos çıkarmak en başta gelen işlerindenmiş.

Kurucusu ve tarihi noktasında şüphe olmamakla beraber, bugün için varlığı tartışılmaktaymış.

Ayriyeten Masonluk gibi bir şey var ki onun localarından, lobi faaliyetlerinden, hiyerarşik yapılanma ve görevlendirmelerinden bahsetmeye de bilgim yetmez.

Gerçekten ilginçmiş!

Birbirleriyle kanka olan bu kavramlara şöyle bir bakınca adeta komplo teorilerinin malzemesi olarak üretilmiş gibiler!

Ama bu aralar, bilhassa son on yıldır komplo teorisi diye bir mefhum gündemimizden çoktan çıktığına göre, mezkûr kavramları sözlüklerden ayıklayıp atalım çöplüğe gitsin… desem de iyisi mi siz şimdilik aklınızda tutun.

Malumunuz, inanç ve düşüncelerimizin, kavram ve anlam dünyamızın birileri tarafından sürekli manipüle edildiğine dair haklı iddialar var.

İslam dünyasının hali-i pür melalinden de anlaşılacağı üzere pek yabana atılır cinsten değiller.

Mesela şahit olduğumuz için söyleyelim, seksenli yıllarda, bugün önplanda olan, sözüne itibar edilen kişi ve cemaatlerce eleştirilen demokrasi, laiklik, liberalizm gibi kavramların, bugün müspet demokrasi, müspet laiklik, özgürlük vs. denilerek yine aynı kişiler tarafından olumlu anlamda yeniden güncelleştirilmesi başka nasıl anlaşılabilir ki?

Komplo teorileri iflas etmiştir diyenler, düşün dünyamızdaki bu gariplikleri, bir zamanlar tu kaka dedikleri Batı düşüncesi ekseninde değil de inandığımız değerler istikametinde ve tüm gerçekliğiyle izah etmelidirler.

Aksi halde kafayı yiyeceğimin resmidir!

Bir dünya akil adam yani entelektüel yani âlim olarak bilinen insanların ve en garibi de Kur’an’ın öngördüğü bir toplusallaşmayı, Hz. Muhammed’in örneklendirdiği bir siyasal yapılaşmayı hedef alan; bu şekil İslamcılığıyla temayüz ve tebarüz etmiş cemaatlerin dikkat çektiğim kavramları meşrulaştırmak üzre ağız birliği etmeleri karşısında kafalar karışmasaydı da ne olsaydı yani?

Sağ olsunlar, Anayasa referandumu bağlamında insanları bir dizi beyin yıkama yani endoktrinasyon ameliyesine tabi tuttular, üzgünüm ama şimdi de Ortadoğu süreciyle pekiştiriyorlar!

Hatırlatayım, bu akil adamlar İslam düşüncesi ve toplumsallaşması Batı gözüyle yeniden formüle ediliyor ve yerli işbirlikçiler buna alet oluyorlar diye oryantalizme, müsteşriklere ve buradaki bazı ilahiyatçı ve sosyologlara rezerv koyuyorlardı. Bu bağlamda ne reformizm ne de modernizm kaldı eleştirilmedik. Komploculuk iflas etmiş diyenler, iddialarını sırf bu sebepten yeniden gözden geçirmeliler. Yağmurdan kaçarken doluya yakalanmış gibiler de ondan.

Malumunuz, A.Müftüoğlu abimiz de şu an Ortadoğu bağlamında yaşanan sürecin yıllar evvelsi Batı dünyasının yüz binlerce dolar/euro cinsinden parayla finanse ettiği think thank kuruluşları tarafından hazırlandığını söyler. Ki bu zaten bilinen bir şeydi, geçmiş iktidarların ve şimdikilerin o kuruluşlarla bir dizi temaslarda bulunduğundan çoğumuz haberdardık çünkü. CHP, AP gibi partilerin zaten tabiatları gereğiydi ama müntesiplerinin çoğunun İslami hassasiyeti olan AKP gibi parti kurucularının iktidara gelmezden önce bu işlere soyunması şayan-ı dikkat bir durumdur.

Şu Bilderberg toplantılarına kimlerin katılabileceğini-katıldığını, orada nelerin, hangi konuların ele alındığını ve gündemde olan ülkelerde iktidar ve bakanlar bazında kimlerin görevlendirileceğinin, geri döndüklerinde ülkelerinde neleri konuşup tartışacaklarının karara bağlandığına dair rivayetlerin/haberlerin, daha öncesi ama İslami çizgiye ama Ulusalcı zihniyete mensup basın kanalıyla eleştirel anlamda tartışıldığını da hatırlatmış olayım.

Peki, bunlar masum muydu?

Ve çoktandır süren Ortadoğu olayları ve bilhassa Suriye’de elan devam ede gelen zulüm sırasında bu ülkenin Başbakanı dahil, Ortadoğu İslami hareket liderlerince biteviye müspet demokrasiden, laiklikten bahsedilmesi, liberalizme tavan yaptıracak sözler sarfedilmesi ne anlama geliyordu?

Zaten bu aralar şu söylemler moda: “Doğudaki Müslümanın Demokrasi denilince aklına İslamdaki Şura realitesi akla geliyormuş. Yani Batının dayattığı gibi bir demokrasiden söz edilemezmiş! Hem Allah Kur’an’ın hiçbir yerinde Müslümanlara devlet olun dememiş. Demokrasiye karşıyız ama alternatifimiz neymiş? Hilafet bedevilerin geleneğiymiş ve halifeler de o geleneği sürdürmüş! Kur’an bir hukuk kitabı değilmiş! Allah adına hiç kimse iktidara soyunamazmış… ilaahir!”

Sanki biz bunları bilmiyormuşuz, sanki hiç tartışmamışız ve sanki yeniden keşfedilmiş gibi gündeme getirmek neyin nesidir? Bu tarz soruları ve konu başlıklarını Müslüman zihinlere kazımayı masum bir girişim olarak okuyabilir, hiçbir baskı altında kalmadan tartışıldığını söyleyebilir miyiz?

Mayınlı bir arazide dolaştığımın farkındayım lakin söylemek durumundayım: Bu süreçte yazılan makalelerin, basılan kitapların, bilirkişilerin orda bura yaptığı konuşmaların satır aralarında, zalimin zulmünü gösterme adına servis edilen bir dünya haber/videoda İslam Dinine mensup olanların ancak vahşetten anladığı ve oraları yönetim biçimi anlamında huzura kavuşturacak olanın da ancak Demokrasi ve laiklik olduğu kabulünü dayatmaktan başka bir anlamı yoktur.

Öte yandan bir arkadaşın da dediği gibi vahşet videolarının dezenformasyon amaçlı olanları da dahil sürekli olarak servis edilmesinin hem işkenceyi hem insan öldürmeyi hem de rezerv koyduğumuz yönetim biçimi ve ideolojilerini normalleştirme ameliyesi olduğu gerçeği de görülmelidir.

Bu haber ve görüntüleri paylaşanların durduğu yer de bizden farklı değildir. Yani bunları yazmak asla zulme ses çıkarmamak, ona razı olmak filan değildir.

Bu gidişle yakın gelecekte demokrat, laik, liberal ve dahi kapitalist olmayan bir Allah’ın kulu kalmayacak. Bu kavramlar bana göre birbirlerinin can yoldaşı da ondan…

Aksini iddia eden cahilliğime versin…

İşte bütün bu zikrettiklerim bana göre subliminal mesaj bağlamında gelişen olaylardır.

Tanımında da mündemiç olduğu gibi reklamlar, diziler, klipler, filmler, TV ekranlarındaki tartışmalar, sanal âleme servis edilen videolar subliminal mesajın görsel boyutunu; gazeteler ve köşe yazıları, dergi ve kitaplarda işlenen konular yazılı boyutunu işlemektedirler. Dernekler, her çeşidinden sivil toplum kuruluşlarının düzenledikleri panel, sempozyum, seminer gibi atraksiyonlarla da iş pekiştirilmektedir. Bunu fark edebilmek için biraz daha dikkatli gözlemlemek ve biraz daha dikkatli okumak yeterlidir.

Elbette ki bütün Müslümanların bu tuzağa düşecek kadar gözleri bağlanmış değildir.

Elbette ki Allah inananların yar ve yardımcısıdır.

Lakin herkesin malumudur ki Allah’ın tuzakları boşa çıkartması da Müslümanlar eliyledir; tabii ki hak etmeleri koşuluyla…

Ben neyi mi anlatmaya çalıştım?

Ah bir bilebilsem!

Kafamızı karıştıranlara sorsak daha iyi!

Bakara 2-120 :”Sen onların inanç sistemine uymadıkça ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar senden memnun olmayacaklardır. De ki: “Dinleyin! Allah’ın rehberliği tek doğru rehberliktir.” Ve doğrusu, sana ilim geldikten sonra onların sapık görüşlerini takip etmeye devam edersen ne seni Allah’ın elinden alacak bir kimse bulursun, ne de yardımcı.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *