TV’nin Mahkûmu Değil Hâkimi Olmak İçin Ne Yapabiliriz?

TV’nin Mahkûmu Değil Hâkimi Olmak İçin Ne Yapabiliriz?

İster Tv’siz bir hayatı, ister sınırlı ve kontrollü Tv izleme seçeneğini tercih edelim, neticede “sihirli” ve “zehirli” kutu Tv’ye karşı mutlaka tedbirimizi almamız, Tv’ye haddini bildirmemiz gerekir.

“Sihirli kutu” olarak icat edildiği günden bu yana insanları derinden etkileyen, toplumları büyüleyip sürüleştiren ve gelinen noktada “sihirli”liğin ötesinde tam anlamıyla bir “zehirli kutu”ya dönüşen televizyonun, insanlığın temel değerlerini ifsad eden zehirli etkilerine karşı ne yapabiliriz? Bu etkilerden nasıl korunabiliriz?

Televizyon cihazlarının evlerimizde birer Truva Atı yıkıcılığı meydana getirmesini nasıl engelleyebiliriz?

Akıl, din, nesil, mal ve can emniyetimizi tehdit eden televizyon kültürüne karşı kendimizi ve ehlimizi korumanın yol ve yöntemleri nelerdir?

Müslümanlar olarak her konuda olduğu gibi televizyonla ilişkimizin nasıl olması gerektiği konusunda da şaşmaz ölçülere sahibiz. Boş söz ve işlerden yüz çevirmek, gözlerimizi haramdan sakındırmak, vaktimizi, göz nurumuzu, enerjimizi israf etmemek gibi temel ölçüler Tv ile ilişkimizi belirlemede bize rehberlik edecek niteliktedir. Bu anlamda şayet televizyon izliyorsak bizim “Tv kullanma kılavuzumuz” bellidir. Bununla birlikte, televizyonun yukarıda sözünü ettiğimiz ölçülere henüz vakıf olamayan çocuklara da hitap eden bir araç olması ve çocukların Tv karşısında korunmasız olmaları, bu “zehirli kutu”ya karşı çeşitli tedbirler almayı zorunlu kılmaktadır.

Kendimizi ve ehlimizi Tv denilen “zehirli kutu”nun zararlı etkilerine karşı koruma konusunda çeşitli seçeneklerden söz edebiliriz. Tüm seçeneklerin temelinde ise, Tv konusunda bilincimizi sürekli taze tutmamız ve çoluk çocuğumuzu bilinçlendirmemiz gereğinin bulunduğunu vurgulamalıyız.

Televizyonla ilgili akla ilk gelecek tedbir, zehir kusan bu cihazı evlerden, işyerlerinden tamamen uzak tutmaktır. İnsanı tüm duygu organlarıyla esir alan ve karşısında geçenleri saatlerce kendisine bağlayan ve bağımlılık yapan bir niteliğe sahip olan bu cihaz yerine, haber edinme, bilgilenme gibi ihtiyaçları bu tür yapısal zaaflar içermeyen radyodan karşılamak mümkündür. Üstelik günümüzde özellikle haber kanallarının birer bir radyo yayını da mevcuttur. Dolayısıyla haber edinme ihtiyacını radyodan karşılamak pekâlâ mümkündür. Ayrıca bazı radyo istasyonları eğitici, bilgilendirici e eğlendirici birçok kaliteli program içeren bir yayın akışı gerçekleştirmektedir. Bu açıdan da kitle iletişim ihtiyacını radyodan sağlamak birçok avantaj sağlayacaktır.

Günümüzde bu seçeneğe, yani televizyonsuz bir hayat seçeneğine yönelen insanların sayısı giderek artmaktadır. Bu çerçevede dünya çapında “Televizyonsuz bir hayat mümkün” sloganı ile kampanyalar düzenlenmekte, Tv’nin esir alan etkisinden kendilerini ve çoluk-çocuklarını uzak tutmak isteyen birçok kişi bu “sihirli” ve “zehirli” kutuya yollarını ayırmaktadır.

Bu seçenek, tüm duyu organlarına hitap eden yapısıyla insanları esir alan, bağımlılık yapan Tv’yle ilgili radikal çözümü ifade etmektedir. Lakin bu seçeneğin de beraberinde bazı sıkıntılar getireceğini unutmamak ve şayet böyle bir tercih yapılacaksa bu tercihin salt yapısını oluşturmak gerekmektedir.

Televizyonu evden-işyerinden kaldırmakla kendimizin ve çoluk çocuğumuzun Tv ile ilişkisinin sona ereceğini düşünmek, safdillik olacaktır. Tv’nin olmadığı neredeyse hiçbir mekânın olmadığı bir dönemde yaşadığımızı göz ardı edemeyiz. Biz evimizde Tv cihazı bulundurmasak da komşumuzda, akrabamızda, çay ocaklarında, bakkallarda, lokantalarda vs Tv’nin sürekli açık bulunduğunu ve dolayısıyla şayet çoluk çocuğumuz Tv izleme ihtiyacı ve isteği duyuyorlarsa bu “ihtiyacı” dışarıda karşılama yoluna gideceklerini bilmek gerekir. Bu durumda ebeveynlerin kontrol mekanizması tamamen devre dışı kalmış olacaktır ki, bu da büyük bir sorundur. Bu sebeple Tv’yle ilgili çözüm olarak bu seçenek tercih edilecekse altyapının sağlıklı ve sağlam şekilde oluşturulması elzemdir.

Şahsen bu seçeneğe yakın durduğumu belirtmeliyim. Tabii ki bu seçeneği sağlıklı uygulayabilmek için şartları oluşturmak ve alternatifleri devreye koymak gerekmektedir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, en başta Tv konusunda bilincimizi sürekli taze tutmak ve bu bilinci yaygınlaştırmak şarttır. Televizyonsuz bir ev için ailede Tv konusunda ortak bir bilincin oluşturulması gerekir. Televizyon evlerden önce zihinlerden atılmalıdır. Ebeveynlere düşen öncelikle bunu sağlamaktır. Televizyona mecbur ve mahkûm olmadığımızı, Tv’siz bir hayatın pekâlâ mümkün olduğunu anlamak ve anlatmak, bu konuda ailenin tüm fertlerinin paylaştığı bir ortak bilinç oluşturmak meseleyi temelden halletmek olacaktır. Bununla birlikte kitle iletişiminden mahrum olmamak, gündemden kopmamak için mutlaka bir radyo cihazı bulundurmak ve düzenli olarak gazete ve dergi takip etmek, Tv’siz bir hayatı tercih eden ailelerin ihmal etmemesi gereken tedbirlerdir. Zira bir Müslüman için dünyada ne olup bittiğini bilmek, hayatta müdahil olmasının mutlak gereğidir.

Tv’siz bir hayatı tercih eden aileler için, “kendi Tv kanalını kurmak” gibi son derece pratik bir alternatif de söz konusudur. Bunun için alıcı bağlanmamış bir mütevazı Tv cihazı ve yine mütevazı bir VCD cihazı yeterli olacaktır. Günün belli saatlerinde aile fertlerinin tercih edeceği eğitici, bilgilendirici ve eğlendirici yapımlar hep birlikte izlenebilir. Bu Tv kanalının yayın yönetmenleri de çalışanları da, izleyicileri de aile fertleri olacaktır ve böylece Tv cihazı süfli batı kültürünün çirkinliklerini, kötülüklerini taşıyan bir Truva Atı olmaktan çıkıp tamamıyla ailenin kontrolünde olan faydalı bir cihaz işlevi görmüş olacaktır.

Tv ile ilgili bir başka seçenek ise kontrollü ve sınırlı Tv kullanımıdır. Bu seçeneğin temelinde de Tv konusunda aile fertlerinin ortak bilinç sahibi olmasının gerekliliği tartışmasızdır. Kontrollü ve sınırlı Tv kullanımının uygulamadaki ilk ayağını ise kanal sınırlaması ve program seçimi oluşturmaktadır. Bunun için de Tv kanalları içinde belli hassasiyetleri gözetmeyi sürdüren ve kontrollü izlenmesi mümkün olan kanallar (ki sayıları iki elin parmaklarını geçmemektedir) ile habercilikte seviye kaygısı taşıyan haber kanalları seçilir ve seçilen bu kanallar da kontrollü ve ölçülü olarak, ailede belirlenen standartlara uygun programları tercih edilerek izlenir. Ölçüsüzlüğü ölçü edinmiş olan, çirkeflik ve kötülüğün misyonerliğini yapan kanallar tamamen devre dışı bırakılır.

Bu seçeneğin isabetli ve etkili şekilde uygulanması da, Tv’nin esiri olmak yerine hakimi olmak sonucunu doğurur. Böylece, insanların hizmetindeki bir nesne olması gerekirken, insanlara kumanda eden, yüzlerin çoğunlukla kendisine dönük olduğu, kitlelerin onunla ağlayıp onunla güldüğü, insanların, karşısında tüm duygu organlarıyla teslimiyet gösterip nesneleştiği bir sahte tanrıya dönüşen Tv’ye haddi bildirilmiş olur.

İster Tv’siz bir hayatı, ister sınırlı ve kontrollü Tv izleme seçeneğini tercih edelim, neticede “sihirli” ve “zehirli” kutu Tv’ye karşı mutlaka tedbirimizi almamız, Tv’ye haddini bildirmemiz gerekir. Tv’nin tıpkı bir atom bombası gibi cürmünün çok çok üstünde tahribata yol açtığını hatırımızda tutarak bu konuda bir an bile ihmalkâr davranmamalıyız.
(Not: Bu yazı, yazarın “Evlerimizdeki Truva Atı: Televizyon” kitabından alınmıştır.)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *